İçindekiler:

4 Ocak 2022
Sayı: KB 2022/01

Yeni yılda yakalanması gereken halka
Tek adam rejiminde pandemi yılları
AKP iktidarının vurgunu ve emekçiler
Ekrem İmamoğlu'na yönelik kumpas üzerine
2021 yılında sınıf mücadelesinden...
Asgari ücret aynasında metal TİS süreci
"İşçiler bağımsız örgütlenmelerini kurmalı"
"İşçi kurultayları toplamalıyız"
Cumhuriyetçi biçimler ve monarşik aygıtlar - H. Fırat
2021 ardından... Kadınlar ayakta!
Kadın tutsaklarla dayanışmayı yükseltelim!
2021: Ekolojik yıkım ve çevre hareketi
"Barış" sahtekarlığı Libya'da tutmadı
Sudan'da darbeci yönetime karşı protestolar
Yemen savaş ve kuşatmaya karşı direniyor
Büyük madenci yürüyüşü 31. yılında
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Ekrem İmamoğlu’na yönelik
kumpas üzerine

 

İstanbul’daki son yerel seçimlerde ortaya çıkan tablo, sadece AKP’nin yenilmezlik iddiasının sonu olmakla kalmadı. AKP-Erdoğan iktidarının 2023, 2053, 2071 yıllarında saltanatını sürdüreceği iddiasının yerle yeksan olmasına da yol açtı. Bu nedenle İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) seçimlerindeki hezimetin acısını ne AKP’liler ne de ebedi şefleri yüreklerinden atabildiler.

İstanbul seçimleri önemliydi. Zira AKP şefine göre İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybederdi. Bu nedenle AKP şefi sandıkta kaybettiği seçimi YSK eliyle kazanmak istedi. Talimatla iş yapan YSK, burjuva hukukunun bile içine sığmayacak skandal bir karar aldı. Büyükşehir Belediye Başkanlığına ait oy pusulasının dışındaki tüm oyları geçerli saydı. Aynı seçmen zarfının içinden çıkan üç oy pusulasından birinde (Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde) sahtekarlık yapıldığı, bu nedenle seçimin yenilenmesi gerektiği kararının altına imza attı.

İlk seçimde CHP adayı Ekrem İmamoğlu AKP’nin adayı Binali Yıldırım karşısında 13 bin oy farkla kazanmıştı. YSK’nın aldığı skandal kararın ardından yapılan ikinci seçimde fark 800 bine çıktı. Bu fark aynı zamanda AKP iktidarı açısından tehlike çanlarının çalmaya başladığının kanıtı olarak kayıtlara geçti.

AKP şefi, aynı zamanda büyük bir rant kapısı olan İstanbul’un yerel seçiminde yaşadığı hezimeti yüreğinden atamıyor. Zira tekrarlanan seçimde, işçi ve emekçiler, “sahtekarlık var” yalanlarına kanmadıklarını gösterdiler. İstanbul’u yirmi beş yıl kesintisiz yöneten AKP’nin, İstanbul belediyesini YSK kumpasıyla ele geçirmesine geçit vermediler.

Aradan üç buçuk yıl geçmesine rağmen dinci parti ve ebedi şefi, “yenilginin/hezimetin acısını” hâlâ unutamıyor. O malum seçimde olmadık işler yaşandı, skandal kararlar alındı, her türlü yasayı çiğneyen, ibretlik adımlar atıldı. Tüm bunlara rağmen AKP ve ebedi şefinin ilk yenilgisini ayak oyunlarıyla tersine çevirme planları boşa çıktı.

İBB’nin muhalefete kaptırılması AKP şefi için de yandaş sermaye grupları için de önemli kayıplara yol açtı. Ekrem İmamoğlu yapılan yolsuzlukları gözler önüne seren belge ve bilgileri paylaştı. Ortaya çıkan belgeler İBB’nin yirmi beş yıl boyunca AKP’nin arka bahçesi gibi çalıştığını, AKP’nin yan kuruluşlarına durmadan kıyaklar çekildiğini, sınırsız kadrolaşma, gereksiz araç alımı vb. yolsuzlukların yapıldığını gösterdi.

