İçindekiler:

9 Temmuz 2021
Sayı: KB 2021/Özel-26

Toplumsal çürümenin panzehri...
Kazanmak için fiili-meşru mücadele!
Kadınlar fesih kararını reddetti!
Nefessiz bırakılan haber alma hakkı
İzmir’de “Bir nefes!” mitingi
MESS Grup TİS’leri...
Salgından en çok işçiler etkilendiler
Sinbo direnişi İŞKUR önünde
Çankaya Belediyesi işçileri iş bıraktı
Devrimci madenciler hayatını kaybetti
14 Temmuz 1789 / Büyük devrimin yıldönümü...
Avrupa’da polis devletine geçiş hazırlığı
Emperyalist zirveler ve ABD’nin hesapları
Kanada’da “Yatılı Kilise Okulları”...
İklim değişikliği ve kimi sonuçları
Geleceği kazanmak için mücadeleye!
“6. Filo defol!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sinbo direnişi İŞKUR önünde

 

Kod 29’un kaldırılması talebiyle Haramidere’de bulunan Sinbo fabrikası önünde direnişini sürdüren TOMİS üyesi Dilbent Türker, direnişin 166. gününde 9 Temmuz’da Şirinevler İŞKUR önünde eylem yaptı.

“Kod 29 ahlaksızlığına son”

İŞKUR önündeki eylemde TOMİS temsilcisi Onur Eyidoğan yaptığı konuşmalarda Kod 29’u teşhir ederek şunları ifade etti:

“Bakanlığın açıkladığı verilerle her yıl 200 bine yakın işçi kod 29 ahlaksızlığı ile işten atılıyor. Bu demek oluyor ki her yıl 200 bin işçi ahlaksızlık yapıyor ve bu durumu ne SGK ne İşkur ne de Çalışma Bakanlığı denetlemiyor. Fabrikalarda işçiler insanca çalışma koşulları istediği için, pandemi döneminde önlem alınsın istedikleri için, sendikalaştıkları için kod 29’dan işten atılıyor. Ancak bakanlık, SGK ya da İşkur Kod 29’dan atılan işçiler için adım atmıyor. Kod 29’a karşı mücadele eden işçilerin mücadelesine sessiz kalarak bu ahlaksızlığı onaylıyor.”

Unkapanı SGK önünde “Kod 29’un kaldırılması” talebiyle yapılan eylemdeki saldırıyı aktaran Eyidoğan şunları vurguladı: “Ne patronların kod 29 saldırısı ne ağır çalışma koşulları dayatması ne SGK’nın sessiz kalması ne de devletin gözaltı terörü ile mücadelemizi bastırmaya çalışması bize engel olamayacaktır.”

“İşten atmalar artacak”

Bakanlığın patronlara sunduğu normalleşme desteğine değinen Eyidoğan şu şekilde devam etti: “Önümüzdeki dönemde işe yeni alınacak işçilerin sigorta primini İŞKUR karşılayacakmış. İŞKUR’un karşılayacağı ücret bizden her ay kesilen ve İŞKUR’a giden paraları patronlara peşkeş çekecek. Yeni işten atma saldırılarının önü açılmış olacak. Bu uygulamaları kabul etmiyoruz. Bakanlığın her adımı biz işçilerin yaşamlarını daha da zorlaştırıyor.”

“İşçi sınıfının mücadelesini büyütmek görevimiz”

Eyidoğan’ın birlik olma, örgütlenme ve mücadele çağrısı yapmasının ardından BDSP adına bir konuşma yapıldı. Konuşmada Covid-19’un işçi sınıfı hastalığı olduğunun altı çizilerek “Pandemi boyunca patronlar şatafat içinde yaşarken, biz işçiler açlık ve ölüm ikileminde bırakıldık. Örgütlenip işçi sınıfının mücadelesini büyütmek görevimizdir” denildi.

“Direnen işçilerin sonuna kadar yanındayız”

Devrimci Gençlik Birliği adına yapılan konuşmada şunlar vurgulandı: “Biz gençlik için İŞKUR’un anlamı çok büyük. Burada bu sıraları oluşturan onlarca binlerce kişinin çoğunluğu aslında diplomalı işsizler. Bu sıralar gençliğin intihara ve çıkışsızlığa sürüklenmesi demektir. Biz bu çıkışsızlığı kabul etmiyoruz. Çıkışsızlığa yol gösteren direnen işçilerin sonuna kadar yanındayız. Çünkü biz gençliğin mücadele etmekten, örgütlenmekten başka şansı yok.”

“İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “İşçi düşmanı Sinbo işbirlikçi SGK!”, “Direne direne kazanacağız!” sloganları atılarak eylem sona erdi.

