İçindekiler:

08 Ocak 2021
Sayı: KB 2021/Özel-02

Yaklaşan baharın ayak sesleri
“Kayyım rektör istemiyoruz”
Bahçeli’nin Boğaziçi korkusu
Rejim pervasızlığını aşıda da sürdürüyor
Pandemi sürecinde komplo teorileri
“Acı reçete” yılını mücadele yılına çevirelim!
Koronayı fırsatçılığının yeni adımı asgari ücret
Direnişçiler buluştu
Şükretmek mi, mücadele mi?
“Cumhuriyet’in kazanımları” çizgisi / 1 H. Fırat
Ortadoğu’da son gelişmeler
ABD ve İsrail’in İran sendromu
Trump destekçileri Kongre’yi bastı
Arjantin’de kadın hareketinin zaferi
Pandemi yılında kadınlar
Bir devrimci işçinin ardından
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Bahçeli’nin Boğaziçi korkusu
ve faşist kudurganlığı

 

Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrencilerin haklı ve meşru direnişi anında dinci-faşist rejimin karalama, iftira ve terörüne hedef oldu. Operasyon ve gözaltı terörünü, çıplak arama işkencesi tamamladı. İçişleri Bakan Yardımcısı Muhterem İnce, ev baskınlarıyla kapıları kırılarak gözaltına alınan öğrencilere yönelik sergilenen polis terörünü, “Şanlı Türk Polisi kimi gözaltına alacağını iyi bilir” pişkinliğiyle meşrulaştırmak istedi. Faşist rejimin sözcüleri ve tetikçi medya, öğrencilerin direnişini “provokasyon ve komplo” olarak hedef gösterdi.

Direnişi ağzında salyalar akarak tehdit edip hedef gösterenlerden biri de faşist partinin şefi Devlet Bahçeli oldu. Her türlü kirli işlerle, mafya ve kanla özdeşleşmiş, bunu kimlik edinmiş, her türlü insani değere, emeğe, demokratik, ilerici ve devrimci harekete karşı düşmanlık beslemiş ülkücü-faşist hareketin reisi faşist D. Bahçeli, üniversite öğrencilerine kin kustu.

Direnişin meşruluğu karşısında korkuya kapılan faşist partinin şefi, “Kanuna uygun bir atamaya terör yöntemleriyle karşı çıkmak, bu vesileyle Boğaziçi Üniversitesi’nden bir Gezi Parkı kalkışması çıkarmaya niyetlenmek başı ezilmesi gereken bir komplodur” ifadeleriyle öğrencileri tehdit etti. Her toplumsal harekette Gezi kabusuna kapılanlar gibi Bahçeli de faşist bir kudurganlıkla etrafa tehditler savurup “devletin vurucu gücünü” göreve çağırdı.

“Boğaziçi Üniversitesi’ne yasal yollardan rektör atanmış ve konu kapanmıştır” iddiasını savunan faşist şef, “Buna tahammül edemeyenlerin şanslarını fazla zorlamamaları, anarşist projelere kapılmamaları hassaten tavsiyemdir” diyerek kayyım rektöre karşı direnişe geçen öğrenciler ve akademisyenler başta olmak üzere onlara destek olanlara “gözdağı” verdi.

Tarihin çöplüğüne atılacağının korkusu

Tarihi boyunca bütün bir rolü, emperyalizme ve sermaye iktidarına hizmet sunup tetikçilik yapmak, onun adına cinayetler işlemek; haklarını arayan işçi ve emekçilerin, devrimcilerin, mazlum Kürt halkının, ezilen mezhep ve azınlıkların kanını akıtmak olan MHP, aynı zamanda uyuşturucunun, yolsuzluğun, mafyalaşmanın ve her türlü ahlaksızlığın da mimarlığını yapmaktadır. Bu faşist partinin şefi, emperyalistler karşısında bizzat kendilerinin yerlerde süründürdüğü “egemenlik ve hükümranlık haklarına” Boğaziçi öğrencilerinin meydan okuduğunu öne sürerek “Büyük Türk milleti, egemenliğine ve hükümranlık haklarına hayasızca meydan okuyan sefilleri tarihin çöp sepetine fırlatıp atacaktır” demagojisi yapabilmektedir. Emperyalistler karşısında hayasız bir kimliğin temsilcisi olan bu sefil, eninde sonunda tarihin çöplüğüne atılacağının korkusuyla konuşuyor.

“Geçmişte pek çok defa yaşandığı üzere, üniversitelerde çıkan olayların siyasal bir hüviyet kazanması, … ağır bedellere, öngörülemeyecek hadiselere neden olabilecektir. Muhataplarını ikaz ediyorum; 1980 öncesi yarım kalmış bir mücadeleyi bir vesileyle tamamlamaya hiç kimse tevessül etmemelidir.” diyerek “olayların siyasal bir hüviyet kazanması” kabusunu yaşadıklarını itiraf eden faşist şef, üniversitelerde geçmişte işledikleri katliamlar için çetelerini hazır tuttukları mesajını vermektedir.

