İçindekiler:

15 Eylül 2024
Sayı: KB 2024/15

Krizin faturasını reddet, OVP'ye geçit verme!
Esnek ve kölece çalıştırmanın yeni adı
Tarım çöküşte, üretici isyanda
Sermayenin saldırılarına karşı birleşik direnişe!
Rabia gitti Sisi geldi
Çocukların katledilmemesi için mücadeleye!
Saray rejiminin portresi
Rejim emekçileri intihara sürüklüyor
Sendikal bürokrasinin göstermelik eylemleri
Dört bir yanda direnişler sürüyor
Devrime ve sosyalizme adanmış yarım yüzyıl!
Siyonizmin değirmenine su taşımak
Sermayenin diktatörlüğü ilan edildi!
Çin-Afrika İşbirliği Forumu
Batı, Rusya'yı nükleer "seçeneğe" zorluyor
AB Gayriresmi Dışişleri Bakanları Toplantısı
Çin ve Rusya'dan eş zamanlı ortak tatbikat
Dünya düzeni tehlikede
TÜSİAD ve MEB "birlikte ve bir arada"
Gerici eğitim kökleştiriliyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sendikal bürokrasinin göstermelik eylemleri

 

Sermaye iktidarı, işçi sınıfına dönük saldırılarını özellikle pandemi sürecinden itibaren hız kesmeden sürdürüyor. Bu yıl gündeme getirilen saldırıların bazıları ise Orta Vadeli Program (OVP) kapsamında sosyal yıkım uygulamaları, vergi soygunu, ücretlerin açlık sınırının altında tutulması vb. oldu. Ekonomik krizin bugünü ve yarını için AKP temsilcilerinin nasıl bir çözüm arayışında olduğuna dair fikir veren bu icraatlar, elbette işçi ve emekçilerin tepkisini de toplayacaktır.

Nitekim ağustos ayında işçiler birçok fabrikada zam talebiyle eylemler gerçekleştirdi. Carrefoursa, Polonez, Dinçer Lojistik, Fernas gibi birçok işyerinde ücret zammı talebi ve sendikal haklar için yapılan eylemlere karşı patronların cevabı işten atma saldırısı oldu. Diğer yandan sermaye iktidarı ve kapitalistlerin bu oyunlarına karşılık, işçi sınıfının tepkilerinin süreceği de aşikâr.

***

Tabanda biriken öfkeyi fark eden üç konfederasyon (DİSK, Türk-İş ve Hak-İş) temmuz ayının başında birlikte bir basın toplantısı düzenleyerek, yaşanan ekonomik krizin sonuçlarına karşı bir eylem programı hazırladıklarını ilan etmiş ve iktidara göstermelik tepkiler göstermişlerdi. İlan ettikleri “eylem” programının tabanın basıncıyla oluştuğu belliydi. Program, her yıl kendini tekrar eden pasif eylem programlarının bir tekrarı olduğu için ne kapitalistler ne iktidar tarafından ciddiye alındı. 

Sendikal bürokrasinin attığı “icazetli” adımlar kapitalistleri ve AKP-MHP rejimini rahatsız etmeyecek cinstendi. Yine de bununla işçilerin biriken tepkisini boşaltmayı hedeflediler.

Konfederasyonlar içinde DİSK belli zaman diliminde basın açıklamaları ve “işçi” buluşmaları düzenlemekle yetinirken, Türk-İş bir açıklama ile iki ayrı miting düzenleyeceğini duyurdu. Bu mitinglerin ilki 26 Ağustos’ta Çerkezköy’de, diğeri ise 3 Eylül’de Zonguldak’ta gerçekleştirildi. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, yine bilindik, ezber cümlelerle işçileri oyalama derdine düşerken, işçilerin istifa sloganlarıyla karşılandı. 

Sahneden Türk-Metal görevlisi “vur de vuralım, öl de ölelim” türünden dalkavukça laflar etse de işçiler için durum öyle değildi. Yapılan göstermelik “eylemler” aslında yozlaşmış sendikal bürokrasi çarkının nasıl işlediğinin yeni bir teyidi olmanın ötesine geçmedi.

