21 Eylül 2012
Sayı: SİKB 2012/05 (38)

  Kızıl Bayrak'tan
  15 Eylül mitingi ve mücadele görevleri
  Çözümsüzlük sermaye devletini daha da saldırganlaştırıyor!
  Aleviler 7 Ekim mitingine...
Savaş ve saldırganlık trafiği sürüyor...
Polis kirli senaryolarını sürdürüyor!
Sömürünün diğer adı: Zam!
  Gedik Kaynak deneyimi üzerine...
  Güven Elektrik işçileri direnişte!
  Kipa işçilerinden eylem!
  Sınıf hareketinden...
  Ulucanlar katliamı ve direnişinin 13. yılında...
  Ümit Altıntaş’ın annesi Songül anayla konuştuk...
  “Polis terörünün tarihi devletin...
  AB, kapitalizmin yapısal krizinin odağına dönüşüyor - Volkan Yaraşır
  Marikana ve ANC liderliğindeki İttifak’ın* işçi karşıtı rolü - Dr. Vishwas Satgar
  ‘Yeryüzünün lanetlileri’ gelecekleri
için alanlarda!
  Avrupa İstikrar Mekanizması
  Hollanda’da seçimler tamamlandı
  “Okulumuza sahip çıkacağız!”
  Eğitimin özelleştirilmesinde son
halka
  Ortaklaştırılmış eylemliliklerin
gerekliliği ve önemi üzerine
  Yeni öğretim yılında mücadeleyi yükseltelim!
  Haydarpaşa için “yağma ve talan projesi”nin startı verildi!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Alman emperyalizminin sıçrama tahtası:

Avrupa İstikrar Mekanizması

 

Muhafazakar milliyetçi Hristiyan Sosyal Birlik Partisi’nden (CSU) liberal-reformist Linke Parti’ye (Sol Parti), Devletler Hukuku Uzmanı Christoph Degenhart’tan SPD’li Eski Federal Adalet Bakanı Herta Däubler Gmelin’e uzanan burjuva siyasetin değişik yelpazelerinden birçok kişi ve dernek, Euro Kurtarma Fonu’nun Alman anayasasına uygun olmadığı gerekçesiyle, Federal Parlamento’nun Avrupa İstikrar Mekanizması’na (ESM) katılma kararının iptali için, Federal Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. İtirazcıların ortak gerekçesi, Almanya’nın ESM’de yer almasıyla bütçe bağımsızlığını kaybedeceğiydi. Anayasa mahkemesi, yapılan itirazı, Almanya’ya düşen meblağın 190 milyar euroyla sınırlı kalması ve bunun üzerindeki ödemelerin Federal Meclis’in onayını gerektirdiği şerhini düşerek reddetti.

Anayasa Mahkemesi, aldığı kararla Merkel hükümetinin politikalarına onay vermiş oldu. ESM’nin mimarlarından olan Almanya Başbakanı Angela Merkel, Federal Anayasa Mahkemesi’nin kararını, “Almanya ve Avrupa için iyi bir gün” diye yorumladı. Kararın Avrupa için verilmiş iyi bir sinyal olduğu görüşünde muhalefetle hükümet birleşti.

Anayasa Mahkemesi’nin ESM lehine aldığı karar, finans sermaye tarafından da coşkuyla karşılandı, borsalar yükselişe geçti. En büyük 30 Alman tekelinin yer aldığı DAX son bir yılın rekorunu kırdı ve euro dolara karşı değer kazandı. Yırtıcı aç kurtların önüne atılan bir parça et misali para kokusunu alan piyasaların geçici olarak yatıştırıldığı haberlerde duyuruldu. Tekeller lehine alınan karar, toplum yararına alınmış bir karar gibi lanse edildi.

ESM, ülke ekonomilerini emperyalist tekellere entegre etmenin adıdır!


