19 Ekim 2012
Sayı: SİKB 2012/09 (42)

 Kızıl Bayrak'tan
Operasyonal mekanizma,
savaş tezkeresi ve ötesi
Türkiye savaş kışkırtıcılığını elden bırakmıyor!
Diktatör sevicileri
diktatörlere karşı!
Direnişçi işçilerle emperyalist savaş üzerine konuştuk!
İZBAN işçileri iş bıraktı, İBB bildik senaryoyu tekrarladı...
AKP saldırıyor, Kürt hareketi mücadeleyi sürdürüyor!
Gazete manşetlerinde
kin ve düşmanlık
Sermayenin saldırılarına karşı
tek yol fiili-meşru mücadele!
Senkromeç direnişi
sona erdi
2012-2014 MESS Grup TİS
sürecine dair
Sendikal Güç Birliği Platformu’ndan iş bırakma!
Cansel Malatyalı direnişi, İMO ve sol siyasal güçlerin tutumu
İzmir ve Ankara Etkinlik Hazırlık Komiteleri Sözcüleriyle konuştuk
“BDSP’nin omuzladığı bu etkinliklerin sınıf dayanışmasını artıracağını biliyorum!”
Etkinlikeri saldırganlığa, savaşa ve sömürüye karşı mücadele
mevzilerine dönüştürelim!
Devrimci sınıf faaliyetlerinden
Direnişlerin birleştirilmesi ve ortak mücadele perspektifi üzerine
Kapitalist sistemin derinleşen bunalımı ve
keskinleşen rekabet savaşları
Hugo Chavez seçimlerden
bir kez daha zaferle çıktı
AB’nin beş zayıf halkası-Volkan Yaraşır
Gençlik hareketinden
Savaşın tozu dumanı arasında yalanlar büyüyor
Sokağa, eyleme, mücadeleye!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Cansel Malatyalı direnişi, İMO ve sol siyasal güçlerin tutumu

 

Cansel Malatyalı 4,5 yıl çalıştığı İMO’dan (İnşaat Mühendisleri Odası) performans düşüklüğü gerekçe gösterilerek 31 Ocak 2012 tarihinde keyfi bir şekilde işten çıkarıldı ve ardından “İşimi geri istiyorum” talebiyle direnişe başladı. Ve şimdi direnişe başlamasının üzerinden yaklaşık 8 ayı aşkın bir zaman geçti. Malatyalı’nın işten atılması ve direniş süreci boyunca yaşananlar kendine demokrat ve emekten yanayım diyen İMO yönetiminin gerçek kimliğini bir kez daha net bir şekilde göstermiştir.

Malatyalı direniş sürecine üyesi olduğu Tez Koop İş Sendikası’yla birlikte başlamış olsa da üyesi olduğu sendika da bir süre sonra Cansel Malatyalı’yı yalnız bırakmıştır. Bundan sonraki süreçte Malatyalı direnişini sürdürmeye devam etmiştir. Direniş bugün halen İMO’nun tüm pervasızlığına ve saldırgan tutumuna rağmen devam etmektedir.

Direniş süreci içerisinde Cansel Malatyalı ve ilerici devrimci kurumlar İMO’nun keyfi bir şekilde işten atmasını protesto eden ve Malatyalı’nın işe geri dönmesi talebini içeren eylemler gerçekleştirdiler. İMO’nun değişmeyen tavrı üzerine Cansel Malatyalı, ailesi ve kendisine destek veren güçlerle birlikte direnişin 6. ayında İMO binasını işgal ederek işe geri dönme talebini içeren pankartı İMO binasına astı. İşgal eylemi, İMO’nun polis çağırması ve Cansel Malatyalı ve ona destek veren güçlerin polis tarafından dövülerek gözaltına alınması ile sonlanmıştır. Eylemin ardından İMO yönetimi “Odamız alçakça bir saldırıya uğradı” başlığıyla bir açıklama yayınlamıştır. Bu açıklamanın ardından KESK, DİSK ve TTB’de emek mücadelesinde “yol arkadaşı” olarak tanımladıkları İMO’yu yalnız bırakmamış ve işgal-pankart asma eylemini saldırı olarak tanımlayıp eylemi kınayan açıklamalar yayınlamışlardır.

İşten atılan bir işçinin işe geri dönmek ve sesini duyurmak amacıyla yaptığı basın açıklaması, oturma eylemi ve işgal eylemi kuşkusuz ki haklı ve meşrudur. İMO’nun tüm saldırgan politikalarına direnen Cansel Malatyalı, direnişin 208. gününde 14 Eylül günü süresiz açlık grevine başlamıştır ve bir aydır da açlık grevi eylemini sürdürmektedir.

İMO emek mücadelesinde nerede durmaktadır?

