21 Eylül 2012
Sayı: SİKB 2012/05 (38)

  Kızıl Bayrak'tan
  15 Eylül mitingi ve mücadele görevleri
  Çözümsüzlük sermaye devletini daha da saldırganlaştırıyor!
  Aleviler 7 Ekim mitingine...
Savaş ve saldırganlık trafiği sürüyor...
Polis kirli senaryolarını sürdürüyor!
Sömürünün diğer adı: Zam!
  Gedik Kaynak deneyimi üzerine...
  Güven Elektrik işçileri direnişte!
  Kipa işçilerinden eylem!
  Sınıf hareketinden...
  Ulucanlar katliamı ve direnişinin 13. yılında...
  Ümit Altıntaş’ın annesi Songül anayla konuştuk...
  “Polis terörünün tarihi devletin...
  AB, kapitalizmin yapısal krizinin odağına dönüşüyor - Volkan Yaraşır
  Marikana ve ANC liderliğindeki İttifak’ın* işçi karşıtı rolü - Dr. Vishwas Satgar
  ‘Yeryüzünün lanetlileri’ gelecekleri
için alanlarda!
  Avrupa İstikrar Mekanizması
  Hollanda’da seçimler tamamlandı
  “Okulumuza sahip çıkacağız!”
  Eğitimin özelleştirilmesinde son
halka
  Ortaklaştırılmış eylemliliklerin
gerekliliği ve önemi üzerine
  Yeni öğretim yılında mücadeleyi yükseltelim!
  Haydarpaşa için “yağma ve talan projesi”nin startı verildi!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

15 Eylül mitingi ve mücadele görevleri


Geçtiğimiz hafta binlerce işçi, emekçi ve genç, 4+4+4 saldırısına karşı Eğitim-Sen'in örgütlediği merkezi Ankara mitinginde buluştu. 15 Eylül'de gerçekleşen mitingde öne çıkan gündemler AKP iktidarının gerici-piyasacı eğitim uygulamaları ve KESK'in üzerinde yoğunlaşan devlet terörü oldu. Eğitimin ticarileştirilmesi ve gericileştirilmesinin yanı sıra emperyalist savaş ve saldırganlık ile Kürt halkına ve Alevi emekçilere yönelik baskı ve saldırılar da Ankara mitinginin gündemleri arasındaydı.

Özellikle 4+4+4 saldırısına, baskı ve gericiliğe karşı emekçilerde biriken hoşnutsuzluğun ortak bir hedef doğrultusunda harekete geçirilmesi ve saldırının bütün bir toplumun gündemine sokulması açısından mitingin işlevini yerine getirdiği, bu sınırlar içerisinde amacına ulaştığı söylenebilir. Çok kısa bir ön hazırlık süreci üzerinden örgütlenen ve esasında yaz sonunda yerellerde başlayan eylemlerden beslenerek gündeme gelen Ankara mitingi bu açıdan bir başlangıç sayılabilir.

Fakat, bir ucu toplumun dinci-gericilikle biçimlendirilmesine, öteki ucu paralı eğitim uygulamalarının boyutlandırılmasına uzanan 4+4+4 saldırısının kapsamı ve toplumsal yaşamda yaratacağı ağır sonuçlar düşünüldüğünde, son dönemde ortaya konulan eylemli sürecin bugün için saldırıyı geri püskürtme gücünden ve iradesinden yoksun olduğunu belirtmek gerekiyor. Genel planda sınıf ve kitle hareketinin verili düzeyinden, bugünkü cılız, kesintili ve parçalı tablosundan ayrı ele alınamayacak olan bu durum, aynı zamanda önümüzdeki sürecin görev ve sorumluluklarına da ayna tutmaktadır.

15 Eylül Ankara mitinginden yansıyanlar

Durağan geçen bir yaz döneminin ardından yerelliklerde başlayan 4+4+4 eylemleri, merkezi Ankara mitinginin gündeme gelmesinde belirleyici oldu. Esasta AKP gericiliğine ve eğitimin ticarileşmesine karşı oluşan tepkinin lokal yansımaları olarak değerlendirilebilecek olan yerel eylemler, “sivil” inisiyatifler ekseninde ve büyük oranda reformist solun denetiminde şekillendi. Gerek kitleselliğiyle gerekse anlayış planında 15 Eylül mitingine rengini veren de yine ön sürecinde diri olan bu güçler oldu.

15 Eylül'den yansıyan bir başka olgu ise KESK dahil olmak üzere işçi sendikaları ve meslek örgütlerinin mitinge katılımındaki belirgin zayıflık tablosudur. Mitingin örgütleyicisi Eğitim-Sen dışta tutulursa KESK'e bağlı sendikalar ve işçi sendikalarının neredeyse temsili düzeyde bir katılım sağlaması, sendikalar cephesinden mitinge yönelik ciddi bir ön hazırlık sürecinin işletilmediğinin dolaysız bir göstergesi oldu. Kaldı ki, Eğitim-Sen kortejlerinin de katılım bakımından hayli zayıf olduğunu belirtmek gerekiyor. Bunun kendisi bir kez daha göstermektedir ki, mevcut sendikal anlayış, sınıf ve emekçi kitlelerde biriken hoşnutsuzluğu ve öfkeyi mücadeleye kanalize etme tutumu ve pratiğinden fazlasıyla uzaktır.

Aynı değerlendirme sol hareket üzerinden de yapılabilir. Zira sürece yaz dönemi üzerinden hazırlıkla giren, mevcut potansiyele belli oranda nüfuz eden reformist solun bir kesimi dışta tutulursa, ilerici-devrimci güçler 15 Eylül mitinginde oldukça zayıf bir tabloya sahipti.

