2 Haziran 2017
Sayı: KB 2017/21

AKP dikta rejimini tahkim ediyor
Kıdem tazminatında solan “kırmızı çizgi”ler
Fiili yasaklara karşı, fiili grev!
İş davaları sermayenin lehine değiştiriliyor!
Grev yasaklarına ve kölelik dayatmalarına karşı mücadele sürüyor
Direniş sonuç getirdi, Klisom işçisi kazandı
İşçi sınıfı ve görevlerimiz
Eğitim Sen Genel Kurulu üzerine
Sermaye devletinin yalan makinesi çalışıyor
Tutuklama ve gözaltı saldırılarına rağmen Yüksel’de direniş sürüyor
KESK ve sendikalar ne yapmalı?
Kıdem hakkımıza sahip çıkmak için avuçlarımızı sıkalım ve yukarı kaldıralım!
Kadın işçilerin sesi nasıl daha güçlü çıkacak?
AKP’den “kandırıldık” demagojisine devam!
OHAL, eski ortak “FETÖ”ye karşı değil, ilerici-devrimci muhalefete karşı sürdürülüyor
Brezilya’da sosyal yıkım ve rüşvete karşı mücadele
İnsani yardımın emperyalist yorumu
NATO’nun Brüksel zirvesi ve büyüyen emperyalist savaş tehlikesi
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Hizmetleri Yönetmeliği’ne AKP müdahalesi
Haziran’da ölmek zor
Genel grev, genel direniş!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İş davaları sermayenin lehine değiştiriliyor!

 

Türkiye’de ve dünyada iş davaları yoğunluk kazanıyor. Özellikle Türkiye’de geniş bir yer tutuyor. Zira patronlar her fırsatta işçilerin haklarını fiili olarak gasp ediyorlar. Son yıllarda ise işçilerin sendikal sebeplerden haksız fesihlere ve birçok işçi-patron uyuşmazlığına dayalı sorunları yargıya taşındı. Yargı aşamasında bu tür davaların büyük bölümünde ise işçiler kazançlı çıktı. Mevcut yasa için “İş ilişkisinin diğer tarafını oluşturan işverenlerin hukuk güvenliği açısından risklere yol açmaktadır, işletmeleri koruyan bir yaklaşımla güncellenmesini önemli ve zaruri buluyoruz” diyen sermaye sınıfının temsilcilerinden Bülent Pirler (TİSK Genel Sekreteri), davaların işgücü maliyetlerini yükselttiğini iddia ederek iş hukukunda düzenleme yapılması gerektiğini savundu. Gemi azıya alan AKP, sermayedarların geçmişten beri dile getirdikleri ‘iş davalarından kazançlı çıkan taraf’ olma isteğini karşılamak için kolları sıvamış görünüyor. Geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘Zorunlu Arabuluculuğu’ getiren İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı, TBMM’ye sevk ediliyor.

Bakanlığın hazırladığı tasarıyla iş sözleşmesi feshedilen işçinin fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle arabulucuya başvurmak zorunluluğu getirilirken, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması halinde ise iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılması zorunluluğu getiriliyor. Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olacak. Bu zorunluluğa uyulmadığı takdirde dava usülden bazulacak, ayrıca arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilecek.

Tasarıyla kıdem tazminatı, iş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat, kötü niyet tazminatı ve iş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminatlardaki zamanaşımı süresi ise 10 yıldan 5 yıla indiriliyor. Yine söz konusu düzenlemede gazeteci ile gemi adamı işçi olarak kabul edilecek, “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile diğer sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talepleri hariç olmak üzere, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurulması” zorunluluğu getirilecek.

Tüm bu düzenlemeler gösteriyor ki, haksızlığa uğrayan işçilerin dava açması zorlaştırılıyor, dava açma niyeti olanlar ise prosedürlerle yıldırılmak isteniyor.