Yıpranan sadece AKP ve şefinin siyasal prestiji değildi. Aynı zamanda yolsuzluk hortumlarından biri de kesilmiş, önemli bir rant kapısı yüzlerine kapanmıştı. Bu nedenle sermayenin diktatörü İstanbul yenilgisini hiç unutmadı. Hukuk silahını kullanarak Ekrem İmamoğlu’nu yıpratma amacıyla soruşturmalar açtı. Büyükşehir Belediyesi’ni müfettişlerinin meskeni haline getirdi. Buna rağmen Ekrem İmamoğlu’nu yıpratamadı.

Ekrem İmamoğlu yıpranmak bir yana 2023 yılında yapılacak seçimde en güçlü aday olarak öne çıkmaya başladı. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan 2023 seçimlerinde en güçlü rakibi olarak gördüğü, düzen siyasetinin yeni ve yıpranmamış ismi Ekrem İmamoğlu’nu engellemek için elinden ne gelirse yapıyor.

AKP-Erdoğan iktidarı, Ekrem İmamoğlu’nu yıpratmak, 2023 yılında karşısına çıkmasını engellemek için baskıda da sınır tanımıyor. Bunun için İBB’nin aldığı dış kredilere onay vermiyor. İBB’nin halka götürmek istediği hizmetlerin onay yolu Ankara’dan geçiyorsa, onları durduruyor. İmamoğlu’nu başarısız göstermek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Tüm bu engellemelere rağmen düzen siyasetinde öne çıkan Ekrem İmamoğlu “başarılı bir başkan” olarak ön plana çıkıyor.

AKP şefi 2023 seçimlerini güvenceye almak için Ekrem İmamoğlu’na yönelik kumpası ısrarla sürdürüyor. İmamoğlu’nu son olarak “İBB’de çalışanlar arasında teröristler var, PKK’lı, FETÖ’cü, şu ya da bu terör grubuna ait insanlar var.” sözleriyle hedefe çaktı.

“İstanbul’da seçimi kaybettiğimizde ağladım” diyerek, “yenilginin acısını çekenler” kervanında olduğunu anlatan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İBB’de teftiş için düğmeye bastı. Suçişleri Bakanı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki işe almalar ile ilgili olarak başlattığı teftiş ile ilgili olarak şunu söyledi: “Bu siyasi konu değil, bir güvenlik meselesi. Yarın bu kişiler ya bir eylem gerçekleştirirse bizden sormazlar mı?” Eylemleri müfettişler eliyle engellemek burjuva hukuku açısından bile komik bir iddiadır. Zira Soylu’nun heyulası olan eylemleri soruşturmak, bilgi ve belge toplamak devletin kolluk ve yargısının işidir, müfettişlerin değil.

AKP şefinin müridi, organize suç lideri olduğu Sedat Peker’in açıklamalarıyla ortalığa saçılan Süleyman Soylu, İBB’de ‘terörle iltisaklı’ savını doğrulamak için Emniyet’in “fişlerini” kullanıyor. Beş yüzün üzerinde terörle iltisaklı İBB çalışanı var diyerek İBB çalışanı işçi ve emekçilere kara çalıyor. Süleyman Soylu bu yalanların tutmayacağını biliyor, bu nedenle müfettiş göndermekle yetiniyor. Belediyedeki işçi ve emekçilerinden herhangi biri için bile gözaltı terörünü uygulamıyor.

Süleyman Soylu, müfettiş gönderme hamlesiyle, düzenin öne çıkan, potansiyel cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ile ilgili şüphe yaratıp, mümkün olursa İBB Başkanlığı görevinden almayı planlıyor aynı zamanda. Bu açıkça İstanbul’da halkın oylarıyla seçilmiş Ekrem İmamoğlu’na darbe yaparak, görevden alma planıdır.

Tüm bu yaşananlar AKP iktidarının toplumsal zeminini hızla kaybettiğinin göstergesidir. Bu nedenle AKP ve ebedi şefi ellerindeki tüm kullanışlı araçları, tüm ilerici ve devrimci yapılara, hatta düzen muhalefetine karşı dahi kullanıyor. 12 Eylül’ü aşan bir pratikle toplumu terörize ediyor. Korkuyu toplumsallaştırmak için mesai yapıyor. “Ya bendensin ya düşmansın” algısını toplumsallaştırmak için terör, terörist kavramlarını hoyratça kullanıyor. Fakat ne yapsa da boşuna. AKP iktidarı zulmünü arttırdıkça çöküşü de hızlanıyor.

H. Yağmur