7 Aralık 2018
Sayı: KB 2018/46

Orta oyunu başladı, çay-simit hesabıyla asgari ücret belirleniyor
Düzen muhalefetinin asgari ücretle imtihanı
“Enflasyon düştü”, peki ya hayat pahalılığı ve ekonomik kriz?
Kızıl Bayrak’a Efrîn davasında ilk duruşma
Sermaye iktidarının yeni torba yasası
Kapitalizmde ilaç ve sağlık sektörü
Asıl sorun hangisi: Endüstri 4.0 mı, kapitalist üretim ilişkileri mi?
Flormar direnişi 200’lü günlerde
Siyasal bir taşeron: Limak
BDSP’den kriz gündemli panel-forum
Kadın mücadelesi ve örgütlenmesinin yakıcılığı
Kadına yönelik şiddete karşı tepki büyüyor!
Bir dava insanı!
Emperyalistler arası nüfuz kavgası şiddetleniyor!
“Ulusal birlik” bir yanılsama, Devrimci önderlik birleştiricidir!
Almanya’da ırkçı-faşist hareketler ve anti-faşist mücadele!
Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak! Yaşasın İntifada!
“Kaynayan cehennemler” ve
“hazır cennetler”
Erdal olup geleceğiz ve değişecek dünya!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ulusal birlik” bir yanılsama, devrimci önderlik birleştiricidir!

 

Kürt hareketinin liderleri ile onlara yakın bazı şahsiyetler “ulusal birlik” vurgusunu sık sık dillendiriyorlar. Denebilir ki, coğrafyası parçalanmış ezilen bir halk için bundan daha doğal ne olabilir? Kuşkusuz “ulusal birlik” vurgusu ezilen bir halk için umut yaratabilecek bir temennidir. Ancak ezilen halklar için de geçerli olan sınıflı toplum gerçeği, bu tür “iyi niyetli” düşlerin gerçekleşmesine izin vermiyor.

Ulusal birlik” çağrıları eksik olmasa da gerçek hayatta olayların akışı farklı yönde seyrediyor. Bu akışa bakıldığında, “ulusal birliğin” söylemden öte bir değer taşımadığı kolaylıkla anlaşılıyor. Kürt siyasal akımlarının aldıkları tutumlarda, kendi aralarında kurdukları ilişkilerde, emperyalist merkezler ya da bölge devletleriyle kurulan bağlarda bu gözlemlenebiliyor. Bunun en çarpıcı örneğine, Kobanê IŞİD saldırısı altındayken Barzani liderliğindeki KDP’nin AKP iktidarıyla yakın işbirliğine devam etmesinde tanık olundu.

***

Kürt basınından yansıyan bilgilere göre, son günlerde Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) hâkim olduğu bölgelerde, PKK’ye yakın çok sayıda kurum kapatıldı. 2014’te kurulan Tevgara Azadi ile RJAK’ın birçok bürosu da bu uygulamanın hedefi oldu.

Bu gelişmelerle ilgili olarak KCK adına yapılan açıklamada, “Kürtler arası birlik ve demokratik ilişkinin çok ihtiyaç olduğu bir dönemde bu uygulamanın kabul edilemez olduğu” belirtildi. Uygulamanın, “Kürt düşmanı soykırımcı sömürgecilerin” icraatlarına benzetildiği açıklamada, KYB bu tutumdan vazgeçmeye çağrıldı.

Uygulamaya tepki gösteren bir diğer güç PYD oldu. PYD Genel Meclisi adına yapılan açıklamada şunlar söylendi: “Bölgesel güçlerin Kürtlere komplolar uyguladığı bir dönemde Kürdistan Ulusal Kongresi’nin gerçekleştirilmesi elzemdir. Tüm gelişmeler Kürt ulusal birliğinin oluşturulmasını getirmektedir. Ulusal birliğin oluşturulması için tüm komploların çürütülmesi gerekmektedir ve bu nedenle de tüm parti, topluluk ve yurtsever şahısların sorumluluk ruhuyla hareket etmesi gerekmektedir.”

