Taşeron işçileri olarak AKP’nin yalanlarına kanmayacağız!
Patronların biz işçilerin alınteri üzerinden elde ettiği haksız kazançtır taşeronluk. Taşeronluk iş güvencesinin olmaması, işsizlik demektir. Taşeronluk, yıllık iznin ve kıdemin olmaması, yarının çalınması demektir.
Ben Tuzla Belediyesi’nde çalışan taşeron işçisiyim. Patronlar taşeron sistemiyle birlikte çok rant sağlıyorlar. Hem siyasal hem de bireysel çıkarları doğrultusunda hepsi birbirine bağlı. Bu kişiler baştan sona kadar işçiye hakkını verme değil, işçiyi sömürmek için varlar. Çalıştığım yerde işçiler hak alma mücadelesinden yoksunlar. Hükümetin söylediği şeyleri bir lütufmuş gibi kabul ediyorlar. İşçilerin inançlarını istismar eden AKP, bununla birlikte işçileri daha çok köleleştiriyor ve yoksullaştırıyor.
AKP iktidara geldiğinden itibaren özelleştirmelerin artmasıyla beraber taşeron köleliği de artmış oldu. Kadrolu çalışma hemen hemen yok edilmeye başlandı. İş güvencesinden yoksun olan taşeron işçileri ise dönem dönem rahatsızlıklarını dile getiriyor ve bir beklenti içerisine giriyor. AKP de umut tacirliği yaparak bu taşeron yarasını seçim malzemesi yapıyor. Belediyede çalışan işçiler olarak taşeronun kadroya alınma mevzusu daima gündemde. Buradaki işçilerin birçoğu AKP’ye oy veren işçiler. Gözlemlediğim kadarıyla ekonomik dar boğaz nedeniyle gönül bağları bitmiş gibi. Yakın zamanda yine ortaya attıkları bir söylemle biz işçileri göz göre göre kandırmaya devam ettiler. Taşeron düzenlemesini KHK’larla, işçi ve sendika temsilcileriyle görüşülmeden sanki yangından mal kaçırır gibi oldu bittiye getirdiler.
Biz belediye işçileri olarak AKP’nin yalanlarına ve sömürü sistemine karşı sınıf sendikacılığı üzerinden örgütlenelim. Haklarımızı almak için, birlikte mücadelenin nihai çözüm olduğunu bilmeliyiz. Renklerin, dillerin, inançların farklılıkları değil birlikte mücadelenin kazanacağı bilinciyle hareket etmeliyiz. Sınıf dostları da belediye işçilerinin yanında olmalı ve taşeron köleliği içerisinde bilinçleri dumura uğratılmış belediye işçilerine sınıf bilinci vermelidirler. İşçi sınıfına kimin dost kimin düşman olduğunu farkına vardırmanın yol ve yöntemleri sağlanmalıdır.
Tuzla’dan taşeron işçisi
“Sefalet zammı istemiyoruz!”
Tuzla’da yaşayan işçi ve emekçilerden asgari ücret görüşmeleri ve gündeme gelen zam tartışmaları hakkında görüş aldık.
“İnsanca yaşayabilecek bir ücret için işçilerin birliği!”
2018 yılı için milyonlarca işçiyi ilgilendirecek olan asgari ücretin belirlenmesi oyunu devam etmekte. Bizler, temel harcamalarımıza dahi yetmeyen ücretle açlık sınırının altında yaşam kavgası verirken, patronlar ve onların uşakları banka hesaplarındaki “sıfırları” arttırabilme derdinde. “Resmi” enflasyon rakamları ortadayken, asgari ücret üzerine birkaç kuruşluk ücret artışları yapılırken, patronların kasalarını doldurmak üzere benzine, gıdaya gece yarısı operasyonlarıyla yapılan zamlarla maaşlarımız fazlasıyla eriyor. Erimekle kalmıyor biz işçiler her geçen gün fakirleşiyoruz.
İşçilerin birliği olmadan ne patronlar ne de onun yalakaları işçiyi sömürmekten vazgeçmeyecek. İşçilerin birliği sayesinde oluşacak devrim, eşitliği ve adaleti sağlar.
İnsanca yaşayacağımız ücret ve kısa çalışma saatleri umuduyla...
Bir metal işçisi
***
“İşçisin, üretensin her şey sende bitiyor!”
Ben inşaat işçisiyim, yaşam koşullarım her geçen gün zorlaşıyor. İnsanlık onurumuz çiğneniyor. Ortadoğu’da savaşlardan ve yoksulluktan kaçanlar burada en aşağılayıcı işlerde ve düşük ücrete çalışıyorlar. Benim çalıştığım inşaatlarda Suriyeli ve Afgan işçiler var. Elindeki işi kaybetmemek için çok kötü koşullarda çalışıyorlar. Mülteci işçilerin içinde bulunduğu çaresizliği fırsata çeviren patronlar bize de düşük ücret dayatıyor. Ekonomi büyüyor diyorlar fakat ben küçülüyorum. Maaşıma yansımayan bir şey nasıl da büyüyor anlamıyorum.
Yukarıda bahsettiğim sorunların çözümü için öncelikle içimizdeki ihanet şebekesi olan sendika ağalarını bitirip, son sözü işçinin söylediği bir platformda kişi başına düşecek gelire göre ücretlerin ayarlanması lazım. İnsanca yaşayabilecek bir ücret alan işçi, daha huzurlu olacak ve çocukların eğitimi için daha güvenli hissedecek. Aile içi şiddetin en büyük çözümü de bence insanca yaşayabilecek ücrettir. Ayrıca çalışma saatleri en fazla sekiz saat olmalıdır. Gelişen teknolojiden patronlar yararlanıyorsa işçinin de yararlanması lazım.
Büyük fabrikalar, paralı köprüler-yollar tamamen halkın eline geçmeli. Herkesin barınma hakkı olmalı. İşçi ve emekçilerin birliğini sağlayarak patronların saltanatını yıkmak lazım.
Bir inşaat işçisi
|