25 Ağustos 2017
Sayı: KB 2017/33

Savaşsız bir dünya için sosyalizm!
Tek tip saldırısını parçalamak için...
AKP iktidarı eğitimi de “sıfırladı!”
Sermaye düzeni doğayı yok ediyor
Kimin için OHAL?
2017 MESS Grup TİS süreci
Kamu hareketinde yaşanan gelişmeler üzerine… - 2
Sömürüye, tacize ve baskıya karşı açılmış bir bayrak!
Avcılar Belediyesi işçilerinin ücret sorunu sürüyor
Toplumun devrimci dönüşümü, Marksizm’in ilkeleri ve Lenin’in partisi
Sermaye düzeni temel haklara ve özgürlüklere savaş açtı
Demokratik hak ve özgürlüklerin kaynağı devrimci sınıf mücadelesidir!
AKP’nin kadın işçilere “lütfu”
Bağımsızlık referandumu ve Siyonizm’in hesapları
Amerika’nın devralınan kanlı tarihi: Irkçılık
Filistin Direnişi’nin ve İntifada’nın yürekli şairi: Mahmud Derviş
Türkiye, İsrail’in yardımına koşuyor
Che’den Tanya’ya “Zafere kadar daima!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

2017 MESS Grup TİS süreci

Roller aynı, film ayrı!

 

Taslak hazırlanış sürecine katılan-katılmayan işçiler arasından şu sesler yükselmektedir:

Taslaktan açıklanırken haberimiz oldu”, “Türk Metal taslağa uç şeyler koymamıştır”, “Bu kötü taslak maddelerini bile geçiremez. Ancak en nihayetinde bu bir taslaktır. Onun için pazarlık payını da gözetirsek, ki geçmiş dönemlerde taslakların ortalama üçte birini almıştır, çok düşük bir sözleşmeye imza atacaktır. Buna izin vermemek için hazırlıklarımız az da olsa var”, “Herkes Türk Metal’in amacını biliyor, mücadeleci bir çok arkadaşımızı fabrika yönetimi ile ortak bir şekilde işten attırdığı için yapacaklarını da biliyor”, “Türk Metal’deki sendikacılar MİB’den çok korkuyorlar…”

Taslak maddelerini yeni gördük”, “Birleşik Metal-İş yönetimine 2015 grev döneminden dolayı genel bir güvensizlik var”, “EMİS ile sözleşmenin ardından çok işçi atıldı yönetimden çıt çıkmadı”, “EMİS sözleşmesinde de işçiye sorulmadan imzalandı”, “Sözleşme taslak maddeleri fena değil ama bu bir taslak, pazarlık payı da var ve belirleyici olan genelde Türk Metal oluyor”, “OHAL koşullarında greve gitmek daha zor”, “Ne olursa olsun bu sefer her açıdan farklı bir sözleşme süreci olacak”, “2015’i yeniden aynı şekilde yaşamak istemiyorsak ipleri tam ele almak gerek…”

Yukarıdaki sözler çeşitli fabrikalarda çalışan metal işçilerinin yüz yüze sohbetler esnasında söyledikleridir. Söylenenlerden anlaşılacağı üzere taslak hazırlanış sürecinde yer almayan işçiler, sendika yönetimlerinin ne yapacağı konusunda da bir fikre sahip. Sendikalarının şu ya da bu şekilde işleyişinde ve yürütmesinde yer almamaları işçilerin sendikal bilincinde bir ilerleme sağlamadığı gibi bir kısmına da bu sözleri söyletmiştir.

İlk sözleşme toplantısı yaklaşırken

Her sözleşme döneminde yaşananların bir benzeri daha sahneye konuldu. 130 binden fazla metal işçisini ilgilendirmesine rağmen (tüm iş kollarında çalışan işçileri ve asgari ücreti de etkileyen bir süreç olduğunu burada yeniden belirtelim) işçilerin çoğuna sorulmadan hazırlanan bir taslak ile yola çıkıldı. Taslakta belirlenen maddelerin ne kadar iyi olup olmadığı bir tarafa, taslaktaki maddelerden yararlanacak olan metal işçisi taslak belirleme sürecinin dışında bırakıldı. Şifahen, sormuş gibi yaparak, görüşler alınmış gibi gösterildi. En başından daha taslak görüşmelerinde işçiler sürecin dışında tutuldu.