***

Türk-İş’in gerçekleştirdiği Zonguldak mitingi ise çaresizliğin bir tür dışavurumu oldu. Sendikalardan temsili sınırlarda katılımlar olurken, istifa sloganını atan kamu ve savunma işçilerinin mitinge katılımının önü sendika şubelerine servis verilmeyerek kesildi. Alana yürüyen işçiler ise sessiz ve slogansız kalmayı tercih ettiler. Ergün Atalay her iki mitingde de aynı cümleleri tekrar ederken, vurguladığı ek zam talebinin kazanılması için herhangi bir eylem hattından söz etmedi. “Zam yapılmasına ihtiyaç var” diyerek, saraydan medet uman utanç verici tutumunu bir kez daha sergiledi.

Temmuz ayından beri biriken öfkeyi yalnızca yapılan toplantılarla geçiştiren, işçilerin tepkilerine sessiz kalan sendikal bürokrasinin geç harekete geçmesi ve bunu icazetçi bir tutumla gerçekleştirmesi tesadüf değil. “Biz bir şeyler yapıyoruz” derken bile, aslında kendilerini ele veriyorlar. Türk-İş’in mitingi başta olmak üzere sendikal bürokrasinin taban basıncıyla attığı birtakım adımlar, sıkışmışlığın yarattığı bir tür çırpınışı andırıyor. Bu durum gösteriyor ki, ekonomik krizin etkisiyle tepkili olan tabanı teskin etme çabaları artık kendini ele vermiş durumda. Zira işçi sınıfının belli bir kesimi, yaşananlara sessiz kalan, yer yer iktidarın yanında duran bürokratların fikir ve pratikleriyle sermayenin safında olduklarının farkında. Tüm bunlara rağmen işçi sınıfının saflarından yansıyan tepkiler halen tek tek fabrikalarla sınırlı kalsa da yarın ne olacağı, biriken öfkenin örgütlenme ve eyleme geçme düzeyine bağlı olacaktır.

S. Sancar

 

Emeğin Kurtuluşu İzmir İşçi Okulu başladı!

 

Emeğin Kurtuluşu İşçi Okulları’nın İzmir ayağının ilk dersi 14 Eylül’de Buca’da gerçekleştirildi. Açılış konuşmasıyla başlayan ilk derste işçi okullarının neden düzenlendiği anlatıldı, içinden geçilen süreçte sınıf hareketinin ihtiyaçları kapsamında bilinçlenmenin önemi kısaca özetlendi. Ardından “Toplumlar tarihi” sunumuna geçildi. 

Sunumda, insanının ve toplumların gelişim sürecinde emeğin ve üretim araçlarının gelişiminin belirleyici rolü vurgulanarak ilkel, köleci, feodal ve kapitalist toplum temel hatlarıyla ortaya konuldu. Toplumların tarihsel gelişim süreçleri örneklerle anlatıldı, toplumsal değişimin somut dinamikleri irdelendi. 

Verilen aranın ardından soru-cevap ve katkıların sunulduğu bölüme geçildi. Bu kısımda günümüz kapitalist toplumunun işleyişi ayrıntılı tartışmalara konu oldu. İçinden geçilen süreç, bugünün değişim dinamikleri ve sosyalizm alternatifi üzerine konuşmalar yapıldı. İşçi Okulu’nun ilk oturumu kapitalizmin tükenmişliğine ve çürümüşlüğüne vurgu yapılarak, emeğin kurtuluşu mücadelesinin güçlendirilmesi çağrısı ile bitirildi.

Aliağa’da işçi okulu

Emeğin Kurtuluşu bir dizi yerelde işçi okulları gerçekleştirdi. İşçi okullarının İzmir ayağında ise “Toplumlar tarihi” konulu ilk oturumu Buca’da yapılırken, 15 Eylül Pazar günü ise Aliağa’da yapıldı. Gemi söküm ve metal iş kollarında çalışan işçilerin katıldığı okulun açılışında işçi okulunun önemi anlatılarak üç aylık toplam program aktarıldı.

Sunumda ilkel komünal toplumdan, köleci topluma oradan feodalizme ve nihayetinde kapitalizme geçiş süreçlerinin dinamikleri, üretici güçlerin gelişimi ve sınıf mücadelelerinin rolü anlatıldı. Sunumun ardından söz alan işçiler çalışma alanlarından örneklerle, örgütlenme sorununa çubuk büken konuşmalar yaptı. 

İşçi Okulunun ilk dersi, 29 Eylül’de Aliağa Kültür Merkezi’nde “Krizin faturasını reddediyoruz” şiarlı işçi buluşmasına katılım çağrısıyla son buldu. 

Kızıl Bayrak / İzmir