Davaların sonuçlarından görüleceği üzere, gerçekte yargı ‘meşguliyetinin’ sorumlusu bizzat kural tanımayan sermayedarlar ve onların savunucusu AKP iktidarıdır. Sömürü ve kölelikte kural tanımayan sermaydarlar, işçiler için mahkeme kapısını da bu yasa değişikliği ile kapatmak derdindeler.

Sermaye ile AKP’nin işçi sınıfının kırıntı düzeyinde kalan haklarına dönük saldırı furyasının bir parçası olan İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı’na karşı mücadele, grev yasağı ve kıdem tazminatının gaspı gibi işçi sınıfının her kesimini ilgilendiren genel saldırılara karşı mücadeleyle bir ele alınmalıdır. Bu türden kapsamlı saldırılar ancak işçi ve emekçilerin birleşik ve kitlesel karşı koyuşu ile geri çektirilebilir.

 

 

 

 

Kamu emekçisi babaya sözde “müjde!”

 

Kamuda iş gücencesini kaldırmaya dönük hazırlıklar devam ediyor. 15 Temmuz’un ardından sözde “FETÖ” operasyonları adı altında on binlerce kamu emekçisi açığa alındı ve ihraç edildi. Devletin “muhalefete” dönük temizlik operasyonlarının ardında kamunun yeniden dizayn edilmesi politikası yatıyor.

657 sayılı yasanın yeniden düzenlenmesi ve kamuda iş güvencesinin kaldırılmasına dönük hazırlıklar son hızla devam ederken, bu esnada kamuda çalışan emekçilerin iş güvencesi başta olmak üzere hakları bir bir tırpanlanırken, kamu emekçisi “babalara” devlet yeni bir “hak” verileceğini ilan etti. Eşi doğum yapan kamu emekçisinin de part-time (yarı-zamanlı) çalışabileceğine dair yönetmelik hazırlandığı kamuoyuna açıklandı.

Bugüne kadar emekçilere yönelik her “müjdeli” haberin arkasında muhakkak ki bir saldırı yer aldı. Bir hak olarak gösterilen bu taslağa göre de, adım adım esnek çalışmanın önü açılıyor, dahası emekçiler nezdinde esnek çalışma “ebeveyn hakları” temelinde meşrulaştırılmaya çalışılıyor.

Hatırlanacağı üzere, kadın işçiler için “analık izni ve sonrasına ilişkin düzenlemeler” geçtiğimiz yıl yapılmış, kadınların çocuk okul çağına başlayana kadar, yarı-zamanlı çalışabileceği ve bu süre zarfında ise işyerinin kiralık işçi çalıştırabileceği gündeme gelmişti. Böylelikle kiralık işçiliğin meşrulaştırılması da kadın işçinin analık haklarına ve çocuğun bakım sorumluluğuna dayandırılmıştı. Bu esnada kaşla göz arasında kadın işçilerin süt izni de gasp edilmişti.

Şimdi benzer düzenleme kadın memurların yanısıra erkek memurlar için de gündeme getiriliyor. Alınan ücretin yüksekliğine göre tercihen kadın ya da erkek kamu emekçisinin yarı-zamanlı çalışma hakkından faydalanacağı ifade ediliyor. Ancak tüm bunlarla birlikte, yarı zamanlı çalışırken ücretin de yarıya düşeceği, ek ücretlerin gasp edileceği, ya da kamuda getirilmek istenen “liyakat” ve “performansa dayalı” çalışmadan erkek emekçinin ücret/terfi kaybı yaşayabileceği sonrasında da işten çıkarılma ile karşı karşıya kalabileceği sonuçları ise gözlerden gizleniyor.

Müjdeli haberler eşliğinde söylenen süslü sözlerin arkasındaki temel gerçek ise çalışma yaşamını tümüyle esnekleştirmek ve güvencesiz çalışmayı hakim kılmaktır... Önümüzdeki aylarda yapılması hedeflenen kamuda köklü dönüşümün ön günlerinde gündeme gelen böylesi yönetmeliklerin amacı ise göz boyamaktır.

 
§