“Kırmızı Kart!”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “sürprizim var” deyip toplumu “beklentiye”, sarayı ise derin bir “korkuya” sevk etmişti.
Meğer sürpriz dediği şey, “kırmızı kart” göstermekmiş. Bildindiği üzere sarı ve kırmızı kartlar futbolda oyunun kurallarını ihlal eden oyunculara, saha kenarında bulunan yedek oyunculara ve teknik heyettekilere gösterilir. Bu kartlar uyarı ve oyundan ihracı içerirler.
Sarı kart uyarı amaçlı olarak verilir. Kırmızı kart ise, kesin cezayı ifade eder. Cezayı alan oyuncunun sahayı derhal terk etmesi gerekir. Kural tanımayıp direkt kırmızı kart gösterilenler ise 2-3 maçtan men edilir.
Kart gösterdiği kişi kural diye bir şey tanımıyorsa, ki tanımıyor, Özel’in bu “kuralcılıktaki” ısrarı nedir?
Kısaca söylersek bu, saraya kalkan olup emekçi kitleri kandırmaktan öte anlam taşımayan bir tür cambazlıktır.
Bunu neden söylüyoruz?
Çünkü yirmi iki yıldır AKP’ye “sarı kartla” uyarı yaparak kol kanat geren CHP, rejim her sıkıştığında toplumsal öfkeyi dindirmek için şapkadan bir tavşan çıkarıyor. Bugün içinden geçilen darboğaz sürecinde mızrak artık çuvala sığmıyor. Bu kez de gelişen toplumsal öfkeyi dağıtmak için “sürprizim var” diyen ana muhalefet partisi başkanı Özel sahneye çıkıyor.
Neden ortaya çıktı?
Saraya “kırmızı kart” göstermek için!
Olup bitenler bir şakayı andırsa da Özgür Özel gayet ciddi, görev ve sorumluluk aşkıyla dolup taşmış görünüyor. Hatırlayın, yakın geçmişte “adalet yürüyüşü” ile sokakları tehlikeli gösterip halkın gazını alan yine bu partinin eski şefi Kemal Kılıçdaroğlu idi.
Sosyal demokratların sokak mücadelelerini önlemek, onlara rağmen gelişen hareketleri ise düzen içinde tutmak için rol üstlendikleri hem tarihsel hem güncel örneklerle sayısız kez kayıt altına alınmıştır.
***
Saray rejiminin can simitlerinden bir de CHP oldu. Deniz Baykal, Kemal Kılıçdaroğlu, Özgür Özel, tümü aynı “görev aşkı” ile bu çürümüş haramiler saltanatına payandalık etti.
Güya muhalefet ederken emekçi kitlelerin, kadınların, emeklilerin ve geleceği çalınan gençliğin umuduyla oynuyorlar.
“Kırmızı kart”, işçi ve emekçiler tarafından egemenlere gösterildiği zaman anlamlıdır.
Çünkü bu yolsuzluk düzeninin kanlı çarkları arasında ezilen, limon gibi son damlasına kadar kanı sıkılan yoksul işçi ve emekçilerdir.
Emeğin hak arayışını ve bu cendereden kurtuluşunu sermayenin sol soslu sosyal demokratları temsil edemez. Şu son 22 yıllık kesintisiz iktidarı boyunca AKP işçi ve emekçilerin boğazını sıktı. Buna karşı emekçilerin biriken ve yer yer patlayan öfkelerini dindiren, saraya ve sermayeye kol kanat geren CHP olmuştur. 22 yıldır ana muhalefet partisi olmasına, yerel yönetimler seçiminden birinci parti çıkmasına karşın ne kendilerine el veren Kürtlere ne de işçi ve emekçilere bir şey sunabildiler. Tam tersine, yolsuzluk düzeninin açıklarını kapatmayı, yırtıklarını yamamayı görev bellediler.
Neden mi?
Bunun nedeni sınıfsal dokudan ileri gelir. Yukarda değindiğimiz gibi, sosyal demokrasi sermayenin ezdiği, dışladığı ve öteki gördüğü sınıf ve toplumsal kesimlerin temsilcisi olma kılığı altında sermaye sınıfına hizmet etmektedir. Diğer bir ifadeyle ait oldukları sınıfın çıkarlarını temsil ediyorlar.
