31 Mayıs 2013
Sayı: KB 2013/22

 Kızıl Bayrak'tan
İşçi sınıfı grev ve direnişlerle çıkış arıyor
MESS Grup TİS sürecinde kritik günler ve olası gelişmeler
Seçim hesapları aynasında “çözüm süreci”
AKP gericiliği topluma egemen kılmak istiyor
Erdoğan’ın Reyhanlı şovu sonuç vermedi
Alaattin Karadağ’ın
katilleri aklandı
Av. Zeycan Balcı Şimşek ve Av. İbrahim Ergün’le Alaattin Karadağ Cinayet Davası üzerine konuştuk
Yasağa karşı eyleme polis saldırısı
Polis tacizlerine karşı açıklama
Bosch direnişçisi
Akan Yılmaz ile konuştuk
Gebze’de metal işçilerine mücadele çağrısı
THY’nin oyunlarına karşı grev kararlılıkla sürüyor
THY’de grev ve mücadele sürüyor
Atilay Ayçin ile
THY grevi üzerine konuştuk
15-16 Haziran’ın yolunu açan işgal, grev, direniş ve özyönetim deneyimleri
Çin çalışma rejimi küreselleşiyor! - Volkan Yaraşır
Dünyanın sokakları hareketli

Fransız emperyalizminin
Afrika politikası

Tetikçileri kurtarma telaşı
Suriye’de yıkıcı savaş ve krizden çıkış arayışları
Rusya: S 300’ler Suriye’ye teslim edilecek!
Bu kuşun kanatlarında
barış yok! - T. Kor
“Marjinal” değil özgürlük ve gelecek isteyen yüzbinleriz!
AKP gölgesini satamadığı tüm ağaçları kesiyor
Deli Dumrul’un sahte cenneti
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Fransız emperyalizminin Afrika politikası

 

Fransız emperyalistleri, milyonlarca dolara malolan Mali’deki savaşı uzun süre sürdürebilecek bir ekonomik güce sahip olmadığını gösterdi. 11 Ocak’ta operasyon için gönderdiği birliklerini kademeli olarak Mali’den geri çekmeye başladı.

Mali’de 4 bin askeri bulunan Fransa, denetimi altındaki bölgeleri Mali ordusu ile Birleşmiş Milletler “barış” gücüne bırakmayı planlanıyor.

Mali’de neler olmuştu?

İki yıl önce Mali’de askeri bir darbe gerçekleşmişti. Ortaya çıkan otorite boşluğunda Tuareg militanları, ülkenin kuzeyinde bağımsız bir devlet kurmak için ayaklanmıştı. Kökten dinci grupların de desteğini alarak, otonom bir yapıda hareket etmeye başlamışlardı. Ancak daha sonra İslamcı kökten dinci gruplar bölgedeki bazı önemli kentleri alarak Tuaregleri dışlamıştı.

Tuareg ve kökten dinci grupların Cezayir’de petrol üretim tesisini basması üzerine Mali’nin geleceğinin tehlikeye düştüğünü ileri süren Fransa, 11 Ocak’ta, aylar öncesinden hazırlanmış olduğu savaşı başlattı. Başlangıçta tek başına bu yükün altından kalkabileceğini sanan Fransız emperyalizmi, eski kolonileri Cezayir, Çad, Nijer, Fildişi Sahilleri’nden asker toplayarak, askeri operasyona girişti.

Günlük maliyeti 400 bin euro olan bu savaşa Fransa’yı iten en önemli sebep ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz. Fransa’nın iç borç yükü 2.5 trilyon dolara ulaşmış bulunuyor. Enerjiye milyarlarca dolar ayırmak zorunda kaldığı için nükleer enerjiye yönelen Fransa’nın yeni santraller açması gündemdeydi. Bu nedenle Mali’deki zengin uranyum büyük bir önem taşıyordu. Mali ayrıca Afrika’nın üçüncü büyük altın üreticisi.

Bölgedeki zengin altın ve uranyum yataklarının kökten dinci grupların denetimine geçmesi endişesi üzerine Fransa Mali’ye saldırdı. ABD savaşa Nijer’de kurulan insansız hava araçları ile destek verirken, batılı emperyalistler de lojistik destek sundular.

Mali saldırısının arkasında yatan gerçekler

Adı “teröre karşı savaş!” olarak konulsa da, Mali’ye saldırının gerisinde Afrika kıtasına yönelik sömürgeci politikalar yatıyor.

