30 Kasım 2012
Sayı: SİKB 2012/14 (47)

 Kızıl Bayrak'tan
NATO sorunu devrimin geleceği sorunudur!
Gazze katliamı, AKP’nin tutumu
ve gerçekler
“Fişleme politikası” doksan yıllık
devlet geleneğidir!
Evren ve Şahinkaya darbeyi sahiplendi
Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu raporundan yansıyan karanlık tarih
RedHack davasında tahliye!
Asgari ücretin belirlenme sürecini örgütlenme seferberliğine dönüştürelim!
“Taleplerimiz karşılanana kadar
mücadelemize devam edeceğiz!”
Kapitalizm öldürüyor
İş cinayetleri yasa dinlemiyor
Çukurova’da 25. yıl coşkusu
Parti Okulu Alaattin Karadağ Devresi...
25. Yıl: Geçmişten geleceğe parti
Komünist hareketin 25. yılı kutlandı!
25. yıl etkinlikleri üzerine
Bangladeş’te katliam ve protestolar
2012 6 Kasımı’ndan yansıyanlar
Yeni YÖK Yasa Tasarısı Aralık ayında meclise sunulacak
Kadına yönelik şiddete karşı mücadeleye!
Zaman’ın kanlı elleri ‘kardeşliğe’ uzanırken tebessümle gelen zehir
Alevilere ellerini uzatanlar ayrımcılığı körüklemeye devam ediyor!
Cumartesi Anneleri katillerin
peşinde!
Göztepe Parkı’na cami yapım tartışmaları ve artan cami projeleri
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Bangladeş’te katliam ve protestolar

 

Haftada 84 saat çalışıyorlar, ayda 24 avro kazanıyorlar. Giyimde pahalı moda markalarının malları, onların emek ürünleri olarak, ‘şık’ ve pahalı mağazalarda yerlerini alıyor. Onlar, Tchibo, KIK, Lidl, C&A gibi firmaların, H&M, GAP ve Levi Stauss, Walmart, H&M, Marks & Spencer, Carrefour gibi uzayıp giden tekellerin taşeron işçileridirler.

Bangladeş’in başkenti Dakka’da bir konfeksiyon fabrikasında çıkan yangında katledilen 120 işçinin kanında bu tekellerin elleri vardır. İşçi katliamından bu tekeller direk sorumludur.

Bangladeş işçi sınıfının çalışma koşulları, sermayenin ilkel birikim döneminde olduğu gibi, ‘kutsal kitaplarda’ tabir edilen cehennem ortamına benzemektedir. Kuralsızlık, güvencesizlik, aşırı sömürü, iş saatlerinin 12 saate kadar uzaması, hafta sonu ve bayramlarda çalışma mecburiyeti... İşçi sınıfı ve emekçiler için cehennemi andıran çalışma koşulları, kapitalist tekeller için dikensiz gül bahçesidir. Yasalar, devlet ve devletin silahlı güçleri, kapitalistlerden yanadır, onları korumaktadır.

Başkent Dakka varoşundaki 9 katlı Tazreen Moda Binası’na sadece 3 katlık imar izni verilmiş olmasına karşın, bina 9 katlı olarak yapılmıştır. İtfaiye çalışanı Muhammed Mahbubûn’un “En azından bir yangın çıkışı olsaydı ölü sayısı çok az olabilirdi” demesinden de anlaşıldığı gibi, 9 katlı binaya yangın çıkışı da yapılmamıştır.

Fabrikanın sahibi Delvar Hüseyin ise işyeri standartlarının düşük olduğu iddialarını arsızca reddediyor. Bu arsızlara göre acil durum çıkışı yapmamak, özellikle gece vardiyasında kapıları hapishane misali işçilerin üzerine kilitlemek, üç katlı izni olan bir binayı gökdelene dönüştürmek, işçilerin zaten düşük olan ücretlerini zamanında ödememek, işçileri kölelik koşullarında çalıştırmak ‘işyeri standartların’dan sayılmıyor. İşçi katliamlarındaki sorumluluklarını ‘iş kazası’ diyerek geçiştirmeye çalışıyorlar. Aralık 2010’da aynı sanayi bölgesinde bulunan başka bir konfeksiyon fabrikasında da elektrik kontağından yangın çıkmış 25 işçi hayatını kaybetmişti. Özcesi işçi katliamları hiç de tekil olaylar değildir. Ülkemizdeki işçi katliamları da hızla artıyor. İşçi katliamlarında yaşamını yitiren işçilerin sayısı artarak günde ortalama beş kişinin yaşamını yitirdiği bir düzeye ulaşmıştır. Bunların arkasında maliyeti düşürerek kârı azamileştirmek isteyen burjuva sınıfının sınırsız kazanma hırsı yatmaktadır.

Ucuz işgücü toplama kampı olma özelliği taşıyan Bangladeş, uluslararası kapitalist tekellerin, özellikle tekstil sanayinin gözde alanlarından biridir. Uluslararası kapitalist tekellerin ucuz üretimleri için uşakca önlemler almaktan geri kalmayan devlet, devlet terörüyle sağladığı ortamı efendilerinin hizmetine sunuyor. Konfeksiyonlarda 2 milyon civarında işçi çalışıyor ve Bangladeş’in ihracatının 24 milyar dolarla yüzde 80’nini konfeksiyon malları oluşturuyor.