“Çıplak arama insanlığa karşı işlenmiş suçtur”

Önceki haftaki zincirleme eyleminde gözaltına alınarak Balat Karakolu’nda çıplak arama saldırısına maruz kalan Sinbo direnişçisi ve TOMİS temsilcisi, saldırıyı protesto etmek için İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube binasında 9 Temmuz’da basın toplantısı düzenlendi.

Basın toplantısında, İHD İstanbul Şubesi Sekreteri Leman Yurtsever çıplak aramanın bir işkence yöntemi olduğunu ifade etti ve “Sistematik olarak uygulanan çıplak arama insanlığa karşı işlenmiş suçtur. Biz de suç duyurusunda bulunacağız” dedi.

ÇHD yöneticisi Av. Seher Eriş işkenceye dair suç duyurusunda bulunduklarını vurgulayarak şunları ifade etti: “Direnişçi işçiler Balat Polis Merkezi’nde çıplak aramaya maruz kaldılar. Bu uygulama insan hakları ile bağdaşmaz. Uygulamanın asıl sebebi kişinin ruhsal olarak sıkıntıya sokmaktadır. Kapalı odada iç çamaşırının çıkarılması ve elle arama insan bedenine müdahaledir. Suç duyurusunda bulunduk. Normalde savcının resen delil toplaması gerekir. Ama bu olmuyor ve biz avukatlar tespit edebildiğimiz bilgilerle suç duyurusunda bulunuyoruz.”

İşkenceci polisler: “Bunu hep yapıyoruz”

Konuşmaların ardından Sinbo direnişçisi Dilbent Türker, uğradıkları saldırıyı ve direniş süreçlerini aktararak şu ifadeleri kullandı:

“Sinbo önünde başlattığımız direnişimizin 157. gününde haklı taleplerimizi Unkapanı SGK önüne taşıdık. Burada polisin azgın saldırısı ile gözaltına alındık. Gözaltı aracında ve karakolda polisin fiziki ve psikolojik şiddetine maruz kaldık. İmzadan imtina hakkımızı, susma hakkımızı kullandığımızda dahi polisin saldırısına maruz kaldık, tehdit edildik ve bir gün boyunca keyfi olarak nezarette tutulduk. Zorla ve darp edilerek parmak izi ve fotoğraf çekimine maruz kaldık. Gece yarısı nezaretlerin demir parmaklıklarına sert cisimlerle vurularak rahatsız edildik.

“Keyfi olarak alıkonulduğumuz Balat Karakolu’nda çıplak arama işkencesine de maruz kaldık. Eşyalarımızı vereceklerini söyleyerek bizi bir odaya soktular. Burada bulunan polisler üzerimizi çıkarmamızı söylediler. Çıkarmadığımızda ise tehdit ederek saldırdılar. Polislere ‘bu yaptığınız insanlık suçudur’ dediğimizde aldığımız yanıt ise, ‘biz bunu hep yapıyoruz’ oldu. İstanbul polisi devrimci-ilerici güçler başta olmak üzere haklarını bilen ve buna uygun davranan herkesin, kişiliklerini ve iradelerini zedelemek için bu saldırıyı sistemli biçimde devreye sokuyor. Amaçları, karşısındakilerin kimliğine, kişiliğine, iradesine saldırarak kendilerine biat eden, boyun eğen uysal kişilere dönüştürmektir. Bizler biat eden, boyun eğen kişiler olmayacağız. Haklarımız, geleceğimiz, onurumuz için mücadelemizi sürdüreceğiz. Balat Karakolu’nda karşı karşıya kaldığımız saldırı, çocuk istismarcılarını teşvik eden ve aklayan, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece kararnamesi ile çıkarak kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddete onay veren zihniyetin yansımasıdır.

“AKP-MHP iktidarının -açığa çıktığı her durumda- yalanlamaya çalıştığı çıplak arama işkencesi, Balat Karakolu’ndaki polislerin itiraf niteliğindeki beyanlarında olduğu gibi her zaman yapılmaktadır. Bizler direnişçi işçiler olarak çıplak arama başta olmak üzere karşı karşıya kaldığımız her türlü işkence ve kötü muameleye karşı sessiz kalmayacağız. Nasıl ki Kod 29 saldırısına karşı kararlı biçimde direniyorsak, insanlık dışı saldırılara karşı da kararlı bir şekilde mücadele edeceğiz. Haklarımız, özgürlüğümüz ve geleceğimizden vazgeçmeyeceğiz. Baskı ve zorbalığa karşı mücadele eden tüm toplumsal güçleri de her türlü keyfi ve insanlık dışı saldırılara karşı durmaya, dayanışmayı büyütmeye davet ediyoruz.”

Kızıl Bayrak / İstanbul