Öğrenci gençliğin tümüyle haklı ve yerinde bir tutumla yükselttikleri “katil polis” şiarı da Bahçeli’yi çileden çıkarmış görünüyor. “Şeref”i işlediği suçlara ve efendilerine sunduğu hizmete dayanan Bahçeli’nin “Bunun yanı sıra kahraman Türk polisine katil demek şerefsiz bir iftiradır” diye ağzında köpüklerleuluması, sayısız kez kanıtlanmış, polisin katil olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Direnişin haklılığı rahatsız etti

Hiçbir meşruluğu bulunmayan kayyım rektörlere karşı yükselen direnişi, her defasında “gayrimeşru” göstermeye çabalayan Bahçeli, “Türkiye’nin boğazını sıkmak isteyenler terörizmin piyonları, öğrenci kılıklı bölücüler” diyerek direnişi karalayacağını sanıyor. Oysa Türkiye’nin boğazını sıkıp ona kölelik dayatanlar, emperyalistler ve Bahçeli türünden “yerli ve milli” uşaklarıdır. Kardeş halklara ve komşu ülkelere karşı emperyalizmin piyonluğunu yapanlar, çaresiz kaldıkları her durumda “terörist”, “bölücü” demagojileriyle meşru mücadele edenleri hedefe koymaktan vazgeçmemektedir. Fakat iktidarını kaybetme telaşı içerisindeki dinci-faşist rejimin ortağı Bahçeli’nin bu karalamaları ve tehditleri boşunadır. Faşist Bahçeli, hizmetçisi olduğu sermaye iktidarıyla birlikte, gelecek olan yeni ve daha ileri “Gezi”lerin kabusunu yaşamaya devam edecektir.

 

 

 

 

 

Boğaziçi’ne dört bir yandan destek

 

4 Ocak’ta kayyım rektör atamasına karşı Boğaziçi Üniversitesi’nde patlak veren direniş, ülkenin dört bir yanında yankı buldu. Özellikle gençlik farklı illerde ve üniversitelerde yaptıkları eylemlerle kayyım rektör atamalarına karşı seslerini yükseltti. Emek, meslek örgütleri, insan hakları savunucuları, hukukçular da direnişin haklılığına dikkat çekerek yanında olduklarını vurgulayan açıklamalar yaptılar.

Ankara’da polis saldırıları

Ankara’daki dayanışma eylemlerine polis terörü damga vurdu. 6 Ocak’ta Milli Kütüphane önünden Eser Parkı’na yürümek ve parkta kitap okuma etkinliği düzenlemek isteyen öğrenciler gözaltına alındı. 8 Ocak’ta da Güvenpark’ta yapılacak eylem için toplanan öğrenciler polis tarafından işkenceyle gözaltına alındı. Polis saldırısına çevredeki emekçiler ve gençler de tepki gösterdi. Eylem sabahında da bir kişinin gözaltına alındığı öğrenildi. Ankara’da ODTÜ’de de öğrenciler ve eğitim emekçileri eylem yaptı. Rektörlük binası önünde “Üniversitelere el konulmasına karşı direniyoruz” vurgusuyla açıklama yapıldı.

İzmir’de farklı üniversitelerden bir araya gelen gençlik Alsancak’ta basın açıklaması yaptı. “YÖK, polis, medya, bu abluka dağıtılacak!” şiarıyla gerçekleşen eylemde, gözaltı terörü, işkence ve çıplak arama dayatmaları protesto edildi, “Kayyım rektör istemiyoruz” dendi.

KESK’li emekçiler 7 Ocak günü Ankara ve İstanbul’da gerçekleştirdikleri eylemlerle direnen üniversite bileşenlerinin yanında olduklarını haykırdılar. Açıklamada “Öğrencilere şiddeti, üniversite kapılarına kelepçeyi, kampüse polis çağırmayı üniversiteyi yönetmek sanan kayyımları üniversitelerimizde istemiyoruz” denildi.

Kayseri’de 8 Ocak günü Emek ve Demokrasi Platformu Boğaziçi eylemlerine destek açıklaması yaptı. Demokratik protestolara yönelik saldırının teşhir edildiği açıklamada “Daha önce ihraç edilen akademisyenlerin cüppelerini çiğneyenler, bu kez de üniversitenin kapısına kelepçe vurarak tarihe geçtiler” denildi.

İzmir’de ÇHD, ÖHD, İHD, TİHV ve İzmir Barosu tarafından yapılan açıklamayla kayyım ataması protesto edilerek “Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri yalnız değildir” denildi.

Boğaziçi’nde dayanışma

Öğrencilerin üniversitedeki eylemlerinin ardından Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri de 5 Ocak günü rektörlük binası önünde protesto açıklaması yaptı. Sırtlarını binaya dönen akademisyenler, “Akademik yöneticiler atamayla değil seçimle belirlenmeli” dedi. Üniversitelerin özerk olması gerektiğini vurgulayan akademisyenler, gözaltına alınan öğrencilerin de serbest bırakılmasını istedi.

İlerleyen günlerde Boğaziçi mezunu aydın, yazar ve sanatçılar da ortak bir açıklamayla öğrencilere, akademisyenlere destek verdiklerini duyurdu. “Rektör atamasını protesto eden öğrenci, akademisyen ve idari kadronun yanındayız” denildi.

Dünyada yankı buldu

Ülkenin dört bir yanında yükselen dayanışmaya yurtdışından da ses verildi. Harvard ve Yale üniversitelerinden Türkiyeli öğrenciler, akademik özgürlüğün ve akademinin bağımsızlığının önemine dikkat çektiler. Oxford’dan da akademisyenlerin sendikası Oxford UCU, “akademik özgürlük ve özerkliğe dikkat çektiği açıklamasında polis şiddetini ve gözaltıları kınayarak “meslektaşlarımızla dayanışma gösteriyoruz” dedi.