26 Mart 2010
Sayı: SİKB 2010/13

 Kızıl Bayrak'tan
Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek için 1 Nisan’ı kazanmalıyız!
AKP hükümeti stand-by anlaşması yerine OVP ile yola devam edecek
Erdoğan’dan kaçak Ermenilere sınırdışı etme tehdidi
MİB: “Bizden çaldıklarınızı
geri alacağız!’’
Türk-İş’ten 78 günlük
ihanetin savunusu
İşçi ve emekçi hareketinden
TÜBİTAK direnişçisi Aynur Çamalan’la direniş süreci üzerine konuştuk
TARİŞ’te tek çare
direniş ve mücadele
Direnişçi TEKEL işçileriyle
1 Nisan Ankara buluşması
üzerine konuştuk
Sınıfsal öfke ve
kin birikiyor - Volkan Yaraşır
TEKEL Direnişi’nin geleceği
işçi sınıfının geleceğidir!
İşçi-öğrenci TEK-EL, tek yumruk!
Yerel işçi bültenleri genel grev-
genel direnişi örgütlemeye çağırıyor!
Gençliğin Newroz eylemlerinden
DLB faaliyetlerinden..
Emperyalistler dolaylı görüşmeleri başlatma çabalarını sürdürüyor
Sermayenin yoğunlaşması,
silahlanma ve sefalet
Avrupa’da Newroz kutlamaları
Türkiye’de demokratikleşme
sorunu hakkında kısa notlar…- 5 -
M. Can Yüce
Sermaye devleti cüceleşirken...
Devrimci ve Demokratik Yapılar
Arasi Diyalog ve Çözüm
Platformu’ndan açıklama
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

TÜBİTAK direnişçisi Aynur Çamalan’la direniş süreci üzerine konuştuk...

“TEK-SES, TEK-EL, TEK YÜREK olmaya çağırıyorum!”


- Kaç yıldır TÜBİTAK’ta çalışıyorsunuz?

- TÜBİTAK’ta 13 yıldır kadrolu işçiyim.

 

- Çalıştığınız süre içerisinde herhangi bir baskı gördünüz mü?

- Son iki-üç yıldır TÜBİTAK’ta sendikal faaliyetlerde bulunuyordum. Çalışan arkadaşlarımızın sendikaya üyeliklerinden kaynaklanan haklarının neler olduğu üzerine çalışma yapıyorduk. Tabi bu sırada birtakım disiplin kurulları tarafından soruşturma açıldı ve önce ihtar verildi. Hukuki yollara başvuracağımı söylediğim zaman ise “haksız yere ihtar verildiği” söylenerek bu ihtarlar disiplin kurulu tarafından geri çekildi.

 

- TÜBİTAK’taki çalışma koşullarınızdan bahseder misiniz?

- Çalıştığımız yer son 6 yıldır yarı kapalı bir cezaevi konumunda. Ondan önce çok daha rahattı. Çalışma düzeni, saatler, işçi arkadaşlarla aramızdaki sosyallik çok daha farklıyken son 6 yılda robot konumuna soktular. Saat 09.00 olunca kumandanıza basalım, saat 18.00 olunca mesainiz bitince gidin. “Çay içmeyin, kahve içmeyin” şeklinde mesajlar yollamaya başladılar. “Sabah simidinizi, poğaçanızı şu saatler arasında en kısa sürede yiyin bitirin” denilerek yarı kapalı cezaevi konumundaydık. Giriş-çıkışlara turnikelerin konulmasıyla birer dakikalık geç gelmelerde bile mazeret izinleri yazmak durumunda kaldık.

 

- İşten atılmanıza gerekçe olarak 4 Şubat eylemi gösterildi. Tüm toplumun desteğini alan böyle bir direniş nedeniyle işten atılmanızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Bu sadece bana karşı yapılan bir davranış değil. Bunu, tüm işçi sınıfına ve emekçi kadınlara yapılmış bir davranış olarak görüyorum. TEKEL direnişine 4 Şubat’ta yüzbinler katıldı. Ben de sorumluluğum gereği sendikamın aldığı karara uyarak üretimden gelen gücümü kullandım. Karşılığında kapı önüne konuldum.

 

- Sizden başka işten atılan oldu mu?

- Şöyle ki; grevi grev gibi yapan, mazeretsiz, izinsiz, vizite kağıdı almadan yapan bir tek ben vardım. Birkaç saat eyleme katılıp tekrar görevine dönen arkadaşlarımız oldu. Bunların arasında sendika temsilcileri hatta şube yönetiminde görevli arkadaşlarımız da vardı. Ama bir günlük üretimden gelen gücümü ben sonuna kadar kullandım.

 

- Sendikanız Tez-Koop-İş’in bu süreçteki tavrı nasıl?