İnşaat Mühendisleri Odası Malatyalı’nın direnişi üzerinden yaptığı her açıklamada emek mücadelesinden yana olduğunu özenle dillendirmektedir. Ancak Cansel Malatyalı’nın işten çıkarılma gerekçesi olarak “performans yetersizliği” gerekçe gösterilmiştir. Sadece bu bile İMO’nun ne kadar emekten yana olduğunu göstermesi açısından yeterlidir. Hatırlanacağı üzere performans yasası ilk gündeme geldiğinde bu yasaya karşı çıkan kurumlar arasında TMMOB ve ona bağlı olan İMO da vardı. “Çağdaş” ve “demokrat” olmakla övünenler, her ağızlarını açtıklarında mangalda kül bırakmayanlar, utanılası tutanaklara dayanarak bir kadın işçiyi “performans düşüklüğü” gerekçesiyle işten atıyorlar.

İMO kendi yaptığı açıklamalarda emekten yana bir kurum olduğunu söylemekte ve çalışanlarıyla işçi işveren ilişkisinin değil bir dayanışma ilişkisinin olduğunu iddia etmektedir:

İnşaat Mühendisleri Odası, inşaat mühendisliğinin bilimsel gelişmeler ışığında, insan yaşamını merkeze alarak ve kamu yararı ilkesini gözeterek uygulanması için mücadele eden, bu ilkeler doğrultusunda meslektaşlarının hakları ile tüm Türkiye emekçilerinin haklarını bir tutan, yüzünü emekten yana dönmüş bir demokratik kitle örgütüdür. Bu güne kadar emekçilerin çalışma koşullarına ve haklarına yönelik her saldırının karşısında olmuş ve oda işleyişini de bu anlayışla sürdürmüştür. Bu bağlamda Oda Yönetimi ile çalışanları arasında, bir işçi-işveren ilişkisinden öte, odamız çalışmalarının devamlılığını sağlamaya dayalı bir dayanışma ilişkisi söz konusudur.”

Gerçekte durum bundan çok farklıdır. Malatyalı’nın işten çıkarılma süreci bile İMO’nun söylediğinin aksini kanıtlamaktadır. İMO her ne kadar aradaki ilişkinin patron ve işçi ilişkisi olmadığını iddia etse de ortada ücret karşılığı İnşaat Mühendisleri Odası’nda çalışırken işten atılan bir işçi ve onu işten atan bir işveren bulunmaktadır. Burada işverenin emek mücadelesi verdiğini söyleyen bir kurum olması Cansel Malatyalı’nın haksız yere işten atıldığı gerçeğini değiştirmemektedir. İMO’nun direniş karşısında takındığı tavır bugün birçok yerde işten atılan ve hakkını arayan işçilere karşı işverenlerin takındığı tutumdan farksız değildir. İMO “demokrat” ve “emekten yana” kimliğini öne çıkarmaya çalışarak direnişi her fırsatta karalamıştır. Yine “demokrat ve emekten yana” olan İMO’nun talimatlarıyla polis defalarca direnişe saldırmış; Cansel Malatyalı ve destekçi güçler defalarca saldırıya uğramış, gözaltına alınmıştır. Bu tablo içerisinde İMO’nun direniş karşısında ki tavrı (o aksini iddia etse de) patronların işçi direnişleri karşısında ki tahammülsüzlüğünü ve pervasızlığını aratmayacak cinstendir.

Ancak İMO yönetimi bununla da yetinmemiştir. Direniş başladığı andan itibaren, Cansel Malatyalı’yı ve direnişini karalamak, yıpratmak için yapmadığını bırakmamış, kamuoyunu da yanıltmak için elinden geleni yapmıştır.

Direnişin 6. ayında Cansel Malatyalı’nın İHD’ye başvurmasının ardından İHD ve ÇHD’nin girişimleri sonucu kurumların harekete geçmesi, İMO yönetimini rahatsız etmiş ve direnişe destek veren kurumlar da İMO yönetimi tarafından hedef tahtasına çakılmıştır. İşgal eyleminin ardından İMO Yönetimi tarafından yapılan bir açıklamada şu sözler söylenmektedir:

İMO, yaşanan bu sürece büyük bir sabır ile tahammül göstermiştir. Ancak 1 Ağustos tarihinde sabahın saat 7`sinde binamıza karşı yapılan saldırı tahammül sınırlarımızın çok üstündedir. Gene 35 yıl sonra yeniden yaşanan böylesi bir fiziki şiddet ve saldırı karşısında elbette ki Savcılık ve Emniyet nezdinde girişimlerde bulunulmuştur.

