22 Ocak 2010
Sayı: SİKB 2010/04

 Kızıl Bayrak'tan
TEKEL direnişi,
yeni olanaklar ve görevler
“İşçinin kürsüye çıkma zamanı”dır.
İsrail ile yaşanan “koltuk krizi” geride kaldı.
İstanbul’da kamu emekçileri kurultayına doğru
Danıştay şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararını iptal etti
Faşizme inat, kardeşimsin Hrant!
On binlerce işçi ve emekçi Ankara’da
TEKEL direniş günlüğü
Metal İşçileri Birliği
Merkez Yürütme Toplantısı Sonuçları.
Entes’te direniş güncesinden..
Sınıf hareketinden.
İTO Genel Sekreteri Dr. Hüseyin Demirdizen saldırılar üzerine konuştuk...
Her şey TEKEL için: Tek yumruk, tek vücut, tek barikat! - Volkan Yaşarış!
Miting.izlenimleri.
TEKEL işçilerinin mücadelesi sansürü parçalayacak!
TÜMTİS İzmir Şube Başkanı Şükrü Günsili ile TEKEL direnişi üzerine konuştuk..
Polis terörü ve cinayetlerini
protesto eylemlerinden
Polis terörü karşıtı
kampanyaya saldırı
Kapitalizmin çürümüş ruhu: Emperyalist tekellerin Davos Zirvesi
Depremin yerle bir ettiği Haiti’nin tablosu.
“Harç zamlarına karşı
mücadelemiz engellenemez!.
İstanbul: Kimin başkenti?
Bir katil, bir cinayet ve “demokratik açılım”
Emekçi kadının ‘güneşi’ ancak sosyalizmde doğacaktır!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

8 Mart’ın ilan edilişinin 100 yılında sosyalizm her zamankinden daha günceldir...

Emekçi kadının ‘güneşi’ ancak sosyalizmde doğacaktır!

Emekçi kadın mücadelesinin tarihsel simgelerinden biri olan ve kadının sınıfsal kurtuluşunu gündeme taşıyan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşıyor. Bu yılki 8 Mart’ın en ayırt edici özelliklerinden biri 8 Mart’ın ilan edilişinin 100.’cü yılı olmasıdır. Yanısıra tüm dünyada ve ülkemizde emekçi kadının tarihsel kazanımlarına yöneltilen saldırıların, kapitalist krizle birlikte her geçen gün şiddetli biçimlerde artarak seyretmesi vardır. Bu iki temel gündem önümüzdeki 8 Mart’a damgasını vuracaktır. Emekçi Kadın Komisyonları şimdiden hazırlıklarımızı buna göre yapıyor, 8 Mart’ın alanlarda daha güçlü kutlanabilmesi için işçi ve emekçi kadınlara her zamankinden çok ulaşmaya çalışıyoruz. Belirtmeye gerek yok ki, 8 Mart çalışmasını etkin ve güçlü bir çalışma olarak örgütleyebilirsek, sermayenin bu yıl daha çok artacak saldırılarına tok bir yanıt vermiş oluruz. Aynı zamanda baharın devrimci atmosferini sınıf hareketine taşıyarak 1 Mayıs sürecine güçlü bir şekilde hazırlanmış oluruz.

8 Mart’ın yaratıcısı işçi kadınların tarihsel taşıyıcısı sosyalizmdir!

8 Mart, işçi kadınların can bedeli mücadeleler sonucunda elde edilmiş dünden bugüne taşınan tarihsel bir kazanımdır. 8 Mart’ın ortaya çıkışı, ona yön veren sınıfsal özü, dönemin işçi hareketi ve bu harekete yön veren sosyalist öznelerin pratiği 8 Mart’ı bir kazanıma dönüştürmüştür.