1960’lara kadar Batının sömürgesi olan kara kıta, son on yılda özellikle Çin’in önemli yatırımlarına sahne oldu. Çin’in dışında Brezilya, Hindistan ve Rusya da Afrika’ya yatırımlara ağırlık verdi. Bu durum ABD, Fransız ve İngiliz emperyalistlerini Afrika’da daha saldırgan politikalara itiyor.

Ortadoğu’da batağa saplanan ABD, Afrika kıtasını Çin’le hesaplaşma alanı haline getiriyor, bu nedenle İngiltere ve Fransa’yı Afrika’da askeri hamleler yapması için teşvik ediyor.

Alman emperyalizmi Çin ve Rusya’yla yakınlaşırken, Fransa Akdeniz ve Afrika kıtası üzerinde nüfuz alanlarını genişletmek istiyor. Bunu zengin hammadde kaynakları nedeniyle, eski sömürgesi olan Mali üzerinden deniyor.

Mali zengin Uranyum yataklarına sahip. Yapılan hesaplamalara göre, Mali Faléa bölgesi 12 bin ton uranyum rezervine sahip. Bu da Fransız atom tekeli AREVA’nın Nijer’de bulunan uranyum yataklarının dört katı.

Mali ayrıca Batı Afrika’da merkezi bir konuma sahip. Fransa’nın burada elde edeceği bir askeri üs, bu bölgenin kontrol altına alınmasını sağlayacaktır. Örneğin Mali’nin kuzeyindeki Nijer de zengin Uranyum yataklarına sahip. Nijer’in kuzeyindeki uranyumu işleyen Fransa’nın bunu güvenceye almaya ihtiyacı var. Çünkü elektrik üretiminin %70’ini nükleer santrallerden karşılıyor.

Mali’nin diğer komşuları Burkina Faso, Cezayir ve Moritanya da, uranyum, altın, fosfat ve petrol yatakları nedeniyle Fransız emperyalistlerinin ilgi alanında.

Fransa ve İngiltere’nin bir diğer ilgi alanı ise, Sahra Çölü’nün altında bulunan son derece zengin tatlı su kaynakları.

Sahra Çölü aynı zamanda güneş enerjisi deposu olarak düşünülüyor. Son yıllarda Sahra’da dev güneş panelleriyle çeşitli deneyler yapılıyor.

Ayrıca Fransa Sahra Çölü’nde tarımsal üretim için deneyler yapıyor.

Kuzey Afrika’da yaşanan Arap Baharı da Fransa’yı ve batılı emperyalistlerin korkulu rüyası olmayı sürdürüyor. Bu nedenle Fransa eski sömürgeleri üzerinde etkisini artırmak istiyor. Kurtarıcı rolü ile Afrika halklarının sempatisini kazanmak ve işbirlikçi devletler ile ilişkilerini güçlendirmek istiyor.

Afrika günümüzde tüm emperyalistlerin iştahını kabartan bir coğrafya durumunda. Ama aynı zamanda pek çok riski de içinde taşıyor. Karakıta’nın sunduğu siyasi ve ekonomik fırsatlardan yararlanmak isteyenler bu riski de göze alıyorlar.

Fransa uzun süredir Afrika’nın fırsatlardan yararlanmak isteyen ülkelerin başında geliyor. Önce Libya operasyonunun başını çekti ve bunu fırsata çevirmek istedi. ABD ve Çin, Afrika’da siyasi etkinlik ve ekonomik ayrıcalıklar elde ederken, Fransa geçmişte kendi yönetimi altında bulunan coğrafyalar üzerindeki kontrolünü kaybetmek istemedi. Ancak Libya operasyonu Fransa’ya beklediği ölçüde fırsat sağlamadı.

Ekonomik krizle boğuşan Fransa ardından Fildişi Sahili’ne operasyon düzenledi. Bu operasyon siyasi istikrarın yeniden sağlanması için düzenlense de, gerisinde ciddi bir ekonomik beklenti var.

Fransa, Afrika’ya ABD ve Çin ile rekabet edebilecek düzeyde bir sermaye akışını yönlendiremediği için askeri operasyon üzerinden bir politika yürütüyor. Asker kullanarak Afrika kıtasına stratejik bir yerden yeniden girmek çabasını sürdürüyor.