25 Ağustos 2017
Sayı: KB 2017/33

Savaşsız bir dünya için sosyalizm!
Tek tip saldırısını parçalamak için...
AKP iktidarı eğitimi de “sıfırladı!”
Sermaye düzeni doğayı yok ediyor
Kimin için OHAL?
2017 MESS Grup TİS süreci
Kamu hareketinde yaşanan gelişmeler üzerine… - 2
Sömürüye, tacize ve baskıya karşı açılmış bir bayrak!
Avcılar Belediyesi işçilerinin ücret sorunu sürüyor
Toplumun devrimci dönüşümü, Marksizm’in ilkeleri ve Lenin’in partisi
Sermaye düzeni temel haklara ve özgürlüklere savaş açtı
Demokratik hak ve özgürlüklerin kaynağı devrimci sınıf mücadelesidir!
AKP’nin kadın işçilere “lütfu”
Bağımsızlık referandumu ve Siyonizm’in hesapları
Amerika’nın devralınan kanlı tarihi: Irkçılık
Filistin Direnişi’nin ve İntifada’nın yürekli şairi: Mahmud Derviş
Türkiye, İsrail’in yardımına koşuyor
Che’den Tanya’ya “Zafere kadar daima!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Gece çalışma süresi 7,5 saatten 12 saate çıkarıldı!

AKP’nin kadın işçilere “lütfu”

 

Geçtiğimiz günlerde işçi sınıfı yeni bir hak kaybına uğradı. OHAL döneminin kolaylığı içinde bir çırpıda yönetmelik değişiklikleri yapılarak turizm, özel güvenlik ve sağlık iş kollarının taşeron çalışmalarında 24 saat içinde iki posta halinde çalışmanın önü açıldı. Bu düzenlemede kadın işçiler de unutulmadı. Bu iş kollarında “kadın çalışanın yazılı onayının alınması şartıyla, yedi buçuk saatin üzerinde gece çalışması yaptırılabilir” ibaresiyle kadın işçilerin gece çalışma süresi uzatıldı. Bakanlık lütfedip “kadın çalışanın yazılı onayının alınması şartıyla” demektedir. Bunun gerçek yaşamda hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığı ise biliniyor.

Mevcut sistemde kadın işçiler bahsi geçen iş kollarında ağır sömürü koşulları altında, uzun saatler boyu taşeron patronlarının keyfiyetine göre çalıştırılmaktadır. Yeni yönetmeliğin bu koşulları daha da ağırlaştıran bir şekilde düzenlendiği ya da başka bir ifadeyle patronların ısmarlamasıyla zaten yaşanan köleliğe yasal kılıf getirildiği görülmektedir. Gerçekte yasalarda olan 7,5 saat sınırlamasına uymadıklarını biliyoruz. Ancak şimdi elde ettikleri yasal dayanakla daha fazlasını dayatacak, daha keyfi davranacaklar. Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan bir haber, turizm iş kolunda çalışan kadın işçinin içine itildiği tablo gerçekleri özetlemektedir. 4 çocuk annesi kadın işçi, Antalya’da işten çıkarıldığı beş yıldızlı otelin önünde tepkisini kendisini boynundan yaralayarak göstermişti.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, zorunlu haller dışında gece çalışmasının tüm işçiler için yasaklanması gerekmektedir. Zira işçinin sağlığı açısından sakıncalı olduğu gibi iş yerindeki güvenliği açısından da risklidir. Bu nedenle gece çalışması mümkün olduğunca sınırlı hallerde ve kısa sürelerde yapılmalıdır. Sınıfın devrimci programında bu “teknik nedenlerle ya da toplumsal hizmetlerin gerektirdiği zorunlu durumlar dışında, gece çalışmasının (22.00-06.00) yasaklanması” ve “zorunlu gece çalışmasında 4 saatlik iş günü ve artı ödeme” olarak tanımlanmıştır.

Daha önce verilen mücadeleler ile kadın işçilerin gece çalışması sorunu üzerinden belli iş kolları düzeyinde ve çalışma sürelerinde sınırlamalar getirilmiştir. Öncesinde İş Kanunu’nun “Gece Çalıştırma Yasağı” başlıklı maddesi, 18 yaşını doldurmuş kadın işçilerin gece postalarında çalıştırılmasına ilişkin usul ve esasların Sağlık Bakanlığı’nın görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca hazırlanacak bir yönetmelikte belirleneceği hükmünü içeriyordu. 2013 yılında yayınlanan ve kadınların gece postalarında çalışmasını düzenleyen yönetmelik, bu süreyi kesin olarak 7,5 saat olarak sınırlamıştı. Şimdi ise bu sınırlama bahsi geçen üç iş kolu için kaldırıldı. Bu hak gaspının gelecekte diğer iş kollarına uzanacağını tahmin etmek güç değil.