Modern işçi hareketlerinin başlangıcından bu yana işçi kadınlar, sınıf mücadelesinde yerini alarak önemli bir rol oynadılar. Militanlığı ve gözüpekliğiyle kadınlar her dönem dikkat çekmiş ve davalarına bağlı olmuşlardır. 1830 Çarsist Hareket’te, 1850’lerde Avusturya’daki kitlesel grevlerde, 1871’de Paris Komünü’nde, 8 Mart 1857 ve 1886’da Amerika’daki tekstil grevlerinde, 1905 ve 1917 Ekim Devrimi’nde, Feshane’den 15- 16 Haziran’a, Novemed’e, Desa’ya, Entes’e ve TEKEL’e kadar işçi kadınlar mücadelenin en ön safında yer aldılar. Emperyalist savaşlarda, Nazi işgaline karşı Sovyetler’de, ulusal kurtuluş mücadelelerinde, çeşitli ülkelerdeki faşist cuntalara karşı mücadelelerde, cephe önleri ve gerilerinde kadınlar büyük yiğitlikler sergilemiştir.

8 Mart tüm bunların ortak ruhu ve işçi kadınların ‘doğacak güneşi’nin habercisi ve yol göstericisidir. 8 Mart, işçi kadınların çifte köleliğe karşı sınıf mücadelesinde yerini aldığı, istem ve özlemlerini kararlılıkla savunduğu bir gündür. 8 Mart, işçi kadının kapitalist sistem tarafından çifte ezilmesine ve sömürülmesine karşı dur demektir. 8 Mart, işçi kadının işte, evde ve yaşamın her alanında köle gibi çalıştırılmasına, insan yerine konmamasına karşı sesini yükselttiği bir gündür. 8 Mart, işçi kadının “eşit işe eşit ücret” alamamasına ve toplumsal yaşamda geri bırakılmışlığına karşı koyma günüdür. 8 Mart, emekçi kadının yaşadığı yoksulluğa, sefalete, ayrımcılığa ve ezilenin ezileni olmasına karşı gösterdiği bir direniştir.

İşçi sınıfı ve emekçiler bugün görülmedik ölçüde saldırılarla karşı karşıya kalırken, emekçi kadınlar, bu saldırıların çok daha pervasız olanıyla yüzyüzedir. Dünya ölçüsünde yaşanan kapitalist krizin faturası en ağır biçimde önce emekçi kadınlara ödetilmektedir. Kitlesel olarak işten atmalar ve yoğun hak gasplarının yanında tarihsel kazanımları olan kreş, emzirme yardımları, doğum izinleri, kadın sağlığına uygun iş koşulları, sosyal güvenlik vb. tüm bunlar ciddi biçimde gaspedilmiş bulunuyor.

Emekçi kadına yönelik sosyal yıkım saldırıları artarken, öte yandan yoksulluk ve kadın cinsine yönelik şiddet de peşisıra artmaktadır. Kadına yönelik şiddetin en katmerlisi sermaye tarafından yapılırken bunu da aile içi şiddet tamamlamaktadır. Her ikisinin de kaynağında bizzat sermayenin sınıf iktidarı yatmaktadır. Özellikle aile içi şiddette, devletin takındığı tutum bir kez daha bu gerçeği kanıtlayan cinstendir. Son yıllarda %1400 oranında artan kadın cinayetlerine karşılık, devletin 29 maddede yaptığı değişiklik yani kadını katledenlere “haklı tahrik indirimleri”nde bulunulması buna bir örnektir.

Emekçi kadınların yaşadıkları çok yönlü sorunlardan bir nebze olsun sıyrılabilmeleri ve kurtulabilmeler için her zamankinden çok mücadele etmeleri gerekmektedir. Her türlü sorunun kaynağı olan sermayeye karşı mücadele bunların başında gelmektedir. Bunun için önümüzde anlamlı örnekler de var. Novemed’de bir yılı aşkın, Desa Deri’de bir yıl yaz-kış direnen, Entes’te aylardır direnmekte olan ve son olarak TEKEL’de günlerdir başta Ankara olmak üzere militan bir biçimde direnen kadın işçiler var. Sayısız fabrikada erkek işçi kardeşleriyle birlikte omuz omuza direnen kardeşlerimiz var.

8 Mart’ın emekçi kadınlara tarihsel çağrısı işte budur. Bu çağrıya yanıt vermek bugün her zamankinden çok bir ihtiyaçtır. Sınıf kardeşlerimiz olan erkek işçilerle birlikte mücadele saflarında birleşmeli ve geleceğimizi söke söke almalıyız. 8 Mart’ları yaratan New Yorklu dokuma ve tekstil işçisi kardeşlerimiz yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.

Şan olsun 8 Martlar’ı yaratanlara!