İşçi ve emekçiler 22 yıllık AKP saltanatına ve temsil ettiği sermaye düzenine karşı sınıf eksenli bir mücadele içine girdiklerinde, sosyal demokratların gerçek yüzünü ve rolünü daha berrak bir şekilde görme imkanı bulacaktır.
M. İmran
AKP engellilerin haklarına göz dikti
Malum olduğu üzere, çok zor şartlar altında yaşayan engellilerin yaşam şartlarını görece de olsa düzeltebilmeleri adına devletin sunduğu bazı olanaklar vardı. Bunlardan biri de ÖTV ödemeden araç alabilme imkanıydı. Türkiye’de ÖTV miktarı, en az bir aracın gerçek değeri kadar olduğu için, normal şartlarda araç almayı aklından bile geçiremeyen engelli aileleri için bu hak bir olanak sağlayabiliyordu.
Bedensel ya da zihinsel yetersizliklerinden dolayı zaten büyük oranda evlerine hapsolmak durumunda kalan engellilerin, aile fertlerinin de yardımıyla dışarı çıkıp sosyalleşebilmeleri ve tedavi hizmetlerine daha kolay erişebilmeleri açısından işlevsel bir haktı ÖTV’siz araç alımı. Ancak her fırsatta “kul hakkını” dillerinden düşürmeyen egemen sınıflara bu da çok gelmeye başladı. Önce bu hakkın tümüyle ortadan kaldırılacağı söylentileri yayıldı kamuoyunda. “Ölümü gösterip sıtmaya razı etme” politikası, AKP’nin yıllardır başvurduğu kepaze taktiklerinden biriydi. Bu defa da aynısını yaptı.
Türkiye’de “torba yasa” dönemini başlatan AKP, sosyal saldırılara bu yöntemle “yasal kılıf” uyduruyor. Hazırlanan son torba yasa çuvalına engellilerin ÖTV’siz araç alma hakkını ortadan kaldıran hükümler de koydular. Reisleri duruma “müdahale” etti ve yasayı tümden ortadan kaldırmak yerine, kolunu kanadını kırarak pratikte uygulanamaz bir hale getirdi. Şimdiye kadar, her yıl belirlenen üst limite kadarki araçlar satın alınabiliyordu engelliler tarafından. Yeni çıkan yasayla birlikte, “%40 yerlilik oranı” şartı getirilerek, 3-5 model dışında araç alma hakkı ortadan kaldırıldı.
AKP-MHP iktidarı tarafından gündeme getirilen kısıtlamalar bununla da sınırlı değil. Şimdiye kadar her 5 yılda bir araç alma hakkı varken, bundan sonra her 10 yılda bir araç alınabilecek. Bu da engellilerin ellerine geçen ücretler ve ortalama yaşam süreleri dikkate alındığında, bir engellinin bütün ömrü boyunca neredeyse sadece 1 adet ÖTV’siz araç alabilmesi anlamına geliyor. Ayrıca bu konuda Cumhurbaşkanı yetkilendirilerek, kapsamın genişletilmesinin önü açılmış oldu. Hesapları, zaten çok zor şartlar altında yaşamlarını sürdürmek durumunda olan engellileri daha da muhtaç hale getirmektir. Onları kulları, köleleri olarak gören Tayyip Erdoğan, bu sayede adeta tavuklara yem atar gibi küçük kırıntılarla tebaasını “sevindirme” imkanı bulacaktır. Bu onların hesabı, ancak o hesapları bozmak da bizlerin ellerinde. Ülke nüfusunun neredeyse %10’unun engelli raporu var. Aileleri de dikkate alındığında toplumun bu kesimi hatırı sayılır bir baskı unsuru olabilecek güce sahiptir. Bundan dolayı bizler de engelli örgütlerindeki çalışmalarımızı yoğunlaştırmalıyız. Örgütlü gücümüze dayanarak, haklarımızı savunmanın yolunun mücadele etmekten geçtiğini ve insanca yaşama koşullarımızın ancak devrim ve sosyalizmde mümkün olacağını tüm engelli kardeşlerimize anlatabilmek durumundayız.
Küçükçekmece’den bir Kızıl Bayrak okuru
|