Kadınları gece evde değil de sokakta gördüklerinde “ne işi var” diyen ve tacizin, tecavüzün gerekçesi sayan AKP gericiliği, kadın işçilerin gece çalışma saatini uzatmakta hiçbir sorun görmemektedir. Öte yandan kadını ‘anne ve eş rolleri’ dışında “kabul görmeyen” bu gerici zihniyetin, iş çalışma koşullarına gelince bu “hassasiyetinden” eser bile kalmamaktadır.

Kadın işçiler ciddi bir hak gaspıyla karşı karşıyadır. Gerici iktidar her adımda kadın hak ve özgürlüklerini yok etmek isterken, çalışma yaşamında daha fazla kölelik, daha fazla sömürü dayatmaktadır. Kadınlara “ya bu köleliğe katlan ya da evinde otur” -ki bu da daha fazla yoksulluk demektir- ikilemi dayatılmaktadır.

Bu hak gaspı toplamda sınıfa yönelik bir saldırıdır. Kadınıyla erkeğiyle birlikte bu saldırılara dur demek ve mücadele etmek gerekmektedir.

 

 

 

 

Pembe trambüs, kadın plajı “hizmette!”

 

Sermaye devleti, kadınları sosyal yaşamın dışına iten “projeler” ile kadına yönelik şiddet ve tacizi meşrulaştırmaya devam ediyor. Özellikle toplu taşıma araçlarında kadınların sıklıkla tacize uğraması olgusunu gerici icraatlarının bahanesine dönüştüren siyasi iktidar, kadını toplumdan soyutluyor.

“Pembe yolculuk projesi” hayata geçiyor

Bursa’da hayata geçen “pembe vagon”un ardından Malatya’da “pembe trambüs” uygulaması hayata geçecek. Malatya Büyükşehir Belediyesi, iki adet “pembe trambüs”ün yeni eğitim-öğretim döneminde seferlere başlayacağını duyurdu.  Pembe trambüsler, toplu açılış için Malatya’ya giden Erdoğan tarafından “hizmete” konuldu. Talep üzerine hayata geçirildiği ileri sürülen “proje” üzerinde başta İstanbul olmak üzere birçok ilde ise “çalışmalar” devam ediyor.

11 belediyeden “kadın plajı” uygulaması

Dinci gericilik toplu taşıma araçlarının yanı sıra plajları da cinsiyet temelinde bölüyor. İmaj Fabrikası Yayınları’ndan çıkan Kadın Plajları Rehberi’nden derlenen bilgilere göre; Antalya, İzmir, Muğla, İstanbul, Tekirdağ, Kocaeli, Yalova, Bursa, Balıkesir, Ordu, Samsun, Düzce ve Trabzon’daki plajların 11’i belediyeler, beşi lüks oteller, 10’u özel işletmeciler tarafından hizmete açıldı.

“Kadın plajı” uygulamasını yürüten belediyelerden 10’u AKP’li iken bu uygulamaya imza atan bir de CHP’li Tekirdağ’ın Marmara Ereğli Belediyesi mevcut.

 

 

 

 

 

Nuriye ve Semih yaşasın” demeye devam edeceğiz!

 

Biz insanlar ölmesin, öldürülmesin diye bu kirli savaşta ezilen ve sömürülen her insanın yanında olduk, oluyoruz. Sessiz toplum, dilsiz toplum olmayalım istedik. Nuriye ve Semih demek kişisel bir şeyden öte irade, hak arama, milyonların çığlığı, sömürülen, iş cinayetlerinde katledilen insanların yanında olmaktır. Daha fazla para kazanmak uğruna işçiyi, emekçiyi yoksulluğa itiyorlar, iş cinayetlerinde katlediyorlar. Bu yüzden o gün direnen bu iki insana, Nuriye ve Semih’e destek olmak istedik. 11 Ağustos’ta insanlar ölmesin Nuriye ve Semih yaşasın diye haykırdık. İşkenceyle 16 arkadaşımla birlikte yerlerde sürüklenerek dövülerek gözaltına alındım. 6 saat boyunca ters kelepçeyle bekletildik. Araç içerisinde durmadan işkenceye maruz kaldık. Ancak buna karşı direnmeye devam ettik. İster gözaltı ister hapis, biz her şeye rağmen Nuriye ve Semih demeye devam edeceğiz. Biliyoruz ki Nuriye ve Semih biat etmeyen, susturulamayanların sesi olmuştur. Korkmuyoruz, Nuriye ve Semih yaşasın diyoruz!

Gözaltına alınan bir emekçi


 
§