18 Mart 2011
Sayı: SİKB 2011/11

 Kızıl Bayrak'tan
İşçi sınıfına kurulan tuzakları
boşa çıkaralım!
Çürümüş düzen partileri seçim oyununa hazırlanıyor!
Mücadele kaçkınları soluğu burjuva parlamentosunda alıyor!
Birleşik Metal yönetiminin
önderlik sınavı
Metal greviyle dayanışma iradesi.
“Direnişçi işçilere her türlü desteği vereceğiz!”
BDSP’den blokajla boykota destek
Ontex-Canbebe işçilerinin
boykot çağrısı büyüyor..
Sağlık emekçileri “Çok Ses Tek Yürek” oldu
“Ankara mitingi güçlü bir itirazdı”
Direniş ve mücadele
deneyimleri tartışıldı
İzmir’de kurultay çalışmaları
Arap dünyası halk hareketleriyle sarsılıyo
NATO Bakanları “füze kalkanı” ve “Libya işgali” için toplandı
Yer sallanıyor, kapitalizm öldürüyor!
Güvenilir bir gelecek
sosyalizmle mümkündür!
Almanya’da kitlesel nükleer santral protestoları
G-20 Konferansı yeni saldırılar için İstanbul’da toplanıyor
Dünya Kadın Konferansı sonuç bildirgesi yayınlandı
Avrupa’da 8 Mart eylem ve
etkinlikleri...
16 Mart katliamları lanetlendi
Üniversitelerden...
Katliamın 16. yılında Gazi-Ümraniye şehitleri anıldı
Hüseyin Temiz yoldaş ölümünün ikinci yılında anıldı...
Kaleminden irin damlayan “yaratık”:
Engin Ardıç - B. Aziz
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

TKİP Newroz ateşini tutuşturmaya çağırıyor!..

Newroz isyan ve özgürlüktür!

Bu yıl Newroz’u Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki halk ayaklanmalarının yarattığı devrimci atmosferde karşılıyoruz. Ortadoğu’daki birçok halk için özel anlamlar taşıyan Newroz, en başta Kürt halkının uyanışının, isyanının, özgürleşmesinin simgesidir. Çekiciyle kan emici zalim Dehak’ın başını ezen Demirci Kawa’nın ezilenlere kurtuluş muştusudur. Bin yıllardan beridir Newroz’un isyan ve özgürlük alevleri Kürt halkının özgürlük tutkusunu kamçılamaya, ezilen halkların kurtuluş yolunu aydınlatmaya devam ediyor.

Zaman içinde kan emici zorbalar kabuk değiştirdi, düzenleri yeni biçimler aldı. Artık dünyaya emperyalist-kapitalizm ve onun köşe taşları olan sermaye devletleri hakim. Halklara yönelik zulüm, baskı ve kölelik ise geçmişe rahmet okutacak boyutlar kazandı. Tüm dünyada emekçi halklara emperyalizmin binbir örtüyle gizlenmiş boyunduruğu takıldı. Sömürü alabildiğine yaygınlaşıp ağırlaştı. Ücretli kölelik düzeni tüm dünyada işçi ve emekçilere cehennem koşulları yaşatıyor. Emperyalist savaşlar, bölgesel boğazlaşmalar, soykırımlar yoluyla insan kırımları devasa ölçülere vardı. Çağımızın Dehaklar’ı yerküremizi dahi yokoluşun eşiğine getirmiş bulunuyorlar.

İşçiler, emekçiler, kardeşler!

Uzun yıllar boyunca en büyük zulme uğramış halklardan biri Kürt halkıdır. Güney Kürdistan’da durum bir nebze değişmiş olsa da İran, Suriye ve Türkiye’deki Kürt topraklarında ulusal baskı ve zorbalık devam ediyor.

Türk sermaye devleti kuruluş yıllarından başlayarak Kürt halkını yok saydı, inkar, asimilasyon ve yok etme doğrultusunda dizginsiz bir zulüm uyguladı. Ancak, teslimiyet bayraklarının çekildiği ve çok güçlü göründüğü bir dönemde bile Mazlum Doğan gibi çağdaş Kawalar’ın yaktığı direniş ateşine çarptı. Yoksul Kürt emekçilerine dayanan devrimci direniş ve silahlı isyan sayesinde Kürt halkı tarihinin en büyük uyanışını, silkinişini ve özgürleşmesini yaşadı. Kürdistan’ın dörtbir yanındaki serhildanlar sermaye devletini acz içinde bıraktı. Kürt halkı ‘90’ların ilk yarısına kadar süren devrimci mücadele sayesinde öyle bir ayağa dikildi ki, sermaye devletinin ‘99’daki başarısına, Kürt hareketindeki savrulmaya ve önderlik zaafiyetine rağmen bir daha diz çökmedi.

