28 Eylül 2012
Sayı: SİKB 2012/06 (39)

 Kızıl Bayrak'tan
Birleşik-militan mücadeleyi büyütmek için 7 Ekim’de alanlara!
Bir yanda kirli savaş, bir yanda Oslo ve “Barış” tartışmaları
3 yılda hazırlanan iddianame, 3 satırdan ibaret gerekçelendirme
“Sömürücü asalakları yargılayacağımız günler gelecek!”
AKP iktidarı iğneden ipliğe her şeye zam yaptı
Sermaye ve uşakları, sendikal hakların gaspında “mutabakat”a vardı
“Kararlı bir mücadele vermeliyiz!”
“Zalimin zulmüne direniyoruz” kampanyası ya da DİSK’in “dostlar alışverişte görsün” eylemleri üzerine
İnsanca yaşam mücadelesini
büyütelim!
Termo Teknik örgütlenme deneyimi ışığında
PSAKD Genel Başkanı Kemal Bülbül ile 7 Ekim mitingi üzerine
Ulucanlar direnişi 13. yılında eylem ve anmalarla selamlandı!
BDSP’den etkinlik duyuruları
Komünist hareket 25. yılını kutluyor!
Zombi bankacılık salgını-Volkan Yaraşır
Almanya’da yerel seçimler ve devrimci politika
Yunanistan’da mültecilere yönelik saldırılar tırmanıyor
Dünya emekçilerinden mücadele
Çeyrek asrın zaman süzgecinden payımıza düşenler
Dün başaramadınız,
bugün de başaramayacaksınız!
“Parasız eğitim” zamlara kadarmış
Tutsak sınıf devrimcisi Nihadioğlu’ ndan HEY Tekstil işçilerine
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Almanya’da yerel seçimler ve devrimci politika

 

Stuttgart’ta Ekim’de yerel seçimler yapılacak. Muhafazakar gerici CDU’dan Schuster son 15 yıldır belediye başkanlığı koltuğunda oturuyor. Schuster bu seçimlerde aday olmuyor. Onun yerine CDU, bu kez  kapitalist işletme sahibi Sebastian Turner’le bağımsız olarak seçimlere giriyor.

Geçen eyalet seçimlerinde, Fukişima felaketinin rüzgarını ve Stuttgart 21 karşıtlarının protesto eylemlerini arkasına alarak, CDU’nun yarım asırdan uzun bir süreye dayanan iktidarını devirerek eyalet hükümetini elinden alan Yeşiller, bu yerel seçimlere Fritz Kuhn’la giriyor. Seçimlerde ciddi bir iddiası olmayan SPD ise kadın aday Betina Wilhelm’i aday göstermiş bulunuyor.

Yeşillerin ihanetine uğrayan, aradığını bulamayarak hayal kırıklığı yaşayan, ağırlıklı olarak anti-faşist ve küçük burjuva sol reformist kesimin ağırlığını oluşturduğu, değişik inisiyatifler ve MLPD’nin de içerisinde olduğu, sol ve devrimci partiler ise Hansen Rokenbauch’la bağımsız aday olarak seçimlere giriyorlar.

Seçimlerin önceden galibini söylemek oldukça zor olsa da, asıl çekişme iki gerici partinin, CDU ile Yeşillerin adayları arasında geçecek gibi gözüküyor. Belediye başkanlığını CDU’ya bırakmayalım gerekçesiyle, Yeşillerin adayına yüklenme olmazsa, Yeşiller eyalet hükümeti oldukları süre zarfında ortaya koydukları pratiklerinin cezasını çekecekler. Bu durum ise CDU’nun adayının seçilme şansını artıracaktır.

Seçmenlerin partilere göre dağılımı

600 bin nüfusa sahip Stuttgart, metal ve otomotiv endüstrisinin yoğunluk kazandığı bir kenttir. Bosch, Porsche ve Mercedes gibi Alman sanayisinin bel kemiğini oluşturan kapitalist işletmelerin merkezi bu kenttedir. Almanya’da göreceli olarak iyi ücret ve çalışma koşullarına metal sektörü sahiptir. Bu sektörde çalışanların sahip olduğu kazanılmış haklar, son yirmi yıl içerisinde reel olarak geri gitse de, genel kötüleşme tablosu içerisinde yine de bir “ayrıcalığa” sahiptirler. Metal sektöründe de giderek daha çok kiralık (taşeron) firmalar boy göstermeye başladı. Sadece Mercedes‘in Sindelfingen işletmelerinde 30 civarında değişik kiralık firma işçisi çalışmaktadır. Aynı makine ve bantta çalışan işçiler otuz değişik ‘firma’nın işçileri olarak çalışıyorlar. Ücretler arasındaki fark ise yüzde 35’lere kadar varmaktadır. Kapitalist işletmelerin doymak bilmez saldırılarının işçi ücretlerinde ve çalışma koşullarında yol açtığı yıkım, şehir nüfusunun da yoksullaşmasını beraberinde getirmektedir.

