<

18 Haziran 2010
Sayı: SİKB 2010/24

 Kızıl Bayrak'tan
“Eksen kayması” tartışmaları safsatadan ibarettir
Zorlu mücadele gündemleri ve
görevler
Kürt halkına yönelik çok yönlü saldırılar sürüyor
Sivas’ın hesabını soracağızi
Madenlerde ölümlerin
sorumlusu kapitalizmdir!
30 madencinin kanı kurumadan bir madenci daha katledildi
15-16 Haziran Direnişi selamlandı.
ÜNSA Çuval’da sendikal ihanet ve sınırsız sömürü.
HABAŞ Demir-Çelik’te iş bırakma eylemi
Birleşik Metal-İş Anadolu Şube Başkanı Seyfettin Gülengül ile MESS Grup TİS süreci üzerine konuştuk
KESK üyeleri tasarıya
karşı eylemdeydi.
İşçi ve emekçi hareketinden..
Karadağ cinayeti davası avukatlarıyla dava üzerine konuştuk!
Karadağ cinayeti davasının ilk duruşması yapıldı 
Karadağ davası duruşması eylemlerle karşılandı
Gençlik işçi sınıfının çelik disiplini ile kavga alanlarında,
fabrika havzalarında sınanmalıdır!
Gençlik eleme sınavlarına karşı alanlardaydı
BM Güvenlik Konseyi, İran’a yeni yaptırım tasarısını kabul etti...
Çin’den Avrupa’ya kölece çalışma
can alıyor!..
Dünya’dan işçi ve emekçi eylemleri
Kırgızistan’da çatışmalar sürüyor!
Kadına yönelik cinsel taciz ve
tecavüz gün geçtikçe artıyor!
Yeni-Osmanlıcılık ve Kürdistan sorunu…
- M.Can Yüce
Kayıp yakınlarının
Ankara yürüyüşü başladı..
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kayıp yakınlarının
Ankara yürüyüşü başladı

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon, kayıplara dikkat çekmek ve taleplerini dile getirmek için Galatasaray Lisesi’nde gerçekleştirdiği eylemin ardından Ankara’ya hareket etti.

Cumartesi Anneleri her cumartesi günü Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirdikleri oturma eylemlerinin 272’ncisi gerçekleştirdiler. Her hafta olduğu gibi kayıpların fotoğraflarının ve karanfillerin taşındığı eylemde, bu yürüyüşün kayıp yakınlarının sorunlarına dikkat çekme kaygısıyla yapıldığı ifade edildi. Cumartesi Anneleri, yakınlarının gözaltına alınırken, gözaltında sorgulanırken tanıkların olduğunu, yakınlarını sorgulayanların kimliklerinin bilindiğini ifade ederek bugüne kadar kayıplara dair yapılan başvuruların sonuçsuz kaldığını belirttiler.

Açıklamada şunlar söylendi: “Artık kayıplarımız bulunsun. 15 yılda iktidarlar değişti, yönetenler değişti, siyasetçiler değişti ancak devlet politikası olarak uygulanan bu tutum hiç değişmedi. Hukuk işlemeli, kimse kayıp yakınlarını görmedi, duymadı. Artık bu duyarsızlığa bir son verelim. 7 gün sürecek Ankara yürüyüşünü başlatıyoruz”

Basın açıklamasının ardından “Kayıplar bulunsun!” sloganlarıyla Karaköy’e kadar yürüyüş gerçekleştirildi.


Kayıp yakınları Bursa’da!

Bursa’da, Kent Meydanı’nda ilerici ve devimci güçlerce alkışlarla karşılanan kayıp yakınları buradan Haşim İşcan Caddesi’ndeki AKP İl Başkanlığı’na kadar yürüyüş gerçekleştirdiler. İlk olarak İHD Bursa Şube Başkanı Mustafa Yağcı bir açıklama yaparak yürüyüşçüleri selamladı ve kayıpları unutmadıklarını ifade etti.