Özel olarak 15 Eylül Ankara mitinginden, genel planda 4+4+4 sürecinden yansıyan bu üç olgu, yani 4+4+4 süreciyle birlikte harekete geçen diri dinamiklerin büyük oranda reformist solun denetiminde olması, ikinci olarak mevcut sendikal anlayışın bu potansiyeli harekete geçirme ve örgütleme pratiğinden fazlasıyla uzak durması-kaçınması ve son olarak solun zayıf ve süreçlere müdahale etme yeteneğinden yoksun olması verili hareketin sınırlarını da belirlemektedir.

Sınıf ve emekçi hareketi cephesinden önümüzdeki dönemde gündeme gelebilecek yeni gelişmelerin seyri ve kaderi bu tablonun aşılabilmesiyle doğrudan bağlantılı olacaktır.

15 Eylül'ün ardından

Sınıf devrimcileri olarak 4+4+4 gündemi üzerinden gelişen eylemli süreci ve akabinde gerçekleşen 15 Eylül Ankara mitingini önümüzdeki mücadele dönemi açısından önemli bir adım olarak ele almış, 4+4+4 üzerinden gündeme gelen merkezi Ankara mitinginin sadece kamu emekçileri cephesinden değil toplam mücadele dinamiklerinin harekete geçirilmesi bakımından önemli bir başlangıç olabileceğinin altını çizmiştik.

Bu değerlendirme ne kendi başına iyimser bir yaklaşımın ürünüdür ne de bir yanılsamanın. Tersine, içerisinden geçilen sürecin ortaya çıkardığı olgusal gerçeklere dayanmaktadır. Kaldı ki, tüm sınırlılıklarına ve zayıflığına rağmen 4+4+4 saldırısına karşı gelişen hareketlilik bunun dolaysız bir göstergesidir. Çok yönlü bir hazırlık yapılmadan gündeme getirilen Ankara mitingine binlerce emekçinin ve gencin katılımı, miting alanında öne çıkan talep ve söylemler dahi sınıf devrimcileri tarafından önden yapılan değerlendirmeyi doğrulayan bir yerde durmaktadır. Sorun bu adımın ileriye taşınmasıdır ve bunun olanakları her geçen gün daha da çoğalmaktadır. Zira AKP gericiliğinin bir dizi saldırısı üzerinden sosyal ve sınıfsal çelişkilerin derinleşeceği yeni bir mücadele dönemi içerisine girmiş bulunuyoruz.

Dolayısıyla önümüzdeki günlerde sermaye düzeninin gündeme getireceği kapsamlı saldırıların ve içerisinden geçilen siyasal süreçlerin giderek sokağın ısınmasına ve binlerce emekçinin yüzünü mücadele alanlarına dönmesine vesile olacağından kuşku duymamak gerekiyor.

15 Eylül'den 7 Ekim'e mücadeleyi yükseltelim!

AKP iktidarının her geçen gün dozunu arttırdığı sosyal yıkım saldırıları, baskı politikaları ve dinci-gericilik toplumun farklı kesimlerinin tepkilerini de alttan alta mayalıyor. Bu çerçevede 15 Eylül'ün ardından bu kez Alevi emekçiler yok sayılmaya, aşağılanmaya, baskı ve asimilasyona karşı taleplerini haykırmak için 7 Ekim'de Ankara'da buluşmaya hazırlanıyor.

7 Ekim'de yapılacak Alevi mitinginin gündemleri arasında yine 4+4+4 saldırısı temel bir yerde duruyor. Zira AKP şefi Tayyip Erdoğan tarafından “dindar nesil” projesi olarak tanıtılan 4+4+4 saldırısı, en başta Alevi emekçilerin inançlarını ve değerler sistemini tehdit ediyor. Dolayısıyla on yıllardır, başta Aleviler olmak üzere, farklı inançlar üzerinde uygulanan asimilasyon politikalarının çok daha sistematik bir hal alması anlamına gelen 4+4+4 sistemi, toplumun farklı kesimleri açısından dinci-gericiliğe karşı mücadelenin de ortak paydası haline gelmiş bulunuyor. Bunun kendisi aynı zamanda saldırının püskürtülebilmesi için önemli bir olanak anlamına geliyor. Bu sebeple 7 Ekim'de gerçekleşecek olan Alevi mitingini 4+4+4'e karşı verilen mücadelenin yeni bir aşaması olarak değerlendirmek gerekiyor.

Yanı sıra sermaye parlamentosunun 1 Ekim'de yeni saldırılarla birlikte kapılarını açacak olması, 7 Ekim'de yapılacak Alevi mitinginin gündemlerine de rengini verecektir. Bir taraftan sermaye hükümetinin savaş ve saldırganlık politikaları, öte taraftan yasalaşmayı bekleyen sınıfa dönük sosyal-iktisadi saldırılar 7 Ekim mitinginin öne çıkan gündemleri arasında yerini alacaktır.

Sınıf devrimcileri 7 Ekim Ankara mitingini her şeyden önce bu genişlikte ele almalı, gericiliğe karşı yükselen tepki ve mücadelenin olanaklarını toplam sınıf mücadelesinin ihtiyaçları doğrultusunda etkin bir şekilde değerlendirebilmelidir. Dolayısıyla 7 Ekim Ankara mitingine dönük hazırlıklara şimdiden başlanmalı, gericiliğe, baskıya ve sömürüye karşı verilen mücadelenin ivmelenmesi için bütün olanaklar seferber edilmelidir.