22 Ocak 2010
Sayı: SİKB 2010/04

 Kızıl Bayrak'tan
TEKEL direnişi,
yeni olanaklar ve görevler
“İşçinin kürsüye çıkma zamanı”dır.
İsrail ile yaşanan “koltuk krizi” geride kaldı.
İstanbul’da kamu emekçileri kurultayına doğru
Danıştay şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararını iptal etti
Faşizme inat, kardeşimsin Hrant!
On binlerce işçi ve emekçi Ankara’da
TEKEL direniş günlüğü
Metal İşçileri Birliği
Merkez Yürütme Toplantısı Sonuçları.
Entes’te direniş güncesinden..
Sınıf hareketinden.
İTO Genel Sekreteri Dr. Hüseyin Demirdizen saldırılar üzerine konuştuk...
Her şey TEKEL için: Tek yumruk, tek vücut, tek barikat! - Volkan Yaşarış!
Miting.izlenimleri.
TEKEL işçilerinin mücadelesi sansürü parçalayacak!
TÜMTİS İzmir Şube Başkanı Şükrü Günsili ile TEKEL direnişi üzerine konuştuk..
Polis terörü ve cinayetlerini
protesto eylemlerinden
Polis terörü karşıtı
kampanyaya saldırı
Kapitalizmin çürümüş ruhu: Emperyalist tekellerin Davos Zirvesi
Depremin yerle bir ettiği Haiti’nin tablosu.
“Harç zamlarına karşı
mücadelemiz engellenemez!.
İstanbul: Kimin başkenti?
Bir katil, bir cinayet ve “demokratik açılım”
Emekçi kadının ‘güneşi’ ancak sosyalizmde doğacaktır!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Depremin yerle bir ettiği Haiti’nin tablosu...

Kapitalist barbarlık ve
kırılamayan isyan geleneği!

Dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Haiti’yi vuran 7.0 şiddetindeki deprem, ülkenin 2 milyon nüfuslu başkenti Port-au-Prince ve çevresini enkaza çevirdi. Depremin ardından Haiti’den yansıyan dehşet verici tablolar, kapitalist emperyalizmin barbarlık yolunda katettiği mesafenin yeni bir göstergesi olmuştur.

Ölü sayısının 200 bini aşması endişesi dile getirilirken, yüz binlerce kişinin yaralandığı depremden en az üç milyon kişinin etkilendiği bildiriliyor. Sokakların cesetlerle dolu olduğunu belirten gazeteciler, öfkeli halkın barikat kurarken cesetleri de kullandığını belirtiyor. Cesetleri gömme sorununun baş gösterdiği başkent ve çevresinde, ölenler toplu mezarlara gömülmeye başladı.

10 milyonluk ülke nüfusunun %75’inin günlük iki dolardan az bir gelirle yaşamaya mahkum edildiği Haiti’de, yıkıcı bir depremin olacağı önceden biliniyordu. Yabancı uzmanlar (zira Haiti’de yer sarsıntılarını izleyecek sismik istasyonlar bulunmuyor)  2008 yılında deprem olacağı konusunda yetkilileri uyarmış, ancak geçen süreye rağmen herhangi bir tedbir alınmamıştır. Ülke kaynaklarının sınırlı oluşu, yönetimdeki karışıklıklar, zengin azınlık ile yoksul çoğunluk arasındaki gelir dağılımı uçurumunun derinliği, emperyalist güçlerin müdahalesi gibi sorunların iç içe geçtiği göz önüne alındığında, geçen sürede önlem alınması beklenemezdi.

Haiti’deki yıkımın esas sorumlusu kapitalist/emperyalist sistemin efendileridir!

Depremin ardından açıklamalar yapan İMF, DB, BM, AB, ABD, Kanada yönetici veya temsilcileri, “yardım yarışı”na girmiş görünüyorlar. Ancak bu yarış fiili yardımdan çok, vaatler alanında gerçekleşiyor. Haber ajansları yapılacak yardımların listesini yayınlarken, Haiti halkı deprem felaketinin ardından açlık ve salgın hastalık felaketiyle de karşı karşıya bulunuyor. Gönderilen tıbbi ve gıda yardımlarının dağıtılması konusunda ciddi sorunlar yaşanırken, felakete maruz kalan halk yer yer isyan ediyor.

