İçindekiler:

15 Temmuz 2025
Sayı: KB 2025/10

Saray'dan demokrasi beklemek...
Basına yönelik sansür büyüyor!
İtirafçılık onursuzluktur...
İktidarın "muhalefetsiz Türkiye" hedefi
Saray rejiminin gerçek yüzü
Kamu işçilerinin mücadelesi
Kamu emekçilerinin "sözleşme" süreci
MESS Grup TİS süreci yaklaşıyor
DEV TEKSTİL GMYK Haziran 2025 sonuç metni
AKP iktidarı ile derinleşen kölelik
PİB'den DYO açıklaması
İzBB'de işten atmalara karşı direniş
100. yılında 1925 Kürt isyanı ve Şeyh Sait-2
İran'a karşı savaşın tarihsel arka planı
Tayvan üzerinden savaş senaryoları
BRICS Zirvesi'nin ardından
Kafkasya'da "yeni oyun"mu?
Gıdayla sürdürülen soykırım
41 yıllık direniş zaferle sonuçlandı!
AKP'nin 23 yıllık eğitim politikası: Kaos
Unutmadık, affetmeyeceğiz!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

41 yıllık direniş zaferle sonuçlandı!

E. Bahri

 

Lübnanlı devrimci Corc Abdullah, 41 yıl tutulduğu Fransız zindanlarından tahliye edildi. Fransız mahkemelerinin Abdullah’a verdiği ceza 1999 yılında tamamlanmıştı. Ancak ABD emperyalizmi ile ırkçı-Siyonist İsrail rejimine boyun eğen Fransa, kendi yasalarını ayaklar altına alarak Abdullah’ın tahliyesini 26 yıl geciktirdi. 

33 yaşındayken girdiği Fransız zindanlarından 74 yaşında tahliye edilen Abdullah başı dik, alnı ak bir şekilde özgürlüğüne kavuştu. Halen devrimci, anti-kapitalist ve direnişçi olan  Abdullah’ın özgürlüğüne kavuşması hem ABD-Fransız emperyalistlerinin hem soykırımcı Siyonistlerin hezimeti oldu. Zira tüm planları, zindanı Abdullah’a mezar etmekti. Ancak Corc Abdullah’ın devrimci duruşu, onu özgürleştirmek için yapılan dayanışma eylemleri ve Fransız yargısının uzun yıllar boyunca rezil-rüsva olması, zindan kapılarının Lübnanlı devrimci önünde açılmasını zorunlu hale getirdi. 

Teslimiyete/pişmanlığa hayır, daima direniş!

Corc Abdullah’ın en geç 2000 yılında tahliye edilmesi gerekiyordu. Ancak her duruşma olduğunda ABD doğrudan Fransız yargısına küstahça baskı yaparak tahliyeyi engelledi. Elbette Fransa’da etkin olan soykırımcı Siyonistler de tüm imkanlarını Abdullah’ın zindanda tutulması için kullandılar.

Durum, “özgürlükler ülkesi” olmakla övünen Fransa için tam bir kepazelikti. Zira Abdullah’ın dosyası ne zaman yargı önüne gelse, anayasanın nasıl ayaklar altına alındığı ayan-beyan gözler önüne seriliyordu. Bu utanç verici durumdan kurtulmak isteyen Fransa, tahliye için Abdullah’a “teslimiyet” ya da “pişmanlık” anlamına gelen “önerilerde” bulundu. ABD’li ve İsrailli diplomatların öldürülmesiyle suçlanan Abdullah’a özür dilemesi ve katıldığı eylemden zarar görenlere tazminat ödemeyi kabul etmesi koşuluyla tahliye önerileri yapıldı. 

Corc Abdullah, elbette bu rezil önerileri her zaman tereddüt etmeden elinin tersiyle itti. O, kendisinin “katil” değil bir “devrimci” olduğunu, yaptığı hiçbir eylemden pişman olmadığını, Filistin halkının haklı davası için mücadele ettiğini vurguladı. Emperyalist/Siyonist güçler bu onurlu duruşundan dolayı Abdullah’a bedel ödettiler, ama bu kararlı direnişin önünde hezimete uğramaktan kurtulamadılar. 

“Son nefesime kadar direnişçiyim!”

“Corc Abdullah’a özgürlük” için dayanışma eylemleri uzun yıllar devam etti. Abdullah, devrimci direniş çizgisinin enternasyonal simgelerinden biri oldu. Tahliyesi, direniş ve enternasyonal dayanışmanın zaferiydi. Nitekim cezaevi önünde büyük bir eylemle karşılanacaktı. Abdullah’ı gece yarısı hapisten “kaçıran” Fransız hükümeti, karşılama eylemini sabote etti. Küçük bir uçakla Paris’e götürülen Abdullah, planlanandan bir gün önce Beyrut’a gönderildi. 

Fransa’daki eylem engellendi ama farklı yaşlardan ve partilerden Lübnanlıların Beyrut havaalanında Abdullah’ı karşılamaları engellenemedi. Ağır bedeller ödemiş ama zafer kazanmış bir direnişçi olarak karşılanan Abdullah’ın ilk sözleri, direnişi büyütme çağrısı oldu. Arapların Gazze ve Filistin’de olanları sessizce izlemelerinin utanç verici olduğunu ifade eden Abdullah, direnişin güçlü olduğunu ve Filistin direnişinin daha da büyütülmesi gerektiğini söyledi. Kendisinin son nefesine kadar direniş olacağını vurgulayan Abdullah, Mısır halkına Gazze kuşatmasını kırma çağrısı yaptı.  