***

PKK ile PYD dışındaki Kürt parti ya da örgütlerinden bir tepki yansımazken, AKP-saray rejimi uygulamadan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Kürt hareketine yakın isimler, KYB’nin büroları kapatmasını Türk devletiyle geliştirdiği ilişkilere bağlıyor. Barzani’nin KDP’si gibi, KYB’nin de AKP-saray rejimiyle yakınlaşmaya başladığı, bundan hem ekonomik hem siyasi çıkar sağlamayı hedeflediği belirtiliyor.

AKP-saray rejimiyle işbirliğini geliştiren KYB’nin Türk devletinin talebiyle PKK’ye yakın kurumları kapatması, eşyanın tabiatına uygundur. KYB’nin “Kürtlerin birliği” gibi bir sorunu olsaydı, zaten Ankara’daki Kürt düşmanı dinci-faşist koalisyonla işbirliğini geliştirmezdi. Geliştirdiğinde, bunun gereklerini yerine getirmesi kaçınılmaz oluyor.

KYB bu gerici-saldırgan tutumunu sürdürebilecek mi? Bu henüz belli değil. Ancak KYB saray rejiminden Ankara’da temsilcilik açma daveti alan Barzani’nin KDP’sini takip ederse, daha da gericileşmesi kaçınılmaz olacaktır. Zira bu hatta giren bir hareketin önceliği “ulusal birlik” değil, temsil ettiği sınıfın çıkarlarını savunmak olacaktır.

***

Burjuvazinin egemen olduğu sınıflı bir toplumda “ulusal birlik” safsatadan başka bir şey değildir. Bölgenin ezilen iki halkını temsil etme iddiası taşıyan Filistin ve Kürt hareketlerinin pratiğine bakmak, bu gerçeği anlamak için yeterlidir. Zira her iki halk adına konuşan farklı farklı akımlar var. Sınıfsal konumlar farklı olunca, aynı soruna önerilen çözümler de doğal olarak farklı olmaktadır. Bu koşullarda “ulusal birlik” söyleminin dilden düşürülmemesinin ne kıymeti olabilir ki?

Bir ideolojik yanılsama aracı olarak “ulusal birlik” söylemi, özellikle burjuva akımlar için vazgeçilmezdir. Ancak siyasal süreçler sınıflı toplum gerçeğine uygun akmaya devam edecektir. Ve ezilen bir halkın “ulusal birliği”ni olmasa da “mücadele birliğini” en ileri düzeyde sağlayabilecek olan, ulusal sorunun çözümünü toplumsal-sınıfsal çözümle birleştirebilen devrimci hareketler olacaktır.

 

 

 

 

Sarı Yelekliler “Eylemlere devam” dedi

 

Fransa’da akaryakıt zammıyla patlayan Sarı Yelekliler eylemi karşısında Fransa Başbakanı Edouard Phillippe, 4 Aralık’ta akaryakıt vergilerinin altı aylığına askıya alındığını duyurmuştu.

Eylem akaryakıt zammıyla patlamıştı ama 42 maddelik talebi bulan bir içeriğe büründü.

Akaryakıt zammı bu talep listesinin sadece bir maddesi.

Sarı Yeleklilerin sözcülerinden Benjamin Cauchy, akaryakıt zammının geri alınması sonrasında “Fransızlar aptal değil ve ekmek kırıntısı değil ekmeğin kendisini istiyor” dedi.

Sarı Yeleklilerin eylemleri 5 Aralık’ta da devam etti. Cauchy, 8 Aralık günü Paris’te planladıkları eylemi, iptal edilmesi yönündeki çağrılara rağmen düzenleyeceklerini vurguladı.

5 Aralık’ta eylemlerin bitirilmesi arzusuyla Fransa hükümet sözcüsü Benjamin Griveaux, hükümetin varlık vergisi uygulamasını tekrar gözden geçirebileceğini duyurdu.

Sarı Yelek, dünyada emekçilerin eylemlerinde sembol haline geldi. Belçika’nın ardından, 4 Aralık’ta Irak’ın güneyindeki Basra’da kamu hizmeti yoksunluğu ve işsizlik nedeniyle yeniden başlayan eylemde de eylemcilerin “sarı yelek” giymesi dikkat çekti.

Basra’daki “sarı yelekliler” 4 Aralık’ta Basra Valisi Esad İdani’nin konvoyunu valilik binası yakınından geçtiği sırasında kesmeye çalıştı.