Yapılan saldırı geniş kesimler tarafından da kınanmasına rağmen, bazı kurum ve çevreler bu olaya övgüler yağdırmakta, durumun vahametini gizlemek uğruna olayı basit bir pankart asma eylemi gibi göstermekte, kavramların içini boşaltarak demokratik mücadele değerlerini ayaklar altına almaktadır. Bu da yetmiyormuş gibi saldırıyı kınayan çevrelere dahi dil uzatılmaktadır.

Emek sermaye çelişkisini ve sınıf mücadelesini İnşaat Mühendisleri Odasının kapısının önünde arayanların ideolojik yeterliliklerini ve politik tutarlılıklarını sorgulamıyoruz. Hakaret ve tehdit içermediği sürece saçmada olsa her düşünceyi hoşgörü ile karşılarız.

Ancak İHD ve ÇHD birim yöneticilerinin 6 ay sonra sahneye çıkıp kulaktan dolma bilgilerle, İnşaat Mühendisleri Odası ve yöneticilerine yönelik iftira ve hakaret içeren metinlere imza atmalarını, daha doğrusu kişisel güdülerini kurumlarına mal etmeye çalışmalarını anlamış değiliz. Daha da önemlisi merkez yöneticilerinin dikkatlerini çekmeye çalışmamıza rağmen, birimlerinin saldırgan tutumlarına göz yumması kabul edilebilir bir durum değildir.

İnşaat Mühendisleri Odası, hiçbir hal ve koşulda kurumsal kimliğini yıpratma amaçlı kampanyaya dönüştürülen bu saldırılara prim vermeyecektir.”

İMO burada gerçekleri alt üst etmekte ve emekten yana olduğunu söyleyen tüm kurumların yapması gerektiği gibi işten atılan bir işçinin yanında yer alan kurumlara gözdağı vermeye çalışmaktadır.

Her türlü kara çalmayı, yalanı, iftirayı, saldırganlığı düstur edinen İMO yönetimi, bununla da yetinmemiş, TMMOB üzerindeki tahakkümüne de dayanarak, “yol arkadaşı” olarak tanımladıkları KESK, DİSK, TTB’den işgali kınayan açıklamalar yapılmasını talep etmişlerdir. “Performans düşüklüğü” gerekçesiyle işten atılan bir işçinin yanında olmaları gerekirken, başından beri sessizliğini koruyan ve hiçbir tutum almayan “emek örgütleri”, işgal eyleminin ardından İMO’nun polisi davet eden, polisin şiddet uygulayan tutumunu değil, Cansel Malatyalı ve destekçilerini kınayan açıklamalar yapmışlardır.

Bu “emek örgütleri”nin tutumu bizlere hiç de şaşırtıcı gelmemektedir. Bugün bürokratlaşmış sendika ve odalarda çok açık ki, yöneticilerle çalışanlarla “dayanışma” ilişkisi değil, patron-işçi ilişkisi egemendir. Geçtiğimiz yıl Büro Emekçileri Sendikası Genel Merkezi’nin 9 yıllık avukatı Sevil Ceylan Erkat’ı performans düşüklüğü gerekçesi ile işten çıkarması halen hafızalardadır. Yine, AKP’nin odaların gelirlerini kısıtlayıcı müdahalesinin ardından tedbirler almaktan bahseden oda yönetimlerinin aklına ilk çalışanlarının durumu ve sosyal hakları gelmektedir. Bir dizi odadan önümüzdeki dönemde işçi çıkartmalarının gündeme geleceği de bilinmektedir. Dolayısıyla Cansel Malatyalı’nın işten atılması, oda ve sendika çalışanlarının toplam sorunlarının bir parçasıdır aynı zamanda.

Cansel Malatyalı’ya karşı alınan tutum, oda ve sendikaların bürokratik yapılarının çalışanlarına yönelik tutumlarına da ayna tutmaktadır.

Sol siyasal güçlerin tablosu ve Cansel Malatyalı direnişi

Cansel Malatyalı direnişinin 6. ayında, İHD’ye yazılı bir dilekçeyle başvurarak işe geri dönmek için sürdürdüğü direnişe destek olunması çağrısında bulunmuştur. Bunun üzerine İHD de Cansel Malatyalı direnişine destek olmak amacıyla bir toplantı alınmış ve burada Cansel Malatyalı’nın işe geri dönmesi için bir heyetin oluşturularak İMO yönetimiyle görüşmesi kararlaştırılmıştır. Aynı zamanda İMO ile yapılacak olan görüşmeden olumlu bir sonuç çıkmadığı takdirde Cansel Malatyalı’nın direnişine destek amaçlı eylemli sürece başlanılacağının duyurulduğu bir metnin İMO yönetimine sunulması kararı alınmıştır.

İMO ile yapılan görüşmenin sonucunun olumsuz olması üzerine “İnşaat Mühendisleri Odası’na Açık Çağrımızdır!...” üst başlığını taşıyan ve toplantıya katılan 15 kurumun imzacısı olduğu metin İMO yönetimine sunulmuştur.