***

Kapitalist emperyalizmin soykırımı “olağan” saydığı, savaş suçları işleyen İsrail’i protesto etmenin Amerika, Fransa, Almanya gibi “demokrasi şampiyonu” emperyalist ülkelerde yasaklandığı bir dönemde Corc Abdullah’ın temsil ettiği devrimci duruş, direnişten yana olan tüm güçler için ilham kaynağı oldu. Abdullah’ın 41 yıl sonra başı dik ve alnı ak bir şekilde Fransız zindanlarından çıkması, devrimci direnişçi duruşun zaferi olmuştur.

 

İstanbul’da Ukrayna-Rusya görüşmeleri

 

Batı emperyalizmi (özellikle ABD ve NATO) ile Rusya Federasyonu arasındaki nüfuz mücadelesinin yansıması olan Ukrayna-Rusya savaşı, bugüne kadar birkaç kez “barış görüşmelerine” konu oldu. Söz konusu görüşmelere 2022-2023 yıllarında Türkiye, Belarusya ve bazı Batı ülkeleri aracılık etti. 

Emperyalist savaşlar, kapitalist devletlerin çıkar çatışmalarının bir sonucudur ve “emperyalist barış” da bu çıkarlara göre şekillenmektedir. Dolaysıyla barış görüşmeleri çoğu zaman kalıcı barıştan ziyade savaşan güçlerin yeniden konumlanmaları ve hegemonya mücadelesinin bir parçası olarak gündeme gelir. Rusya-Ukrayna arasındaki görüşmelerde de belirleyici olan tarafların çıkarlarını koruma çabası oldu. Görüşmelerde Ukrayna’nın Batı’dan gelen baskılarla daha uzlaşmaz bir çizgiye itildiği, Rusya’nın ise kendi nüfuz alanını koruma hedefiyle hareket ettiği görülmektedir. Bu anlamda barış müzakereleri, halkların barışa duyduğu özlemle değil, emperyalist-kapitalist güçlerin çıkar hesaplarıyla biçimlenmektedir.

***

Rusya ve Ukrayna üç yıl aradan sonra ilk doğrudan temasını İstanbul’da gerçekleştirdi. Taraflar daha önce yine İstanbul’da 16 Mayıs 2025’te Dolmabahçe’de bir araya gelmişti. Son görüşmede yine kalıcı ateşkes sağlanamadı, ancak taraflar karşılıklı olarak bin esirin takas edilmesi konusunda anlaşmaya vardı. Görüşmelerin Türkiye ile ABD’nin aracılığıyla düzenlendiği bildirildi. 2 Haziran 2025 tarihinde gerçekleştirilen ikinci raunt görüşmede ise taraflar, ağır yaralı ve 1825 yaş arasındaki genç savaş esirleri ile ölen askerlerin cesetlerinin takası üzerine mutabakata varmıştı. 

Rusya ve Ukrayna temsilcileri, 23 Temmuz’da üçüncü kez İstanbul’da bir araya geldi. Bir saatten kısa süren görüşmelerin odak noktası insani anlaşmalar olsa da görüşmelerin uzun vadeli hedefi 2022’den beri devam eden savaşı sona erdirmektir. Ukrayna heyet başkanı Rustem Umerov, yaklaşık 40 dakika süren görüşmenin ardından ateşkes konusunda henüz bir ilerleme kaydedilmediğini açıkladı. Rus mevkidaşı Vladimir Medinsky de benzer görüşleri dile getirerek iki tarafın tutumlarının oldukça farklı olduğunu vurguladı. 

Görüşmelerde çıkmaza girilmesine rağmen heyetler, özellikle savaş esirleri, ölen askerler ve çatışmalar sırasında evlerinden ayrılan sivillerin değişiminin devam etmesi gibi insani konularda anlaşmaya varabildi. Vladimir Medinsky’ye göre her iki taraftan en az bin 200 savaş esiri yakında takas edilecek. Bu, mayıs ayında başlayan görüşmelerden bu yana takas edilen asker sayısının iki katına çıkması anlamına geliyor. Rus tarafı ayrıca, ölen 3 bin Ukraynalı askerin cenazesini teslim etmeyi de teklif etti. Rusya, müzakerelerin başlangıcından bu yana 7 binden fazla cenazeyi teslim ettiğini, karşılığında ise yaklaşık 100 Rus askeri aldığını iddia ediyor. Anlaşmaya göre, mahkum ve ölen askerlerin değişiminin yanı sıra, sivillerin geri gönderilmesi de teşvik edilecek.  

Ukrayna, ABD ve NATO desteğiyle savaşta “direnişçi” pozisyonunu korurken, ülkede işçi sınıfı ve emekçiler bu savaşın ağır yükünü taşımaktadır. Askeri harcamalar, borçlanma, savaş ekonomisi ve yolsuzluk yüzünden Ukrayna’da yoksulluk derinleşmektedir. Görüşmelere ateşkes talebiyle katılan Zelenski rejimi, aslında Batı sermayesinin çıkarları doğrultusunda hareket ederek, ülkesini savaş bataklığına daha da batırmaktadır. 

İstanbul görüşmeleri, halklara değil devletlere ve sermayeye dayanan bir “çözüm” önermektedir. Oysa gerçek çözüm Ukrayna ve Rusya işçi sınıfının savaş karşıtı mücadelede birleşmesiyle mümkündür. İşçilerin enternasyonalist dayanışması, bu savaşın alternatifi ve gerçek barışın yegane güvencesidir.