Daha sonra gözaltında kaybedilen Hasan Ocak, Nurettin Yedigöl ve Tolga Baykal Ceylan’ın aileleri yaptıkları açıklamalarda katillerin bulunmasını ve yargılanmasını talep ettiler. Kayıplara karşı devletin kör, sağır ve dilsizi oynadığını belirten aileler mücadelelerini sonuna kadar sürdüreceklerini belirttiler.

Yapılan açıklamaların ardından Fomara Meydanı’na yürüyen kayıp yakınları burada oturma eylemi yaptılar. Kayıp yakınları olarak 272. kez yapılan oturma eyleminde ilk olarak 15-16 Haziran çalışmaları yaparken faşistlerce katledilen Fihal Çıldır Erünsal’ın kardeşi bir konuşma yaptı. İstanbul İHD Şubesi’nden Gülseren Yoleri ise, bugünkü oturma eylemini Bursalı olan ve 8 Ekim 1992 gözaltında kaybedilen Ayhan Efeoğlu ile 5 Ocak 1994 kaybedilen Ali Efeoğlu için yaptıklarını belirterek katillerden hesap sorulana kadar mücadele devam edeceklerini belirtti.



Sermaye devletinin bakanı
onursuz aramayı savundu

Devrimci, yurtsever tutsakları baskı altında tutmak ve onların iradelerini kırmak için gerçekleştirilen uygulamalarından biri olan ince arama sırasında kolu kırılan Lokman Laçin isimli tutsak için BDP Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın TBMM’ye verdiği soru önergesi yanıtlandı.

Lokman Laçin isimli tutsağın, Erzurum H Tipi Cezaevi’nden Ankara Sincan F Tipi Cezaevi’ne nakli sırasında çıplak aramaya direndiği için zorla aranırken kolunun kırılması üzerine Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığı’na soru önergesi verildi.

Bakan Ergin, Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Tüzüğün ‘Arama, güvenlik tatbikatı ve sayım’ başlıklı 46. maddesini hatırlatarak cevap verirken, faşist devlet uygulamalarını savundu.

Ergin bu maddeye göre hükümlünün üzerinde yasak madde veya eşya bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin varlığı ve kurumun en üst amirinin gerekli görmesi durumunda çıplak olarak veya beden çukurlarında arama yapılabileceğini söyledi. Ergin çıplak aramanın hükümlünün kabul etmemesi durumunda zor kullanarak gerçekleştirilebileceğini belirtti.

Bakan Ergin, Laçin’in Sincan F Tipi Cezaevi’ne kabulü sırasında arama yapılmasının zorunlu olduğunun kendisine bildirildiğini belirterek, “Zorluk çıkarması üzerine görevli memurlar tarafından kolları tutularak aranmış, hükümlü buna direnç göstermiş ve arama bittiğinde ise mahkûm kolunun kırıldığını söylemiştir” dedi.

Yanıtta idari yönden yapılan soruşturma sonucunda cezaevi müdürlüğünün aldığı disiplin kararına da yer veren Ergin, şunları aktardı: “Kırığın hükümlünün direnişi sırasındaki ters hareketi sonucunda meydana gelmiş olabileceği belirtilerek, bir infaz ve koruma başmüdürü ile sekiz infaz memuru hakkında disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verildi.”

Adli yönden başlatılan soruşturmanın halen derdest olduğunu söyleyen Ergin, Laçin’inse 45 gün süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası aldığını, bu cezanın adli ve idari soruşturmalar tamamlanıncaya kadar askıya alındığını söyledi.

Siyasi tutsakların cezaevlerinde karşı karşıya kaldığı pek çok işkenceden biri olan bu uygulama yüzünden, tutsaklar sağlık kontrollerini dahi yaptıramıyor. Tutsak yakınlarına da dayatılan bu onur kırıcı uygulamayı savunabilen Ergin ise bu tutumuyla sermaye devletinin cezaevi politikalarını sahiplendiğini gösteriyor.