İMO yönetiminin kendilerine sunulan ve Cansel Malatyalı’nın direnişinin yanında yer alınacağının ifade edildiği metinden duyduğu rahatsızlığı metnin altında imzası olan siyasi parti, sendika ve derneklerin genel merkezlerine gönderdiği mailde-faxta ifade etmiş ve kurumların genel merkezlerinden sunulan metinden haberdar olup olmadıklarına dair bir açıklama istenmiştir. İMO’nun takınmış olduğu bu tutum açıkça kurum iradelerinin yok sayılması anlamına gelmektedir. Kurum iradelerini yok saymak, kurumlar üzerinde baskı oluşturmaya çalışmak, kurumlar üzerine nüfuzunu kullanarak ilerici kamuoyunu ayrıştırma ve saflaştırmaya çalışmak anlamına gelmektedir.

Ancak daha da acı olanı bu mailin-faxın ardından bir dizi kurumun yaşanan süreci bir iç sorun olarak değerlendirip İMO ile ilişkileri germemek adına süreçten uzak durma kararını alması olmuştur. Sürecin başından beri direnişe ilgisiz davranan HDK bileşenleri ve bir dizi kurum, yaşanan süreci “iç sorun” olarak değerlendirerek imzalarını geri çekmişlerdir. Direniş aylardır kamuoyunun gündeminde iken, Cansel Malatyalı direnişin başlamasından itibaren taleplerini çeşitli eylemlerle kamuoyu ile paylaşmışken, İMO yönetimi, direniş karalamak adına sürecin başından itibaren çeşitli açıklamalarda bulunmuşken, tüm süreç, ilerici kamuoyu nezdinde ayan beyan ortada iken, 15 Ağustos tarihinde kurumların ortak metnine imza atanlar, ne olmuştur ki, birkaç hafta sonra sorunu “iç sorun” olarak değerlendirerek imzalarını çekmişlerdir?

Başta HDK bileşenleri olmak üzere bir dizi kurum nezdinde İMO’nun yarattığı basıncın ve ayrıştırma tutumunun bu denli yanıt bulmasının gerisinde yaşanan soruna sınıfsal bakmamaları ve buradaki sınıfsal karşıtlığı görmemeleri yatmaktadır. Alınan bu tutumun kendisi bile bu güçlerin geldiği noktayı göstermek açısından ibret verici bir yerde durmaktadır.

Direniş süreci üzerine

Cansel Malatyalı’nın işe geri dönme talebiyle İMO önündeki direnişi 8 ayı geride bıraktı. Gelinen aşamada açlık grevine doğru evrilen direniş, sendika, oda, ilerici ve devrimci güçlerin tutumları açısından gerçek bir turnusol kağıdı işlevi görmüştür.

Direniş başından itibaren az sayıda devrimci yapı tarafından desteklenmiştir. 2 ay öncesinde Cansel Malatyalı’nın İHD’ye başvurmasının ardından gelişen süreçte, kamuoyu nezdinde farklı alanlarda da duyarlılıklar ortaya çıkmıştır. Direnişin sesinin duyurulması ve direniş sürecinin bulunduğu alandan çıkarılarak farklı alanlara taşınması, ilerici kamuoyuna mal edilmesi noktasında yaşanan eksikliklerine rağmen, direniş, ilk günden itibaren haklılığı ve meşruluğunu korumaktadır.

Bugün gelinen aşamada açlık grevinin 35. gününe gelen direnişin taleplerinin karşılanması için direniş desteklenmeli ve etkin bir çaba örgütlenmelidir.

Sonuç olarak ortada şu veya bu gerekçeyle işten atılan bir kadın işçi ve onu işten atan bir patron gerçeği vardır. Kendine devrimci, demokrat, ilerici diyen her insanın ve kurumun da soruna haksız yere işten atılan ve işe geri dönmek için mücadele veren bir işçinin cephesinden bakması gerekmektedir. Bunun dışına çıkan her tartışma bizi asıl sorundan uzaklaştıracaktır. Yaşanan süreç işten atılanın ve işten atanın siyasal kimliği ne olursa olsun emek ve sermaye arasında ki çelişkiden ileri gelmektedir.

Buradan bakıldığında Cansel Malatyalı’nın işe geri alınması talebiyle sürdürdüğü direniş daha iyi anlaşılacaktır. Sonuçta ortada bir hak arama mücadelesi bulunmaktadır. Bugün gelinen aşamada, açlık grevi direnişini sürdüren ve ciddi bir boyuta yaklaşan Cansel Malatyalı’ya, emekten yana olduğunu iddia eden herkesin desteklemesi temel bir sorumluluktur.

Ankara’dan sınıf devrimcileri