İşçi sınıfı katliama eylemlerle yanıt verdi

İşçi katliamından sonra başta başkent Dakka olmak üzere ülkenin birçok alanında protesto gösterileri yapıldı. Katillerin yargılanması ve iş koşullarının düzetilmesi talepleri öne çıkan talepler oldular. Devlet sahte bir ikiyüzlülükle bir gün yas ilan etti. Sorumlular hakında soruşturma açıldığını duyurdu. Dünyanın en büyük tekeli Walmart da yaptığı açıklamada “Böyle bir şeyin olması bizi çok rahatsız ediyor. Giyim sanayii kapmasında Bangladeş’te güvenlik ve diğer alanlarda eğitimin geliştirilmesi yönündeki çalışmalarımızı sürdüreceğiz” diyerek, katliamdaki sorumluluğunu uşaklarının omzuna yıkma yoluna gitti.

Yapılan açıklamaların ve ilan edilen ‘bir günlük yas’ın bir sahtekarlık ve alçaklıktan başka bir anlam taşımadığını kendi öz deneyimi ile öğrenen işçi sınıfı ve emekçilerin öfkesini yatıştıramadı. Greve giden işçiler, Dakka’nın banliyölerinden, yangının çıktığı sanayi bölgesi Ashulia’da yollara barikat kurdular, devletin silahlı güçleriyle çatışmaktan korkmadılar.

Anlık ve hazırlıksız olarak yaşanan çatışmalar elbette sınıf mücadelesinda işçi sınıfına deneyim ve tecrübe kazandıracaktır, düşmanlarını daha somut olarak tanımalarına olanak sağlayacaktır. Ne var ki, bu deneyimleri kendi öz örgütlenmesi düzeyine taşıyamayan işçi sınıfı kendi kurtuluşunu gerçekleştiremeyecektir.

 

 

 

 

Arjantin’de genel grev hayatı durdurdu

 

Arjantin’de Cristina Kirchner hükümetinin beş yıllık iktidarı yapılan genel grevlerle sarsıldı. ‘Sol’ gösterip sağ vuran Kirchner hükümetinin beş yıllık uygulamaları pompalanan hayalleri boşa çıkardı. %25 olan enflasyonun ekonomik ve sosyal yükleri emekçilerin omuzlarına yüklendi. Derinleşen yoksulluk ve gelir dağılımındaki artan dengesizlikler toplumun emekçi kesimlerini ortak talepler etrafında birleştirdi. İşçi sınıfının genel grevi toplumun geniş emekçi kesimlerinden ve gençlikten güçlü destek buldu. Bu destek öylesine yüksekti ki, yükselen tepkinin altında ezilen Kirchner hükümetinin destekçisi Peronist Parti ve CGT sendikasının başkanı, iki yüzlüce de olsa genel grevi desteklemek zorunda kaldılar.

CGT, CTA, sınıf mücedelesi akımı-CCC, Devrimci Komünist Partisi-PCR, tarım ve çiftçiler birliği FFA ve FNC, Kızılderili hareketleri ve sayısız yerel dernekler genel grev ve eylemler için çağrı yaptılar, eylemlerde yer aldılar. Ülkede toplu taşıma ve demir yolu taşımacılığı durdu. Bankalar ve resmi daireler kapalı kaldı. Devlet hastaneleri yanlızca acil vakalara baktı. Okullarda dersler başlamadı. Hava taşımacılığında büyük aksaklıklar yaşandı. İşçiler ve işsizler birlikte kolkola yürüdüler. Başkent Buenos Aires’in önemli caddeleri, köprüleri ve yol kavşaklarını bloke ettiler.

Ülkede hayat durdu, emekçiler sokaklarda bayraklarıyla ve taleplerinin yazılı olduğu pankartlarla yürüdüler. CTA sendikası ‘’Avrupa halkıyla dayanışma içerisindeyiz’’ yazılı büyük bir pankart açarak, Avrupa emekçilerinin grev ve direnişlerini selamladılar.

Genel grev ve eylemlerin ortak talepleri şöyleydi:

-Asgari ücret 3500 Pesos’ya çıkartılsın

-Emeklilik aylıkları ücretlerin yüzde 82’si olsun.

-Ücretlerden ve düşük gelirlilerden gelir vergisi kaldırılsın.

-Aileler için tam devlet desteği.

 

 

 

 

İsrail bir Filistinliyi daha katletti

 

İsrail’in saldırıları ateşkese rağmen sürüyor. Gazze’nin güneyinde İsrail bir Filistinliyi daha katletti.

İsrail geçtiğimiz hafta Hamas’ı ve İslami Cihad’ı bahane ederek Gazze’ye yönelik vahşi bir saldırı gerçekleştirmiş, saldırıda ağırlığını çocukların ve sivillerin oluşturduğu 150 kişi ölürken binlerce kişi yaralanmıştı. İlan edilen ateşkes ile birlikte sakin geçen iki günün ardından İsrail bir kez daha ateşkese uymadı ve Gazze’ye yeni bir saldırı düzenledi.

İsrail askerlerinin Gazze’ye yönelik açtığı ateş sonucu Filistinli bir çiftçi hayatını kaybederken 8 kişinin de yaralandığı öğrenildi. İsrail kaynakları ise sınıra yaklaşan Filistinlilere ateş açtıklarını iddia etti. Ancak kayıpların sivil olması İsrail’in açıklamasının ciddiyetsizliğini göstermekte.