Emekçi Kadın Komisyonları


 

 

Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Planlamada Toplumcu Eksen’in 2. sayısı çıktı...

İlk sayımızı çıkartırken ait olduğumuz sınıfın görevini yerine getirmek için, kendi alanımızda bize düşen tarihsel sorumluluğu ete-kemiğe büründürecek olan mücadelemizin ve örgütlülüğümüzün bir aracı olarak tanımlamıştık “Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Planlamada Toplumcu Eksen” dergimizi. Şimdi 2. sayımız ile tekrar “merhaba” diyoruz.

Bir cümleyle başladık 2. sayının serüvenine. “Dışarının sesine kulak vermeli insan” diye, “dışarısını içimizin bir parçası yapacağız ve içimizi de dışarısının ateşiyle harlayacağız” diye. Bu bir niyet değildi elbet. Bir niyetten çok daha fazlası olmalıydı. Dolu dolu bir ideaydı. Çünkü biliyorduk ki biz, yani işçi sınıfının bir neferi olan biz, yani işsizler ordusunu her an arttıran biz, kadın olan, erkek olan biz dışarıdan yani sokaktan kopuk değildik. TEKEL işçileri bizim heyecanımızdı, itfaiye işçileri, belediye işçileri ve dünyanın dörtbir yanında, en kuytusunda, en uzağında, en yakınında direnen, mücadele eden tüm insanlar gibi. Hepsi içimizin bir parçasıydı. Bursa’da 19 maden işçisi kardeşimizin ölümü bizim öfkemizdi, tıpkı iş cinayetine kurban giden Gülseren Yurttaş’ın, pervasız bir resmiyetle katledilen Alaattin Karadağ’ın, Aydın Erdem’in ve nicelerinin ölümü gibi. Dünyanın yangın yeri olduğu şimdilerde durup dinlemek istemedik, elimizdeki umudu koruyup kolladık. Yolumuza ısrarla devam ettik. Ve dolu dolu bir sayı ile geldik.

TMMOB ve bağlı odaların seçim sürecine denk gelen bu sayımızda dosya konumuzu “Örgütlenme ve TMMOB” olarak belirledik. Dosyayı ele alırken teknik elemanların örgütlenmesi konusunda halihazırdaki tek adres konumundaki TMMOB’ye geniş bir yer ayırdık. Mayıs sonuna dek sürecek seçim süreci TMMOB içinde bir dizi başlığın en fazla tartışıldığı ve üyelerin hem kendi sorunlarına hem de örgütün sorunlarına en duyarlı olduğu dönemi ifade ettiğinden bu noktada TMMOB’nin gündemindeki en temel başlıkları içeren tartışmalar yapmaya çalıştık. Dosyamız içerisinde “Geçmiş Örgütlenme Deneyimleri”, “Demokrasi ve TMMOB”, “Nasıl Bir TMMOB” başlıklı yazılarımızın yanısıra “Birleşik Metal İş Sendikası Örgütlenme uzmanı Alpaslan Savaş” ile gerçekleştirdiğimiz bir röportaja yer verdik.

Dosya dışında 2. sayımızda Kasım ayında düzenlenen ve büyük öneme sahip iki kurultaya da yayınımızda geniş bir yer verdik. “TMMOB Kadın Kurultayı’nı” bu sayımızda genişçe ele alarak değerlendirdik. Ayrıca her iki kurultayın öne çıkan tartışma başlıklarını da inceledik. Ücretli ve İşsiz, Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayı’ndaki “Asgari Ücret”, “Gece Çalışması” ve “Özelleştirme”, TMMOB Kadın Kurultayı’ndaki “Kadın Kotası ve Pozitif Ayrımcılık” tartışmalarına dair değerlendirmeler oluşturduk.

Ek olarak TMMOB seçimleri, TEKEL İşçilerinin Direnişi ve Teknoloji Fakülteleri ile ilgili açıklamalarımıza yer verdik. “Kültür-Sanat” sayfamız, “Hukuk Sayfamız”, “İşyeri deneyimleri” bu sayımızda yer alan öteki yazılar.

Kısacası yine yoğun gündemlerle geldik. Heyecanlandık. 3. sayımızda yine dolu dolu geleceğiz.

Toplumcu Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları