30 Haziran 2017
Sayı: KB 2017/25

Kamu emekçileri iş, onur ve gelecek için direniyor
Hukuka ve adalete dair…
Kazanma hedefine kilitli ve kararlı eylem hattı
Nuriye ve Semih’ten mesaj
“Bir adım ileri atılarak direnişler büyütülmeli”
Kamu emekçilerinin İstanbul’daki direnişi sürüyor
“İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı ciddi mücadele verilmesi gereken bir saldırıdır”
Sınıftan haberler...
Madımak’ı tutuşturan kibrit hâlâ ellerinde!
Ateşte semah dönmeye devam edecek
Katliamcılık bu devletin mayasında var
“Bir devletin trajikomik olarak yapabileceği her şeyi yaptılar”
Sınıf mücadelesi ve meslek liseleri
Sınavlar ve gerçekler
Gericiliğin evrimle imtihanı
Suriye’de çocuklar, dünyada insanlık felç geçiriyor!
Suriye ve bölgede son dönem
ABD ile birlikte nereye kadar?
Fransa seçimleri ve sonuçları
Derby işgali 49. yılında yol gösteriyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Derby işgali 49. yılında yol gösteriyor

 

İşçi sınıfı bugün çok yönlü saldırılarla karşı karşıya. Kıdem tazminatının gaspı, esnek ve taşeron çalışma, güvencesizlik ve örgütsüzlük işçi sınıfına dayatılan saldırıların başlıcaları. Yanı sıra OHAL’in sermayeye getirdiği imkanlar, işçi sınıfının eyleminin devlet tarafından bastırılmasına hizmet ediyor.

İşçi sınıfı bu duruma karşı bir dizi yerde çıkış arıyor. Türkiye işçi sınıfının tarihi, kendisine yönelen saldırılara karşı kazanımla sonuçlanmış kararlı mücadelelerle doludur. İşçi sınıfı saldırıları püskürtmek için bu deneyimlerden yararlanmalıdır.

İşçi sınıfı fiili-meşru mücadeleyle çıkış arıyor

Burjuva cumhuriyetin kuruluşundan beri işçi sınıfı çeşitli yasalar ve devlet güdümündeki örgütlerle sıkı bir denetim altında tutuluyordu. 1947 yılında çıkarılan sendikalar yasası, sendikalara grev ve siyaset yasağı getiriyordu. 1952 yılında kurulan Türk-İş de işçi sınıfının mücadelesini kontrol altında tutmak için kurulmuştu. Ancak hızlanan kapitalistleşme süreci işçi sınıfını nicel ve nitel olarak güçlendirirken, işçi sınıfı da sömürüye karşı çıkış yolu arıyordu. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra ülkeyi bir süre yöneten Milli Birlik Kurulu, toplu sözleşme, grev hakkı tanınacağı vaadinde bulunmasına rağmen, Aralık 1961’de kurulan ilk koalisyon hükümetinin programında bu haklar yer almadı. Bunun üzerine Saraçhane Meydanı’nda yüz bin civarı işçinin katılımıyla bir miting yapıldı. Mitingde grev ve toplu sözleşme hakkı talep edildi. 1963 yılında grev yasağını fiili grevle delen Kavel işçilerinin eylemi geldi. İşçi sınıfının mücadelesi 1964’te Bereç Transistörlü Radyo ve Pil Fabrikası grevi, 1965’te Zonguldak direnişi, 1966’da Paşabahçe greviyle sürdü. Bu mücadelelerle birlikte devlet güdümlü Türk-İş içerisinden çıkan çeşitli sendikalar 1967 yılında DİSK’i kurdu. 1968 yılına gelindiğinde işçi sınıfı ilk işgal eylemini Derby fabrikasında gerçekleştirdi. İşçi sınıfı eyleminin doruğuna, DİSK’in etkisizleştirilmek istenmesine karşı 15-16 Haziran 1970’te gösterdiği büyük direnişle vardı.

İşçi sınıfının ilk işgali: Derby

Devlet güdümündeki işçi örgütlerinden ayrılmalar ve DİSK’in kurulmasıyla birlikte sermaye ve devlet DİSK’e saldırılarını yoğunlaştırdı. Derby fabrikasındaki yüzlerce işçi de DİSK’e bağlı Lastik-İş Sendikası’nda örgütlü olmak istiyorlardı. Buna karşı patron ve Türk-İş’e bağlı Kauçuk-İş yöneticileri türlü oyunlarla işçileri Kauçuk-İş’te örgütlü gibi göstermeye çalıştı. Çalışma Bakanlığı ve mahkeme de işçilerin Kauçuk-İş’e üye olduklarına hükmetti. Buna karşı, Kauçuk-İş’le sözleşme imzalanacağı 4 Temmuz 1968 günü işçiler fabrikayı işgal etti. Talepleri ise şöyleydi:

-Kauçuk-İş Sendikası’nı istemiyoruz!

-Fabrika müdürü Naci Güney ve işletme şefi Ruhi Bey’i istemiyoruz!

-Sosyal haklarımızın verilmesini istiyoruz!

-Toplu sözleşmenin Lastik-İş tarafından yapılmasını itiyoruz!

-Yemeklerin düzeltilmesini istiyoruz!

-Fabrika baştemsilcisinin çalıştırılmamasını istiyoruz!

-İşçi ücretlerinin düzenlenmesini itiyoruz!

-İşyerimizin değiştirilmemesini istiyoruz!

İşçiler bu talepler etrafında 6 gün boyunca işgal eylemini sürdürdü. İşgale karşı “makineleri kırıyorlar, işçileri işgale zorla katıyorlar” karalamalarına karşın, basın fabrikaya alınarak yalanlar çürütüldü. İşçiler işgali disiplinli ve gönüllü şekilde, fabrikaya zarar vermeksizin sürdürüyorlardı. Yalanların çürütülmesinin ardından da sermaye saldırılarını sürdürür. İstanbul valisi arabuluculuk yapmak ister. Patron ise işçilerin hangi sendikaya üye olduklarını bilmediğini iddia eder. Lastik-İş yöneticileri Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne referandum talebinde bulunur ancak patron ve Kauçuk-İş referanduma yanaşmaz. Sermaye işgale karşı yargıyı da devreye sokarken, başsavcı işçiler hakkında soruşturma açılacağını duyurur. Türk-İş yönetimi de işgale müdahale edilmesi için dönemin başbakanı Süleyman Demirel ve Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’la görüşmeler yapmaktadır. Bu görüşmelerde bir biçimde belirtildiği gibi, asıl korku bu işgalin diğer fabrikalara yayılması idi. Bu arada üç işçi önderi “işçileri işgale teşvik” suçlamasıyla tutuklandı.

Saldırılara karşı işçiler geri adım atmazken, yapılmak zorunda kalınan referandumda 950 işçiden 920’si Lastik-İş Sendikası’nı seçerken yalnızca 6 işçi Kauçuk-İş lehine oy kullandı. İşgal zaferle sonuçlanırken yapılan anlaşmanın maddeleri de şöyle olmuştu:

1. İşgalci işçiler işten çıkarılmayacak,

2. İşveren tatbikatta bulunulmasını istemeyecek,

3. 1 Temmuz’dan geçerli olmak üzere sözleşme imzalanıncaya kadar ikişer lira zam uygulanacak.

4. Müdür Naci değiştirilecek,

5. İşbaşı yapılacak,

6. İşveren, tevkif edilen 4 kişiden şikayetçi olmayacak ve kefalet ödeyerek serbest bırakılmalarını sağlayacak,

7. İşveren, toplu sözleşme sonunda mahkemeye itirazda bulunmayacak.

Bu anlaşma sonucunda 10 Temmuz günü işbaşı yapıldı. İşçiler örgütlülüklerine dönük saldırıyı işgalle püskürttü.

İşçi sınıfı fiili-meşru mücadele tarihinden öğrendikçe haklarını koruyup geliştirecek, daha büyük mücadelelere imza atacaktır. 2014 yılındaki Greif işgali, 2015’teki Metal Fırtına, bir dizi grev ve direniş süreçleriyle mücadele sürüyor. Bugün karşı karşıya olduğumuz saldırıları püskürtmenin yolu işte bu fiili-meşru mücadele tarihine yaslanarak olabilir. Derby işgalinin öğrettiği de, fiili-meşru mücadele yöntemi olarak işgalin ve kararlı eylemin sonuç alıcılığıdır. Derby direnişi bu açıdan Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. İşçi sınıfı saldırıları püskürtmek için “İşgal, grev direniş!” sloganını Derby’de olduğu gibi ete kemiğe büründürmelidir.

 
§