- Sendika sadece hukuki boyutta destek veriyor. İşten atılmamı öğrendiğimde 4 Mart 2010 günüydü. Cuma günü toplantı yaptığımızda bana çok komik bir öneriyle geldiler. “Bir iş bulalım, çalış. Hukuki süreci başlatalım ve maddi sorunların da olmasın. Hukuki boyutta haklısın zaten geri döneceksin.” dediler. Ben de, 09.00-18.00 eylem yapacağım. Çalışmak istemiyorum. Bu eyleme sahip çıkın, destek verin demiştim. Oturma eylemimin 17. günündeyim. Sendika sadece hukuksal boyutta destek veriyor. Başka anlamda sahiplenmiyor.


- Sendika direnişe destek eylemi yaptı mı?

- Destek eylemi, basın açıklaması yapmadı. Sitesinde bile bu direnişi yayınlamadı. Tamamen kendi inisiyatifimle bu eylemi yapıyorum.

 

- İki çocuk annesi emekçi bir kadın olarak direniştesiniz. Emine Arslan, Gülistan Kobatan gibi tek başına direnen işçi kadınlar var. Bunun zorluklarından bahseder misiniz?

- Emine Arslan ve Gülistan Kobatan arkadaşlarımızın direnişleri de çok onurlu direnişlerdi. Ama ben onlardan bir sıfır önde başladım çünkü önümde bir TEKEL direnişi ve onun öğrettikleri vardı.Orada 78 gün emek harcadığım ve mücadele içerisinde olduğum arkadaşlarım vardı. Aynı evi paylaştığımız, aynı havayı soluduğumuz öncü işçiler vardı. O yüzden ben 1-0 önde başladım. Maddi zorluk dışında moral-motivasyon yönünden hiçbir sıkıntımız yok. İki kızım da sonuna kadar destek veriyor. Birçok sivil ve siyasi örgütten de destek var. Bu mücadele çok onurlu bir mücadele. Maddi boyutunu görmezden gelmeye çalışıyoruz ama hayat da devam ediyor. Başka da bir sıkıntı yaşamıyorum. Çok azimliyim, mücadelemi bilerek yapıyorum.

- 1 Nisan’da TEKEL işçileri Ankara’ya gelecekler. 1 Mayıs ve 26 Mayıs’a uzanan bu süreçle ilgili neler düşünüyorsunuz?

- Sürekli TEKEL işçisi arkadaşlarla görüşüyorum. Toplantılarından, panellerden, basın açıklamalarından haberdarım. Sürekli telefonla görüşüyorum. 1 Nisan’dan önce Ankara’da olacaklar. Beni TÜBİTAK’ın önünde ziyaret edecekler. 1 Nisan’da biz hep birlikte Türk-İş’in önüne gideceğiz. TEKEL işçileri dönmemek üzere geliyorlar. 1 Mayıs’ı da burada geçireceğiz. Kızılay, meydanımız olacak. 26 Mayıs’ta da burada olacağız.

- Emek cephesinin sermayenin saldırılarına bir bütün olarak cevap vermesi için dayanışma önemli bir yerde duruyor. Siz bu destek ve dayanışmayı görüğünüzü düşünüyor musunuz?

- Tam olarak bu desteği gördüğümü düşünmüyorum ama daha 17. günümdeyim. Emek cephesinde şunu da gördük. 78 gün boyunca TEKEL mücadelesinde eksiklerimiz, yapamadıklarımız vardı. Toplantılarda veya masa başında kaldı. Arkasından da benim direnişim çıktı. Bunda da eksiklikler var. Emek cephesinin 1 Nisan’a kısa bir sürede kaldığı bugünlerde kendisini toparlaması ve hazır olması gerekiyor diye düşünüyorum.

Kızıl Bayrak / Ankara

 

 


Bursa AYÖP’ten eylem

Bursa Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platfomu (AYÖP), Fikret Ercan adlı öğretmenin girdiği bulanım sonucu intihar ederek yaşamına son vermesine ilişkin, 24 Mart Çarşamba günü bir basın açıklaması gerçekleştirerek “Öğretmenin katili ücretli kölelik düzeni” dedi.

Saat 18.30’da Fomara Meydanı’nda gerçekleştirilen basın açıklamasında, Bursa’nın Nilüfer İlçesi’ndeki Emir Kop İlköğretim Okulu’nda ücretli öğretmenlik yapan Fikret Ercan’ın, KPSS sistemine verilen 13. kurban olduğu vurgulandı.

“Öğretmenin katili ücretli kölelik düzeni / Bursa Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platfomu” pankartının ve “KPSS’ye 13. kurban, artık yeter”, “Ölmek için değil, öğretmek için okuduk”, “Ücretli köle olmayacağız”, “Mevsimlik öğretmen değiliz” dövizlerinin açıldığı eyleme yaklaşık 30 kişi katıldı. Eyleme Eğitim Sen ve Genç-Sen de destek verdi.

Kızıl Bayrak / Bursa