21 Ocak 2011
Sayı: SİKB 2011/03

 Kızıl Bayrak'tan
Artan sokak hareketliliği ve imkanlar
“Torba Yasa’’ya geçit vermeyelim!
Sosyal diyalog masalı ve sendikal rant hesapları
PTT işçileri mücadeleyi büyütüyor.
Birleşik Metal’den
grev kararlılığı
Metal işçileri greve
hazırlanıyor..
Sa-ba direnişi üzerine
DESA işçileri:
“Hakkımızı alana kadar
direneceğiz!”
Cıngıllıoğlu’nda sigorta
hakkı kazanımı
KESK Olağanüstü Genel Kurulu üzerine
Diktatör devrildi,
sıra diktatörlükte!
“Diktatör devrildi,
diktatörlük yerinde duruyor”
Kürt halkı ‘özgürlük’ için alanlarda!
Katledilişinin 4. yılında Hrant Dink anıldı.
Alevi hareketi toplumsal muhalefetle buluşmalır!....
Gençlikten
Avrupa’da bir “utanç duvarı” yükseliyor
Güvencesizler buluştu!
Kapitalizm ve kadına
yönelik şiddet.
İşçi sınıfının şanlı
Tariş direnişi 31. yılında!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Avrupa’da bir “utanç duvarı” yükseliyor…

Türkiye-Yunanistan kara sınırına tel örgü çekileceği haberi geçen haftalardan bu yana gündemdeki yerini koruyor. Yunanistan’ın kamu düzeninden sorumlu bakanı Hristos Papoutsis 3 Ocak günü yaptığı açıklamada Türk-Yunan kara sınırına, kaçak göçmenleri önlemek amacıyla bir güvenlik duvarının oluşturulması için gerekenlerin yapılacağını duyurdu. Yapılan açıklamaya göre duvarın 3 metre yüksekliğinde ve 12,5 km uzunluğunda olması planlanıyor. Plana göre iki ülke arasındaki Meriç nehrinin dış kısmından itibaren tel örgü çekilmesi hedefleniyor. Tel örgünün yapılacağı bu kesimin göçmenlerin en yoğun olarak kullandıkları kara sınırına yönelik olduğu vurgulanırken, ABD-Meksika arasında 2009 yılında tamamlanan tel örgülü setin örnek alındığı belirtiliyor

Yunanistan son olarak geçen yıl kaçak göçmen akışını durdurabilmek için AB’den yardım talep etmişti. AB de sınır güvenliği ile ilgili FRONTEX adlı kuruluştan silahlı 200 kişilik gücü sınıra yerleştirildi. Bu kuruluşun da sorunun çözümü konusunda yeterli olmaması nedeniyle, Yunanistan ve AB, Türkiye üzerinden Yunanistan’a ve oradan da Avrupa içlerine doğru akın eden göçmenlere karşı utanç duvarını dillendirmeye başladılar. Böylece Siyonist İsrail’in Gazze’deki duvarını insanlık dışı diye nitelendiren batılı kapitalistler AB’ye olan göçü engelleyebilmek için böyle bir yola başvurma ikiyüzlülüğünü gösteriyorlar. Berlin duvarının yıkılışını tarihin sonu olarak ilan ederken, şimdi mültecileri kabul etmemek adına büyük duvarlar örüyorlar.

Uzun bir sahil kıyısı ve kara sınırına sahip olan Yunanistan göçmenlerin en çok tercih ettikleri yol durumunda. Bu yolu özellikle Afganistan, Irak ve Afrikalı göçmenler yoğun olarak kullanmaktadır. Bu halklar emperyalistler tarafından yıllarca sömürülen, geçim olanaklarından yoksun bırakılan, savaşlara sürüklenen ülkelerin halklarıdır. İşte bu aynı emperyalistler şimdi de yaşam hakkından mahrum bırakarak ülkelerinden kaçmak zorunda bıraktıkları bu insanların önüne setler örmektedir.

Ayrıca “yasa dışı” göçlerle Avrupa ülkelerine yerleşen ve sığınmacı statüsü almayı başaran yüz binlerce göçmen Avrupa’da yeniden doğan bir ırkçılıkla karşı karşıyadır. Bu faşizan tutum karşısında göçmenler yabancısı oldukları ülkenin kendi zorlukları dışında bu baskılara karşı da direnmeye çalışmaktadırlar. Sınırlara çekilen tel örgüler ve duvarlarla AB’li emperyalist güçler, üslendikleri Avrupa ülkelerinde de yine nedeni oldukları işsizlik ve yoksulluğun kaynağı olarak göçmenleri göstermektedirler. Bu da yabancı düşmanlığının ve Neo-Nazi çetelerin yükselmesine neden olmaktadır. Neo-Naziler de göçmenlere yönelik ırçı-faşist saldırılar gerçekleştirmektedir.

Yunan hükümeti sınıra tel örgü çekilmesine tepki gösterenleri ikiyüzlülükle suçladı. Başbakan Papandreu insan ticareti yapan şebekelere büyük darbe vuracağından bahsetti. Oysa gerçek çok daha farklıdır, insan ticareti yapan şebekeler artık güvenliğin aşılmasının daha zor olduğundan dem vurarak daha yüksek fiyatlarla yaşa dışı göçten nemalanmaya başlayacaktır. Uzmanlar da zaten tel örgünün en çok kaçak insan ticareti yapan gruplara yarayacağına vurgu yapmaktadırlar. Ayrıca sınıra çekilen tel örgülerin göçmen akınını engellemek söyle dursun caydırmaya bile etkili olmayacağına işaret edilmektedir. Çünkü göçlerin nedeni ortadan kaldırılmadıktan sonra, bu insan hareketlerine engel olmaları mümkün değildir.