Türk Metal’den istifa ederek Birleşik Metal-İş Sendikası’na geçen ZF Lemforder fabrikasında işçilere “taslak maddeleri bunlardır” denilerek bir açıklama yapılması durumu özetliyor. İşçilerin Türk Metal’den ayrılma nedeni Türk Metal’in tüm alanlarda sermaye ile işbirliği içerisinde olması, her sözleşmede ihanet etmesi, mafyavari tutumu ama aynı zamanda işçi demokrasisini tanımamasıydı. Sendikalarda işçi demokrasisi, her sendikal süreçte üyelerin dediğinin uygulanmasıdır. İşçilerin vardiya ve bölümlerden seçeceği sözcülerin koordinasyonunun sağlanması, fabrikalar arası koordinasyon ve iletişimin sağlanması zor olmasa gerek. Olmadığını Metal Fırtına’da görmüştük. Türk Metal’den istifa etmek aynı zamanda bu işleyişi oturtmak anlamına gelir. Adımları bu şekilde atmamak, Türk Metal ile aynı düzleme düşürmese de farkları silikleştirir. Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu diğer fabrikalarda da durum ne yazık ki farklı değil.

Türk Metal soru sormanın, sorgulamanın, irdelemenin önüne geçmek için zorbalık dahil çeşitli tezgahlar kurmuş durumda. Türk Metal’in belirleyiciliği düşünüldüğünde sonuç alıcı tutum almak için sadece karşı söylemler değil, uygulamada da tam bir karşı tutum almak gerekir. Bu da işçi demokrasisini tam anlamı ile işletmek anlamına gelir. Birleşik Metal-İş’teki bürokratların anlamak istemedikleri de bu. Taslak için çeşitli yoklamalar ve anketler yapılmış olsa da bunlar sınırlı kalmıştır. Ötesi ortalama şudur diyerek yeniden üyelere dönüp “bu taslakla mı masaya oturalım, onay veriyor musunuz?” sorusu sorulmamıştır. Bu soru sorulmadığı için, geçmiş dönemde olduğu gibi, sözleşme imzalanırken soru sorma gereği de duyulmayacaktır.

Taslak hazırlanış süreci ilerleyen dönemde metal işçisinin karşısına çıkacak olan zorlukları aşabilecek düzeyi gösterdiği için önemlidir, hatta belirleyicidir. Kaybedilen etapta, metal işçisi 1-0 geriden başlamıştır. Böyle bir görüntü ilerleyen süreçlere ilişkin bir fikir verse de metal işçisinin ileri çıkışını görmek için de birçok neden sıralanabilir.

Ocak 2015’te Birleşik Metal-İş üyesi işçilerin grev ve grev yasağı karşısında aldığı tutum, ardından MİB’in oynadığı özel rolle Türkiye’yi saran Metal Fırtına işçi sınıfına başka, sendika bürokratlarına ve ağalarına başka, sermayeye başka bir deneyim kazandırdı. İşçi sınıfına mücadelenin, hak almanın çeşitli yöntemlerini öğrettiği ve daha birçok şey kazandırdığı açık. Bürokrat ve ağa takımına ise daha fazla denetimin gerektiğini öğretti. Bunu Türk Metal iş yerlerinden ileri çıkmış işçilerin işten atılması ile, yapılan eğitimlerde MİB’le bağ kuracaklara yapılan tehdit ile, Birleşik Metal-İş iş yerlerinde ileri işçilerin izole edilmesi ile, muhalefetin yaptığı tartışmaların kilitlenmesi ile, yine MİB’e karşı alınan tutum ile görmekteyiz. Bilinmesi gerekir ki MİB ile metal işçisi arasında kurulan bağ, MİB’in sözünün, tutumunun, pratiğinin metal işçisinde karşılığının olmasından gelmektedir.

MİB çıkışından beri bulunduğu, sesini duyurduğu her fabrikada şunu bıkmadan söylüyor, hayata geçiriyor, geçirmeye çalışıyor: “Söz, yetki, ve karar işçilere!”, “Fiili, meşru mücadele!” Yıllardır yaşanılanlardan öyle ya da böyle bir ders çıkarmış olan metal işçisinde bunları hayata geçirecek güç vardır. Sermayenin ve işbirlikçilerinin tedirginliği de buradan gelmektedir.

İşte taslak süreci; tüm işçileri sürecin bir parçası haline getirebilecek bir işleyiş, metal işçisini daha güçlü kılmaz mı? Daha güçlü kılacaksa neden uygulanmaz? O sözleşme maddelerinden yararlanacak olan işçilerdir. Doğallığında o taslağı işçilerin hazırlaması ve onay vermesi gerekir dediğimizde, sözleşme maddeleri imzalanırken işçilerin onayı olmadan imzalanamaz dediğimizde, sermayenin faşist yasakçı yasaları karşısında işçi sınıfının mücadele yasaları dediğimizde, burun kıvırmaktan, işçileri küçümseyen sözler etmekten öteye gitmeyen bir anlayış, Greif’i, Ejot’u, Paksan’ı, Metal Fırtına’yı gördüğünde dahi hâlâ aynı şekilde burun kıvırıyor ve küçümseyen cevaplar veriyor. Hesap başka olunca gördükleri de değişiyor. Ancak hiçbir hesap metal işçisinin ileri çıkışını dizginleyemeyecektir.

Gebze’den bir sınıf devrimcisi


 
§