27 Temmuz 2018
Sayı: KB 2018/29

Haklarımız, geleceğimiz ve emeğimiz için mücadeleye!
Kriz bu kez Erdoğan’ı teğet geçmeyecek
Düzen muhalefetinin sefaleti
Büyük Birader’in gözü üzerimizde
“Sağlıkta dönüşüm programının şiddet olaylarını çok arttırdığını biliyoruz”
“Torba yasada sağlık çalışanlarına dönük düzenlemeler yetersiz”
“OHAL ve başkanlık emeğe zararlıdır!”
DEV TEKSTİL imzaları bakanlığa gönderdi
Fabrika direnişleri ve sınıf dayanışması
Kriz ve devrimci mücadelenin sorunları
Siyonist rejim histeri-açmaz ikileminde
“Beyaz Baretliler” siyonist İsrail’de
Macron’un Fransa’yı sürüklediği karanlık ve sınıf mücadelesi
Maduro hangi sularda kulaç atıyor?
Berlin’de öğrenci-çalışanların grevi üzerine…
Yaşamı, uğruna ölecek kadar çok sevenlere...
Sınıf mücadelesinin minyatür hali Mata!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sınıf mücadelesinin minyatür hali Mata!

 

Mata’da patron tarafını görüyoruz.

Mata’da kendi çıkarlarını düşünen ve işçileri satan sendika ağalarını görüyoruz.

Mata’da sınıf mücadelesi yapıyor gözüken, sınıfın içinde olduğunu iddia eden ancak sınıfla birlikte hareket etmeyen, kendini işçilerden soyutlayan öncü işçi grubunu görüyoruz.

Öncüler yer yer sendika bürokrasisinin ve patronun inisiyatifi dışında, fabrikada yaşanan sorunlara dair radikal çıkışlar yaptılar. İnisiyatifi elinde tutan öncüler fabrikada yaşanan sorunlara karşı eylemlilik ortaya koyuyorlardı. Bu nedenle sendika bürokratları onları afaroz etti. Çünkü saltanatlarının sarsılmasını istemiyorlardı. Fakat öncüleri, aldıkları yanlış tutumlar buraya getirdi. Sağlıklı tohum ekip ve bunun gereğini yapmadıkları için hasatı toplayamadılar ve saman alevi gibi dağıldılar.

Burada yaşananlar Türkiye’deki sınıf mücadelesini tıkayan sorunların en somut hali. Fabrikada yaşanan sorunları işçilerle birlikte karar alarak değil de, tek tek ikna etmek yoluyla halletmek mücadeleyi içeriden çökertir.

Olması gereken, boynumuza geçirdikleri halkaya karşı koyuştu. Fakat burada bireysel çıkarlar ön planda olduğu için mücadele sekteye uğradı. Her şeyin temelini oluşturabilirsin. En sağlam temel demir iradeyi güçlendirerek olur. Ama burada eksik demir irade vardı ve suni kaldı. Temeli sağlam atamayınca yıkıldı. En yalın haliyle, öncüler tabana dayalı iç örgütlülüğü güçlü bir çalışma ortaya koymaları gerekiyordu. İşçilerin bilinç düzeyini güçlendirmek ve işçileri özne haline getirmek için çalışma yapmaları gerekiyordu. Bu nedenle temelde bir bilince sahip olmayan Mata işçileri var olan gücün yanında yer alıp kendilerini güvence altında gördüler.

Zamanında işçilere olması gereken mücadele anlatılmış olsa idi, bu yaşananlara dair Mata işçisi en doğal şekilde iradesini ortaya koyar, olması gereken direnişi gösterirdi. En başta komite gücünü sınıftan alır. Ama şu anda Mata işçileri Mata’da değişen dengeye ayak uydurarak öncüleri yalnız bıraktı.

Mata’dan çıkarılması gereken sonuç ise sendikanın biz olduğunu kavramamız gerektiğidir. Karar mekanizmasının biz işçiler olduğunu ve gerçek gücün işçi iradesi olduğunu görmek gerekiyor. Bundan yola çıkarak diğer fabrikalara da örnek olup ortak eylem süreci işletmek gerekiyor. İşleyiş yukardan aşağı değil aşağıdan yukarı olmalı. İstek ve talepler işçilerden çıkar, çözüm yine işçilerin dayanışması ile olur. Bunun için gerçek bilincin sağlanması gerekiyor.

Tuzla’dan Birleşik Metal-İş üyesi bir işçi

 

 

 

 

Mata’da yaşananlar derslerle dolu!

 

Geçtiğimiz günlerde Mata’da 29 işçi işten atıldı. Yaşananlara dair birkaç şey ifade etmek istiyorum. Mata’da inisiyatif patronun veya sendika yönetiminin elinde değil temsilcilere aitti. Aslında olması gereken de buydu. Gördüğüm kadarıyla bu inisiyatifden rahatsız olan sendika bürokratları patronla işbirliğine girerek önde olan bu arkadaşların işten atılmasına sebep oldular.