Kapitalist işletmelerin, farklı ücret politikasıyla, satın aldıkları işçi aristokrasisi bu kentte, asıl olarak da yerli Alman nüfus içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. Bunların önemli bölümü SPD’nin seçmen kitlesini oluşturuyor. Serbest meslek sahibi, büro çalışanları, küçük-burjuva yaşam koşullarına sahip kitle ise Yeşillerin seçmen potansiyelini oluşturuyor.

Seçimler ve göçmenler

Burjuva medyaya ve milliyetçi önyargılara ve burjuva söylemlere teslim olmuş Alman kamuoyuna göre seçimler demokratik olarak yapılmaktadır. Bu ve önceki seçimlerin parlamenter burjuva ölçülerde dahi demokratik olduğunu söylemek tam bir sahtekarlıktır. Almanya’da yaşayan ve genel nüfusun yüzde yirmisinden fazla bir orana sahip göçmen kitlelerinin, hala yerel ve genel seçimlerde seçme ve seçilme hakları yoktur. Yani her beş kişiden biri, daha seçimler başlamadan yok sayılmaktadır. Stuttgart kentinin nüfusunun da beşte birinden fazlası göçmenlerden oluşuyor. Bunların bu yerel seçimlerde de seçme ve seçilme hakları olmayacaktır. Her beş kişiden birinin seçme ve seçilme hakkının elinden alındığı bir seçim oyununun, burjuva anlamda da olsa ‘demokratik’ olduğunu ve seçimlerin sonuçlarının seçmenlerin iradesiyle belirlendiğini iddia etmek sahtekarlık değil de nedir?

Almanya’da faaliyet yürüten göçmen parti ve örgütler, hiç değilse seçim dönemlerinde eşit sosyal ve siyasal haklar talebinde bulunurlar. Zaman zaman bu konuda zayıf da olsa kampanyalar yürütürler. Ne var ki, bir türlü kayda değer bir çalışma kapasitesi de ortaya koymazlar, koyamazlar. Bu yönlü ciddi bir mücadele yürütmezler, yürütemezler.

Bu sadece bir niyet sorunu değil şüphesiz. Güç sıkışması ya da zayıflıktan da kaynaklanmıyor bu durum. Bir kez daha, sözkonusu olan soruna ya da somut olarak bu isteme yaklaşım, onu ele alışta düğümlenmektedir. İstisnasız hepsi de, bu sorunu devrimci bir perspektifle ve temel sorunlara, aynı anlama gelmek üzere sınıf mücadelesinin tabanına bağlı olarak ele almamaktadırlar. Bu nedenle de devrimci bir konumda olamamaktadırlar. Tam tersine bu ve benzeri talepleri kendi içinde, kendi kendine yeterli şeyler gibi, tecrit edilmiş bir biçimde ve kendi içinde amaçlaştırarak ele almaktadırlar. Onlardan özel bir program, bir reform programı oluşturmaktadırlar. Bu durumun en çok ve çarpıcı biçimde sergilendiği alan ise, her zaman olduğu gibi seçimlerdir. Bu akımlar seçimleri özel bir işlem olarak görmektedirler. Böyle gördükleri için de ilke sorunlarını bir yana itmekte ve büyük bir rahatlıkla reformist bloklarda yer alabilmekte, bu blok adaylarını desteklemektedirler.

Almanya’da da benzer bir pratik sergilediklerini söylemek durumundayız. Özellikle hareketin reformist kanadı uzun yıllar bir sosyal yıkım ve savaş partisi olan Yeşilleri desteklemiştir. Şimdilerde ise, reformisti ve devrimcilik iddiasında olanları, omuz omuza Alman Sol Partisi-Die Linke’yi destekler hale gelmiştir. Yerlisi ve göçmeni ile ML olduğu iddiasında olanları da dahil, eşit siyasal haklar talebini seçim bildirgesinde yer veren bu partiyi çok kolayından destekleyebilmektedir. Koydukları kayıtlar tıpkı Türkiye’deki seçimler sırasında tekrarlanan kayıtların benzeridir ve sadece zevahiri kurtarmak amaçlıdır.

Seçimler: Solcu eskilerini sisteme bağlamanın etkili bir aracı

Almanya’da gerek yerel ve gerekse genel seçimler, her zaman için, özellikle solcu eskilerini sisteme bağlanmanın, Alman devletinin ve AB’nin gönüllü misyonerlerinin yetiştirildiği bir bataklık olagelmiştir. Alman burjuvazisi bu alanı o kadar başarılı biçimde kullanmıştır ki, sonuçta kendisine hizmet edecek hatırı sayılır düzeyde bir tabaka oluşturmuştur. Bu konuda her türlü imkanı devreye sokmaktan da kaçınmamıştır. O kadar ki, amaç hasıl olsun diye, kimi vakıfların bu amaçla para musluklarını sonuna dek açmaktan kaçınmamıştır. Bunu, Alman sermaye partilerinin bu tabakaya kucak açması tamamlamıştır. Alman Yeşiller Partisi her dönem solcu eskilerine kucak açma konusunda başı çekmiştir. Deyim uygunsa modern anti-komünizmin militanlığını yapan ve giderek bir emperyalist savaş partisine dönüşen bu parti, Almanya’nın ilerici devrimci potansiyelini olduğu kadar, göçmen devrimci potansiyelini çürütmenin odağı olmuştur. Bu tabaka, devrimcilik yıllarında edindikleri tüm birikim ve yeteneklerini sınırsızca burjuva demokrasisi ve AB’nin hizmetinde kullanmaktadır. Parlamenter alanda olmayanlar ise, mutlaka fabrika ve işyerlerinde temsilcidirler ya da sendikaların alt kademelerinde görevlidirler. Benzer çabalarını buralarda da sürdürmektedirler.

Bu tabaka her geçen gün daha bir büyümekte ve sol potansiyel üzerinde daha çok etkili hale gelmektedir. Doğal olarak ilerici değil, gerici bir rol oynamaktadır. Göçmen örgütler bugüne dek, bu gerici cereyana karşı güçlü bir politik karşı duruşu örgütleme yeteneğini gösteremediler. En kötüsü de, epey bir süredir devrimcilik iddiasındaki dünün şaşalı kimi parti ve örgütleri de, parlamentarizm denen hastalığa kapılmış bulunuyor. Çeşitli partilerin ama en çok da tastamam bir sosyal-demokrat parti olan Alman Sol Partisi-Die Linke listelerinden seçimlere katılmaktadırlar. Kimileri seçimleri kazanmakta ve parlamentoya kapağı atmaktadır. Parlamenter sayısı artıkça da, diğerlerinin iştahı kabarmakta, parlamentarizm kervanına onlar da takılmaktadırlar

Stuttgart yerel seçimleri ve tutumumuz

Genel yaklaşımımız şudur; temsili kurumlardan ve seçimlerden elbette ki yararlanacağız. Bu çerçevede, varsa, düzene karşı devrim ve sosyalizm alternatifini ileri süren partileri ve adaylarını destekleyebiliriz. Her durumda programımızdan ve ilkelerimizden asla taviz vermeyiz. Burjuva temsili kurumları yığınlara umut olarak göstermez, bu konuda en küçük bir hayale dahi vesile olmayız. Tam tersine bu temsili kurumların gerçek işlevini yığınlar önünde teşhir ederiz. En demokratik gösterilenin dahi emekçi yığınları düzene bağlamanın aracı olduğunu asla unutmayız. Ve seçimleri işçi ve emekçi sınıfları devrim ve sosyalizme, örgütlemenin ve bu uğurda mücadele için seferber etmenin uygun bir fırsatı olarak kazanıma değerlendiririz.

Somut olarak Stuttgart seçimlerine de bu perspektifle yaklaşacağız. İlke ve programımızda ısrar ediyoruz. Faydacılıktan özenle uzak duracağız. Seçimler döneminde buna daha bir dikkat edeceğiz. Gerici partilerin adayları kazanacak kaygısından hareketle, sosyal demokrat ya da reformist sol çevrelerin adaylarını desteklemeyeceğiz.

Hali hazırda Stuttgart’ta desteklenebilir bu nitelikte adaylar yoktur. Bu durumda bu dönemi bir kez daha kapitalist sistemini, burjuva demokrasisi denen orta oyununun, burjuvazinin temsili kurumların etkin teşhiri için değerlendireceğiz. Yığınların temel ve güncel-acil talep ve özlemlerini dile getirecek, onlara sermaye partileri ve adaylarına oy vermeme çağrısı yapacağız. Ve nihayet liberal şarlatanların inadına, onlara bir kez daha, devrim ve sosyalizm hedefini göstereceğiz.

Enternasyonal-Info