Geçen yılın sonbaharında AB, borç krizinin Euro Bölgesi’nde yayılmasını önlemek için Mali İstikrar Fonu’nun genişletilmesine gitmiş ve fonun hacmini 700 milyar euroya yükseltmişti. ESM, asıl olarak, Alman tekellerinin Avrupa’da yayılmasının, borç yükü altında ezilen ülke ekonomilerini kendi ekonomisine entegre etmesinin ve burjuva devletleri uydulaştırmanın bir aracı olarak gündeme getirilmişti. Avrupa’da kanlı tarihiyle anılan Alman tekelleri, bu yalnızlık ve tecrit edilmişliklerini aşabilmek için Fransa tekelleriyle ortak hareket ederek, Merkel-Sarkozy koalisyonuna ESM’yi kurdurdular. Alman parlamentosundan geçerek onaylanan ESM, Almanya’da estirilen aşırı milliyetçi-şoven dalganın hedefi oldu. Aşırı milliyetçi-şoven dalgayı kontrollü bir şekilde yükselten tekellerin bu ikili politikasının dengesi bir anda nazizme doğru kaydı. “Alman parasıyla ülkeler kurtarılıyor” yönündeki yalan ve yanıltıcı propaganda ortalığı kapladı. Hükümet bu dalgayı körükleme yoluna gitti. “Tembel Yunan”, “Almanların parasında gözü olan Yunan” ırkçı söylemi tedavüle sokuldu. Arsızlıklarını adalarını satmalarını söyleme küstahlığına kadar vardırdılar.

Ukrayna’daki iktidar-muhalefet çatışmasında açıkça muhalefetin yanında yer alarak Ukrayna’nın içişlerine direk müdahalede bulundular. Bu ülkelerin Euro ülkeleri olmasını, kendi emperyalist yayılma politikalarını kamufle etmenin aracına dönüştürdüler.

Tekellerin gerici politikalarının, biraz da kendilerine rağmen neo-nazizmden yana dengenin kırılması, ESM’nin mahkeme kapılarına taşınmasını beraberinde getirdi. CSU gibi muhafazakar ve içerisinde neo-nazilerin yuvalandığı partinin itiraz dalgasını başlatması tesadüfi değildir. Alman emperyalist tekelleri, özellikle Avrupa Bölgesi’nde açık milliyetçi saldırgan politikaların kendilerini tecrit edeceğinin bilincindedirler. Aşırı milliyetçiliği denetim altına alarak, neo-nazi cinayetlerin sınırlı da olsa üzerine giderek, aşırı milliyetçi imajı gidermeye çalıştılar. Merkel’in Yunanistan’a yönelik açıklamalarında gerek partisini gerekse hükümet üyelerini daha dikkatli olmaya çağırarak tornistan etmesinin arkasında, tekellerin belirlediği bu politikalar vardır. Tekellerin rafine savunucusu Anayasa Mahkemesi, durumdan vazife çıkartarak, yapılan itirazı reddettti ve Alman tekellerinin ‘yumuşak’ yayılma yolunu düzledi.

Alman emperyalizminin Avrupa’da yayılmasının bir aracı olarak oluşturulan ESM’ye, politikanın oluşturucusu ülkeden itirazın Yüksek Mahkeme’ye kadar taşınması ironi gibi gözükse de, bu sadece görünürde böyledir. ESM’nin Anayasa Mahkemesi’ne taşınması ve mahkemenin verdiği karar Alman emperyalizminin manevra alanlarını genişletmeye yaramıştır. Mahkemenin, Almanya’ya düşen meblağın 190 milyar euroyla sınırlı kalmasını ve bunun üzerindeki ödemelerin Federal Meclis’in onayını gerektirdiği şerhini düşmesini, itirazcılardan olan Linke Parti’nin (Sol Parti) sözcüsü Gysi’nin, “Demek ki bu girişimimizle demokrasiye katkı sağlamış olduk” diye değerlendirmesi politik budalalığın bir sonucu değilse, emperyalist rekabet savaşını “demokrasi” kisvesi altında soldan gizleme çabası olmaktadır. Alman tekelleri bu kararla, fonun büyütülmesi veya Almanya’nın payının büyütülmesi baskılarını, Alman emperyalist hükümetlerinin eline “parlamentoya danışma” gibi “demokratik” bir gerekçe mahkeme aracılığıyla verilmiş oldu. Bu karar, Alman emperyalist tekellerinin uluslararası arenada pazarlık gücünü arttırmış olmanın ötesinde, paraya karşılık ülke ekonomilerinin Alman tekellerine daha fazla entegre etmenin olanaklarını sunacaktır.