Depremin ardından yardım vaatlerinde bulunan emperyalist güçler, güya “doğal afet”e maruz kalan Haiti halkının acılarını paylaşıyorlar. Oysa yaptıkları, ikiyüzlü bir mizansenden başka bir şey değildir. Zira Haiti, 200 yıldan beri sömürgeciler ve emperyalistlerin müdahalelerine maruz kalıyor. Fransa, ABD, Kanada üçlüsü Haiti’nin perişanlığından bizzat sorumludurlar. Diğerleri ise, Haiti halkına karşı işlenen suçların destekçisi olmuşlardır. Emperyalist kuşatmacılarla işbirlikçileri, gelişimini baltaladıkları Haiti’nin depreme hazırlıksız yakalanmasının da sorumlularıdır.  

İMF reçetelerini uygulamayı reddettiği, devlet işletmelerinin özelleştirilmesine karşı çıktığı için, %70 oyla seçilen devlet başkanı Jean-Bertand Aristide’yi tehdit eden ABD ile suç ortakları, geri adım attıramayınca, Haiti’ye ambargo uygulayarak, yoksulluğun daha da derinleşmesini sağladılar. Nitekim ambargo sonucu ülke ekonomik çöküşe sürüklendi, emperyalistlerin de kışkırtmalarıyla baş gösteren istikrarsızlık ise, 2004 yapılan askeri darbenin gerekçesi olarak lanse edildi. Aristide’yi kaçıran ABD destekli darbeciler, zorla Güney Afrika Cumhuriyeti’ne sürdüler. Darbeyi ABD ve işbirlikçileri tezgahlarken, Fransa ve Kanada destekledi, “demokrasi vaazı” vermeye hevesli olan diğer emperyalist güç odakları ise memnuniyetle izlediler.

Darbenin ardından özelleştirme saldırısı ve toplu tensikatlar yoksulluğu derinleştirdi. Kolluk kuvvetleri, onlarla işbirliği yapan çeteler ve Birleşmiş Milletler Haiti’yi İstikrarlaştırma Misyonu (MINUSTAH) askerlerinin estirdiği terör, ülkeyi kısa sürede kaosun eşiğine sürükledi. İşkence, tecavüz ve cinayetler emekçi semtlerinde yaygınlaştırıldı. Darbe sonrasında sadece iki yıl (2004-2006) içinde 8 bin kişi katledildi, 35 bin kadın ise cinsel saldırıya uğradı.

Darbeciler, Aristide hükümetinin uyguladığı, yoksullara indirimli fiyatla pirinç sağlama, okuma-yazma eğitimi merkezleri kurma, su dağıtımı gibi projelere son verdiler. Haiti’de ilk defa Aristide’nin kurduğu tıp üniversitesine ise BM işgal gücü el koydu. Yoksulluğun derinleştiği Haiti’de, 2008 yılında açlık isyanları baş göstermişti.

Haiti’ye sadece Küba yardım ediyordu

Bu koşullarda depremi karşılayan Haiti’ye yardım eden tek ülke Küba’dır.

Beş yıldan uzun zamandır Haiti’de bulunan 400 Kübalı doktor, ülkenin farklı bölgelerinde sağlık hizmeti sunuyor. Haitili yetkililerin açıklamalarına göre Kübalı doktorlar 8 bin vakayı tedavi etti, 50 bini yüksek riskli olmak üzere 100 binden fazla cerrahi ameliyat gerçekleştirdi.

Kübalı doktorların bulunduğu bölgelerde çocuk ölüm oranı, her bin canlı doğumda 80’den 28’e düşürüldü. Kübalı doktorların toplam 100 binden fazla hayat kurtardığı tahmin ediliyor. Yani hayatta olan her 100 Haitili’den biri Kübalı doktorlar tarafından kurtarılmış.

Tarım, balıkçılık ve su ürünleri üretimine katkı sunan Kübalı mühendisler ise, Haiti’nin tek şeker üretim tesisinin çalıştırılmasına da katkıda bulunuyor. Bu arada 600 Haitili öğrenciye burs veren Küba, Santiago de Cuba’daki üniversitede eğitim görmelerini sağlıyor.

“İhtiyacımız olan yardım türü Küba’nın önerdiği türden” diyen Haiti devlet başkanı Rene Preval’in, “Kübalı doktorlar tanrı’dan sonra ikinci sıradalar” şeklindeki değerlendirmesi, Küba’nın Haiti’ye yaptığı yardımın önemine işaret ediyor. 

Depremden sonra da  en kalabalık doktor ve sağlık ekibini Haiti’ye gönderen Küba oldu.

ABD yarımdan çok işgalci asker gönderdi

Depremi bahane eden Barack Obama yönetimi, yardım adı altında binlerce deniz piyadesini Haiti’ye gönderdi. 7.500’ü aşkın deniz komandosu, taarruz gemisi, uçak gemisi ve destroyer gönderen ABD, ülkede “güvenlik sorunu” olduğunu bahane ederek kısmi bir işgale girişti.

ABD’nin işgal girişimine tepki gösteren Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez, haftalık televizyon konuşmasında, binlerce Amerikan askerinin daha Haiti’ye gönderildiğini anımsatarak, “Denizciler savaşa gider gibi silahlı. Şu anda Haiti’de ihtiyaç duyulan şey silahlar değil ki. ABD’nin doktor, ilaç, yakıt, sahra hastanesi göndermesi gerek. Gizlice Haiti’yi işgal ediyorlar” dedi.

Haiti’ye müdahale noktasında ABD ile rekabet halinde olan Fransa’da, Barack Obama yönetiminin asker göndermesini eleştirdi. Zira ABD, korkunç bir felakete dönüşen depremi istismar ederek, Fransa’yı atlatma hesabı yapıyor. ABD’ye yakın duran Sarkozy yönetimi bile, Haiti’ye gerekli olanın asker değil yardım malzemeleri ve ekipmanı olduğunu açıklama ihtiyacı hisseti.

Bu arada BM’de Haiti’de bulunan MINUSTAH işgal gücünü takviye edeceğini açıkladı. Bu güce bağlı asker ve polis sayısı 9 bini aşmış bulunuyor.

Bazı büyük şirketlerin başlattığı girişimler ise, kapitalistlerin Pentagon şefleriyle aynı zihniyeti taşıdığını bir kez daha kanıtladı. Öyle ki, ortalık çürümeye yüz tutmuş cesetle dolup taşarken bu şirketler enkaza dönüşen Haiti’den ihale kapma girişimlerini başlattılar. Yoksul Haiti halkını kıyıma sürükleyen bu tekeller ve onların hizmetindeki savaş aygıtları, şimdi de bu yoksul halkın yıkımını ranta çevirmeye hazırlanıyor.

Direniş geleneği kırılamayan halk!

Haiti halkının güçlü ve köklü bir direniş geleneği bulunuyor. “Siyahi köleler ülkesi” olarak bilinen Haiti daha 1804 yılında bağımsızlığını kazanmıştı. Ancak bu asi ve yoksul ülke, 200 yıldır sömürgecilerle emperyalist güçlerin taciz ve saldırılarına maruz kalıyor. ABD’nin depremi fırsat bilerek işgal güçlerini ülkenin dörtbir yanına konumlandırması, bu halkın isyan geleneğinden duyduğu korku ve nefretten bağımsız değil.

30 yıla yakın süre başta kalan ABD emperyalizmin kuklası faşist Duvalier rejimini 1991’de halk ayaklanmasıyla yıkan Haitili emekçiler, Aristide’yi güçlü bir halk desteğiyle devlet başkanlığına seçmiştir.

Aristide liderliğindeki Lavalas (Sel) hareketi, yaygın kitle desteğine dayanarak İMF-DB reçetelerini reddetmiş, ABD’nin yoğun baskılarına karşı direnmiştir. Bu duruşu kırmak için ambargo, taciz ve kuşatmaya başvuran ABD, 2004’te yeni bir darbe ile Aristide yönetimini yıkmıştır.

Ancak darbecilerin seri cinayetler işlemesine rağmen halk hareketi bastırılamamış, ABD, Fransa, Kanada desteğindeki zorbalar 2006’da seçime gitmek zorunda kalmışlardı. Seçimlerde, neo liberalizm karşıtı söylemler kullanan Rene Preval, darbecilerin baskı ve ayak oyunlarına rağmen yüksek oy oranıyla devlet başkanlığına seçilmiştir.

2008’de yoksulluk ve açlığa karşı isyan eden Haitili emekçiler, devrimci bir önderlikten yoksun olmalarına rağmen, emperyalist güçlerle işbirlikçilerinin dayatmalarına boyun eğmiyorlar. Depremin yarattığı yıkım ve kitlesel ölümler, Haitili emekçilerin derin sarsıntı yaşamasına yol açsa da, güçlü isyan geleneği, bu yoksul halkın emperyalistlerle yerli işbirlikçilerinden kurtulmalarının güvenesi olacaktır.