Dümeninde AKP’nin oturduğu sermaye iktidarı, Kürt halkını önce AB demokratikleşmesi yalanı eşliğinde iğreti kırıntılarla teslim almaya çalıştı. Son bir iki senedir de “açılım” aldatmacası altında silahlı Kürt direnişini tasfiye etmek, Kürt halkının özgürlük umutlarını tümden boğmak için uğraşmaktadır. Arkasında başta ABD olmak üzere emperyalist merkezlerin olduğundan şüphe edilemeyecek olan “açılım” süreci, tasfiye odaklı bir ortaoyunundan başka bir şey değildir.

Bütün bu süre boyunca Kürt halkına, siyasetçilerine, gençlerine, kadın ve çocuklarına yönelik faşist baskı ve terör hızından bir şey kaybetmedi. Kürt hareketi tarafından İmralı’da görüşmeler yapıldığının açıklandığı, devletin de bunu reddetmediği süreçte bu saldırılar iyice boyutlandı. Sermaye devletinin güya en mutedil göründüğü, yurtdışında yaşayan tanınmış Kürt simaları üzerinden oyunlar oynamaya kalktığı bu dönemde bile hala “iyi çocuklar” eliyle kirli savaş yürütülmekte, legal Kürt siyasetçileri kovuşturma ve tutuklanmalara uğramakta, “sınırötesi”ne saldırılar sürmekte, asker ve polis terörü Kürt gençlerinin ve çocuklarının tepesinden eksik edilmemektedir.

Bu kadarı dahi, aylardır süren İmralı diyalog trafiğinin, AKP cephesinden Kürt hareketini silahlı eylemden alıkoymak gibi basit bir seçim yatırımı dışında anlamı olmadığını göstermektedir. Dahası mevcut haliyle sürdüğü ve her şeyiyle kamuoyuna açık yürütülmediği müddetçe, sözkonusu türden görüşmeler sadece Kürt halkında ve ulusal harekette yersiz beklentiler oluşturmaya ve yeni hüsranlara hizmet edecektir.  

Bugüne kadar yaşananlar defalarca kez göstermiştir ki, sermaye devletinin Kürt sorununu çözmek gibi bir sorunu, dahası böyle bir çözüm olanağı yoktur. Sözde çözüm adına atılan her yeni adım emperyalizmin ve Türk devletinin çözümsüzlüğünü yeniden ve yeniden teyit etmektedir.

Kardeşler,

Newroz’un isyancı ruhu ve savaşım çağrısı gerçek devrimci çözümün ve kurtuluşa götüren yolun en özlü ifadesidir. Kürt halkının özgürlüğü Demirci Kawa’nın çekicini sımsıkı kavramasından geçiyor. Demek oluyor ki, Kürt işçi ve emekçilerinin gerçek özgürlüğü Türkiye işçi sınıfının ve emekçilerinin kaderiyle sıkı sıkıya bağlıdır. Zira modern dünyada Kawa’nın çekicinin yegane mirasçısı işçi sınıfından başkası değildir. Bunu geçtiğimiz yıl bu dönemde görkemli direnişleriyle Türkiye’de halkların kardeşliğinin gerçek adresini veren TEKEL işçileri göstermişti. Bunu ÇEL-MER’den PTT’ye, taşeron işçilerinden Ontex’e her işçi direnişinde görüyoruz. Bunu Tunus’tan Mısır’a son isyanların arka planına baktığımızda görüyoruz.

Bir kez daha vurgulayalım ki, modern Dehaklar ve onların dünya üzerindeki egemenliği koşullarında ulusal sorunun gerçek ve kalıcı çözümü sosyalizmden geçmektedir. Bu uğurda devrimci mücadele yürütülmeksizin zorbalardan “reform” koparmak dahi olanaksızdır. Nitekim Kürt halkının bugünkü tüm kazanımları, sermaye devletine karşı devrimci mücadele döneminin bugüne mirasıdır. Bununla birlikte, yalnızca bilimsel gerçekler ve tarihsel deneyim değil, bizzat Kürt halkının kendi özdeneyimleri de sermaye egemenliği yıkılmadan gerçek ve kalıcı özgürlüğün kazanılamayacağını tartışmasız bir şekilde göstermektedir. Bu ise ancak tüm milliyetlerden işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlü birliği ve devrimci savaşımı ile başarılabilir.

Bu çerçevede Türkiye Komünist İşçi Partisi tüm işçileri, emekçileri ve Kürt halkını Newroz’da Ortadoğu halklarının tutuşturduğu mücadele ateşini büyütmeye, Newroz’un isyan ruhunu ve özgürlük çağrısını her zamankinden daha güçlü bir biçimde sahiplenmeye çağırıyor.

Bijî Newroz, Bijî azadi!

Kürt halkına özgürlük!

Özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik!

Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği!

Yaşasın devrim ve sosyalizm!

Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP)

12 Mart 2011

 

 

 

Newroz ateşlerini sömürüye ve
baskıya karşı yakalım!

 

Newroz, “ji bo jiyanek bi rumet an azadi an azadi (Onurlu bir yaşam için ya özgürlük, ya özgürlük)” sloganı ile 45 ilde ve 130 merkezde kutlanacak. Newroz’da ilk ateşler, KCK operasyonu ile gündeme gelen Iğdır ile Newroz’la adı bütünleşen Şırnak’ta yakılacak. Kürt halkı Newroz’da da isyan ruhunu kuşanarak alanlara çıkacak.

Newroz  öncesinde AKP’nin Kürt halkını aldatmaya yönelik manevraları ise devam ediyor. AKP, “tek bayrak, tek millet, tek devlet”, “teröre karşı etkili mücadele kararlılıkla devam edecektir” türünden açıklamalarla ırkçı ve faşist yaklaşımını sürdürüyor. Çift dilli yaşam talebine tahammül göstermiyor. İflas etmiş resmi çizginin ana omurgasını korumak için çabalarını yoğunlaştırıyor.

“Çift dillilik” ve “demokratik özerklik” tartışmalarını, “seçim öncesinde karanlık odakların AKP’nin oylarını düşürmek için sahneledikleri bir senaryo” olarak niteleyen Tayyip Erdoğan, Kürt hareketiyle halkını “karanlık güç” olarak ilan etmişti. AKP Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş ise, Türkiye’nin tek devlet, tek vatan, tek millet, tek bayrak ülküsünün dışında hiçbir şeyi kabul etmediğini ilan ederek, “Türkçe’den başka hiçbir dilin kamu kurum ve kuruluşlarında konuşulması mümkün değildir” demişti. Kürt halkının imha ve inkar politikasının ifadesi olan söylemlere yönelik tepkisi büyüyor. Bu tepki Newroz alanlarına da yansıyacaktır.

Çeşitli milliyetlerden işçi ve emekçileri ekonomik demokratik hak ve özgürlüklerden yoksun bırakma konusunda tam bir bilinç açıklığına sahip olan AKP hükümetinin Kürt sorununu çözmek gibi bir sorunu olmadığı son gelişmelerle de bir kez daha kanıtlanmıştır. Kürt hareketini tasfiye etme ve Kürt halkının mücadele dinamiklerini kontrol altına alma çabasının Kürt sorununun çözümüyle bir ilgisi yoktur. AKP hükümeti tam da bu anlayış çerçevesinde Newroz’a yaklaşıyor.

Kürt halkının sosyal yıkıma yönelik öfkesi büyüyor. İnsanca yaşama talebi her geçen daha da yükseliyor. Zira Kürt emekçileri ülke nüfusunun yüzde 20’sini oluşturdukları halde milli gelirden sadece yüzde 6,5 pay alıyorlar. Bu nedenle 2011 Newroz’una Kürt halkının ekonomik ve sosyal yıkımdan kaynaklı tepkisinin yoğun olarak yansıyacağına dair işaretler çoğalıyor.

Emperyalist kapitalist sistemin tarihinin en büyük krizlerinden biriyle yüz yüze olduğu günümüzde, AKP eliyle krizin yükünü işçi ve emekçi sınıfların üzerine yıkmaya dönük politikaların yıkıcı sonuçları Kürdistan’da yaşandı. Kürdistan’daki belli başlı kamusal işletmelerin hepsi tasfiye edildi. İşsizlik yüzde 50’lere ulaştı. Her iki kişiden biri yeşil karta mahkum edildi. Topraksız köylülerin oranı yüzde 60’a yaklaştı.

30 yıla yaklaşan kirli savaşa işçi sınıfı karşı çıkmadıkça, haksız savaşa dur demedikçe, devrimci ulusal özgürlük rüzgarını estirmedikçe, devrimci bir sınıf dalgasını yaratmadıkça, Kürt halkı özgür Newroz günlerine kavuşamayacaktır. İşçi sınıfı bu rolü oynamadıkça Kürt sorununda devrimci, kalıcı, gerçek bir çözüm ihtimali zayıflayacaktır. Son 27 yılın savaş deneyimi bu durumun en açık göstergesidir.

Kürt sorunu konusunda Türk devleti sıkıştıkça kimi tavizler vermek zorunda kalabilir. Bu kırıntıların Kürt halkının özlemlerini gidermekten uzak olduğu açık bir gerçektir. Sınıf bilinçli işçiler bu kavrayışla hareket etmeli ve Kürt halkının özgürlük umudunu büyütmek için Newroz ateşini harlamalıdırlar.

2011 Newroz ateşi “eşitlik ve gönüllü birlik” mücadelesini büyütmek için yakılmalı, düzene karşı isyan ruhunu büyütülmelidir.