Mali krizden çıkış arayan AB’nin ‘siyasi birliği’ güçlendirmesi gerektiğini söyleyen Almanya Başbakanı Angela Merkel, bu siyasi birliğin gerçekleştirilmesinde ESM’nin üstleneceği rolü “denetleyemediği bankalara sermaye sağlamasının Avrupa İstikrar Mekanizması’ndan beklenmesin” diyerek betimledi.

Alman Anayasa Mahkemesi kararını değerlendiren, Avrupa Komisyonu Başkanı José Manuel Barroso, “birbirilerine bağlı piyasalar, bölünmüş siyasal sistemlerden daha güçlü, üye ülkeler artık tek başına birbirine bağlı bir dünyada olayların gidişine yön veremiyorlar” diyerek mahkemenin aldığı kararın siyasal anlamını doğru yorumladı. ‘Yön verebilmek’ için de zayıf ve güçsüz ülkelerin ve ekonomilerinin güçlü emperyalist tekellere entegre edilerek, siyasal ‘bölünmüşlüğe’ son vererek kapitalist tekelleşmenin merkezileşmenin önündeki engellerin tasfiye edilmesi gerektiğini söylüyordu. Avrupa’nın geri ve küçük ülkelerinin büyük emperyalist tekellere entegre edilmesi, büyük emperyalist devletlerin bitmeyen hayali olmuştur. Ancak güç dengeleri, aralarındaki rekabet ve çatışmalar, Avrupa’nın gerici temelde, kapitalist-emperyalist temelde birleşmesinin önünde engel olmuştur. Alman tekelleri, mali üstünlüklerine dayanarak, emperyalist hayallerini gerçekleştirebilecekleri rüyasını görmeye başladılar. ESM gibi araçlarla, nispeten ‘yumuşak’ bir yolla, en azından Avrupa’nın ekonomik olarak güçsüz ülkelerini kendi ekonomilerinin parçası haline getirerek, siyasal ilhakı sağlamaya çalışıyorlar. Ancak, tarihsel deneyimiyle ilhakların ve pazarların elde tutulmasının kaçınılmaz olarak büyük ve topyekûn savaşlara yol açtığını bilecek kadar kanlı bir tarihe sahip olan Alman emperyalist tekelleri militarist hazırlığını da ihmal etmeyecek kadar, gerçekçidir. Alman ordusunun gerici bir temelde reforme edilmesi tam da bu emperyalist amaçların ihtiyacı olarak gündeme getirilmiştir.

ESM Alman tekellerinin ‘yumuşak’ yayılma politikalarının aracı olurken, Alman ordusunda başlatılan gerici-militarist reformların amacı da Alman tekellerinin savaş hazırlıklarını ve militarist araçlarla yayılma politikalarını hayata geçirerek Alman tekellerinin sınır ötesindeki çıkarlarını korumayı amaçlamaktadır. Alman ordusunda başlatılan saldırgan reformları savunan Alman Savunma Bakanı Thomas de Maiziere, “Alman ordusunun bugün ülke ve birliğinin savunmasından öte dünyanın başka yerlerindeki krizlerle mücadelede görev alma ihtimali daha fazla” diyerek, başlatılan reformların amacının ‘ülke savunmasından’ çok asıl olarak “başka yerlerdeki krizlere” bir savaş makinesi olarak Alman ordusunun alacağı görevlerin altını çiziyor.

Kapitalist sistemin krizi, pazarlar üzerindeki rekabet savaşlarını çok daha kızıştırarak, emperyalistler arası yeni bir paylaşım savaşını çok daha yakın bir tehlike haline getirmektedir. ESM politikalarına karşı cephe alan İngiliz emperyalizmiyle, Alman emperyalizminin başını çektiği koalisyon arasındaki çatışma keskinleşerek derinleşecektir.