Kaçak göçmenler Yunanistan üzerinden Orta Avrupa’ya gitmeyi hedeflerken hayata kalabilmek ve yaşam şanslarını sürdürmek amacındalar. Oysa daha yolun başında Yunan devletinin ve AB’nin silahlı güçleri birçok mülteciyi sınırlarda vurmaktadır. Son 20 yılda “yasa dışı” olarak göç etmeye kalkışan insanlardan 15 bin kişinin öldüğünden bahsedilmektedir. Bu kara tablo emperyalizme aittir.

Halkların kendi ülkelerinden göç etmeye mahkum bırakılmasının temel nedeni emperyalist düzenin bizzat kendisidir. Göçmenler kendi ülkelerinde emperyalizmin ya da onların yerli işbirlikçilerinin neden olduğu ekonomik ve siyasal sorunlar nedeniyle göç etmek zorunda kalıyorlar. Ortadoğu’nun ve Afrika’nın yeraltı ve yerüstü tüm zenginliklerini bunca yıl sömüren ve hala da sömürmeye devam eden emperyalistler, milyonlarca insanı yaşadıkları toprakları terk etmeye zorlamaktadır. Kapitalist düzenin efendileri göç sorununun ardında sanki kendileri yokmuş gibi davranıyorlar.

Diğer taraftan İkinci paylaşım savaşı sonrası yıkılan Avrupa’nın yeniden inşasında yoksul ülkelerden gelen göçmenler önemli yer tutmuştur. Ucuz işgücü olarak kullanılan göçmenler Avrupa’nın ayağa kalkmasında ve emperyalistlerin karlarını katlamalarında itici güç olmuştur. Düne kadar durum böyleyken bugün ekonomik krizler sonucunda batılı kapitalistler günah keçisi olarak göçmenleri işaret ederek hedef haline getirmektedir. Yıllarca ucuz işgücü sömürülen göçmenler bugün işsizliğin ve yoksulluğun nedeni kişiler olarak gösterilmektedir.

Sonuç olarak belirtelim ki, ezilen ve sömürülen halkların birleşik mücadelesi olmadıkça insanların da insanca yaşamaya hakkına sahip olmaları mümkün olmayacaktır.  

 

 

 

Kıbrıslı emekçilerin grevi selamlandı

BES Genel Başkanı Osman Biçer, Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası’nın (KTAMS) Genel Başkanı Ahmet Kaptan’a destek mektubu göndererek, sendika tarafından 17 Ocak günü hayata geçirilen “1 Günlük Uyarı Grevini” selamladıklarını ifade etti.

Kıbrıslı kamu emekçilerinin ücretlerini sefalet ücreti düzeyine indirmeyi hedefleyen ve onları insanca yaşam koşullarından dışlamaya çalışan KKTC Hükümeti’nin tutumunu açık bir biçimde eleştirdiklerini söyledi.

BES’in KTAMS tarafından örgütlenen uyarı grevini bir sınıf örgütü olma bilinci ve emekçilerin birliği, halkların kardeşliğine olan inancıyla desteklediğini vurguladı.

Kıbrıslı maliye emekçilerini BES olarak selamladıklarını söyleyen Biçer, “Mücadeleniz mücadelemizdir!” dedi.



“S21” karşıtı büyük yürüyüş 29 Ocak’ta

“S21” projesine karşı her hafta gerçekleştirilen eylemler sürüyor. 17 Ocak Pazartesi saat 18.00`de binlerce kişi İstasyon Meydanı’nda bir araya gelerek miting gerçekleştirdi. Burada yapılan konuşmalarda Eyalet Meclisi ve Berlin hükümeti protesto edildi.

Eyalet Meclisi Başkanı Mappus`un istifasını isteyen kalabalık 29 Ocak’ta gerçekleştirilecek büyük yürüyüşe katılımaya çağrıldı.

Çav Bella marşısının hep bir ağızdan söylenmesinin ardından bin kişilik bir kitle gösteriyi şehrin ana caddelerine taşındı. Yürüyüş saatlerce sürdü.

Özellikle Eyalet Meclisi, belediye ve CDU parti binası önlerinde sık sık sloganlar atıldı. Polis ablukası dikkat çekti. S21 karşıtı protesto istasyon önünde sona erdi.

Kızıl Bayrak / Stuttgart 


Yunanistan’da ulaşım grevi

Yunanistan’da ulaşım işçilerinin 13 Ocak günü yaptığı 24 saatlik grev hayatı kilitledi.

Otobüs, troleybüs, metro ve tramvay çalışanlarının, sabah saat 05.00’da başlattıkları eylem, özellikle büyük kent merkezlerinde ulaşımın felç olmasına yol açtı.

Toplu taşıma araçları çalışanları yaptıkları açıklamada, haklarını savunabilecekleri başka bir yöntem olmaması nedeniyle grev kararı aldıklarını kaydettiler.

Grevci işçiler Atina’da iş bıraktıktan sonra Syntagma Meydanı’nda bir protesto gösterisi gerçekleştirdi.

Ayrıca Atina’da gün içinde eğitim çalışanları da bir protesto gösterisi gerçekletirdiler.