Mata fabrikasında çalışan, kendilerini solda ifade eden işçi arkadaşlarla yaptığım sohbetlerde atılan işçileri suçlar ifadeler kullanıyorlar. Mata’da yaşananların atılan işçilerin yanlış davranışları sonucu olduğunu söylüyorlar. Mata işçileri olarak bu tür ifadeleri kullanmaktan geri durmak lazım. Fabrikada olumlu bir gelişme olsa toplamın işi olur ancak bir hata olduğunda kurban aranır. Atılan temsilci ve işçi arkadaşların niyeti fabrikadaki var olan sorunları çözmek ve çelişkilerin üzerine gitmekti. Bu nedenle onurlarına sahip çıkan 10 işçi arkadaş da gönüllü olarak işten ayrıldı.

Fakat temsilcilerin politik hataları ve işçilerden kendilerini soyutlamaları patronun elini güçlendirdi ve ilk fırsatta hamle yapmasına neden oldu. Eğer Mata’da bölümlere dayalı komiteler olsaydı, bir eğitim süreci geçirilseydi daha başka bir sonuç yaşanabilirdi. Biz meyhane kabadayısı değiliz, radikal söylemlerden ziyade somut örgütlülükler yaratmak gerekir. Patronun sınıf kurnazlıkları tahmin edilemedi. Sendika bürokratlarının tutumu belliydi. Oradaki inisiyatifi kırmaktı. Bu nedenle temsilcilerin taban iradesine dayanmaları gerekiyordu. Eğitim seminerlerini, bölüm toplantılarını hızlandırmaları gerekiyordu. Fakat kendilerini bir rüyanın içinde gören öncüler, hangi koşul olursa olsun işçilerin peşlerinden geleceğini düşünüyorlardı. Çünkü fabrikayı örgütleme sürecinde kazandıkları bir prestij vardı. Bunun her zaman süreceğini düşünüyorlardı.

Dikenleri temizlediğini düşünen Mata patronu 29 işçiyi attı yerine 100 işçi aldı. Mata patronu her gün karını artırmaya devam ediyor.

Mata işçilerinin bu yaşananlardan dersler çıkarması ve iç örgütlülüklerini yaratması gerekiyor. Yenilgiler derslerle doludur.

Tuzla’dan sınıf bilinçli bir işçi

 

 

 

 

Umut emekle doğar

 

Az evvel mağaraya insanın geçebileceği kadar geniş olmayan delikten ışık giriyordu. Birileri o küçük deliği genişletir diye beklediler, beklediler, beklediler. Onlar beklerken delik daha küçüldü. En sonu neden olduğunu anlamadıkları bir göçük oldu ve delik tümüyle kapandı. Mağara zifiri karanlık olmuştu artık.

Karanlık neyse de, mağaranın içindeki hava da sınırlanmıştı şimdi. Delik kapandığında panikle ikisi de önceki beklemelerine biraz daha aktivite katarak “imdat” diye bağırıp çağırdığından mağaradaki hava biraz daha hızlı tükenmişti. Havayı tüketmemek için değil, ama yoruldukları için sustular.

Kendilerini kurtarmaya gelecek yardım konusunda da umutları kalmadı. İkisinin tek yaşam belirtisi umutsuzca alınan nefesleriydi.

Hüseyin abi olsa mutlaka bir çıkış yolu bulurdu.”

Evet bulurdu.” Karanlıkta boğulma umutsuzluğuyla kısa bir diyalog kurdular.

Hüseyin abi ikisinin de tanıdığı biriydi. Neredeyse “yaratıcı” diyorlardı Hüseyin abiye. Çünkü en umutsuz ortamda bile Hüseyin abi “Her şey güzel olacak” derdi. Böyle deyip beklemezdi. O an eldeki imkanlarla çözüm bulup, sorunu çözmeye çalışırdı. Çoğu zaman çözerdi de...

Aslolan çözüm için emek harcamak” derdi Hüseyin abi. “Çözüm için birilerinden bir şey beklemeye, birilerinden çözüm gelmeyince umutsuzluğa düşmeye lanet olsun. Çözüm için kendin emek harcadığında zaten her şey güzel oluyor. Emek harcadıkça umut büyüyor. Büyüyen umutsa sonrasında harcanacak emeğin enerjisi oluyor. Umut emekle doğar, aynı zamanda umut emeği güçlendirir” derdi Hüseyin abi.

Şimdiki umutsuzlukları karanlıkta boğulma umutsuzluğuydu, ölüm umutsuzluğuydu.

Emek harcamadan ölümü beklememeliyiz” dedi biri. Hemen elleriyle demin kapanan deliği eşelemeye başladı. Delik hemen açılmadı tabi. Kayalarla tıkanmıştı, öyle kolay açılacak gibi görünmüyordu.

Dur ne yapıyorsun” dedi diğeri, arkadaşının ellerini tutarak “Ya eşelemeye çalışırken mağarayı komple üzerimize çökertirsen” diye sordu.

Bu ihtimal yok değil, var. O zaman hemen ölürüz. Ama bu sadece bir ihtimal. Bu ihtimali göze almazsak hemen değil, saatler sonra karanlıkta boğulup öleceğiz. Ki bu ihtimal değil, kesin” dedi ve elini silkeleyip kazmaya devam etti.

Diğeri birkaç saniye durdu ve sonra o da kazmaya başladı. Delik henüz açılmadı ama ikisinin de yüzü umutla aydınlandı.

H. Ortakçı