04 Haziran 2010
Sayı: SİKB 2010/22

 Kızıl Bayrak'tan
Emperyalist-siyonist saldırganlık dizginlemenin tek yolu halkların birleşik militan direnişidir!
İsrail’in kanlı katliamı, tepkiler ve tuzaklar
İsrail’e selam, Heronlara devam!
İsrail vahşeti çeşitli illerde eylemlerle protesto edildi
Emek ve meslek örgütlerinden siyonist vahşete ilişkin açıklamalar
Gibbs: “ABD ve İsrail arasındaki ilişki değişmez”
Siyonist rejimin şeflerinden
arsızlık döküldü
Kürt hareketini tasfiye saldırısı sürüyor...
IMF ve asalak patronlar kıdem tazminatına göz dikti
İşçi ve emekçi hareketinden..
TÜMTİS Genel Başkanı
Kenan Öztürk ile konuştuk...
TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk ile UPS'deki direniş süreci üzerine konuştuk...
TMMOB Genel Kurulu gerçekleşti..
SOKAK Üniversitesi’nde
gelecek sorunu tartışıldı
Rektörlük-sivil faşit-polis işbirliğine son!
Siyonist barbarlar katliamlara
devam ediyor!
Avrupa’da mücadele yayılıyor!
Parti ve devrim şehitleri Essen’de anıldı
İzmir’de Şerzan Kurt
için kitlesel eylem
İnciraltı Katliamı
örtbas edilmeye çalışılıyor!
AKP’den şimdi de sahte “kadın istihdamı” açılımı!
CHP’yi yeniden
düzenleme operasyonu
Haluk Kırcı tahliye edildi
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP’den şimdi de sahte “kadın istihdamı” açılımı!

Kapitalizmin krizinin sonuçlarını üretmeye devam ettiği ve beraberinde işsizliğin de her geçen gün arttığı günümüzde, kadınların istihdamda tuttukları yer de tartışılmaya devam ediyor.

Geçtiğimiz haftalarda Okan Üniversitesi Finansal Riskleri Araştırma ve Uygulama Merkezi (OKFRAM) tarafından kadın işgücüne ilişkin yapılan araştırmanın sonuçları kamuoyuna açıklandı. Açıklamada Türkiye’nin kadın istihdamında Avrupa sonuncusu olduğu belirtildi. Türkiye’de istihdama dahil olmayan 27,4 milyon kişinin yüzde 44,4’ünü ev kadınlarının oluşturduğunun gözlendiği, bunun aslında işgücü oluşturabilecek yaklaşık 12,2 milyonluk bir nüfusu ifade ettiği dile getirildi.

Bu veriler, kadınların istihdamda tuttukları yeri açıklamalarına rağmen, kadınların hangi koşullarda çalıştıklarına ilişkin ise bir şey söylemiyor. Ancak 8 Mart’ın öngünlerinde Sosyal-İş Sendikası’nın “Türkiye’de ve Dünyada Kadın Emeği ve İstihdamı” raporuna göre kadınların sınırlı bir şekilde istihdam edilmelerinin yanı sıra güvencesiz bir çalışmaya mahkum edildikleri dile getiriliyor. Rapora göre Türkiye’de istihdam edilen kadınların yüzde 58’i kayıtdışı çalışıyor. Ücret ya da yevmiye karşılığı çalışan dört kadından biri kayıtdışı istihdam ediliyor. Ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınların yüzde 94’ü de herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı değil.

Kadınların işgücü istihdamında tuttukları yer, gün geçtikçe gerilerken, çalışma koşulları da her geçen gün ağırlaşırken, sermaye hükümeti kadınların istihdamına ilişkin bir genelge yayınlandı.

AKP, şimdi de kadın istihdamına el attı!

“Kadın İstihdamının Artırılması ve Eşitliğin Sağlanması” konulu genelgede kadın istihdamındaki sorunların tespit edilmesi ve çalışmaların yapılması için Kadın İstihdamı Ulusal İzleme ve Koordinasyon Kurulu oluşturulması, cinsiyet eşitliğine uyulup uyulmadığının denetlenmesi, kamuda işe giriş sınavları, görevde yükselme ve üst yönetim kademelerinde görev almalarda cinsiyet ayrımcılığı yapılmaması, kamu hizmet içi programlarında fırsat eşitliğine yer verilmesi, istatistik ve araştırmalar için ödenek ayrılması, kadın istihdamı için öne çıkan sektörlere yönelik mesleki eğitimler verilmesi, şiddet mağduru kadınlarla tahliyesine bir yıldan az kalmış olan cezaevlerindeki kadınlar ve kocası ölmüş veya boşanmış kadınlara, kurumlarda mesleki eğitimlerde ve istihdamda öncelik tanınması, kamu ve özel işyerlerinde kreş ve gündüz bakımevi yükümlülüğü denetlenmesi vb. yer alıyor.

Birtakım araştırma, istatistiklerin tutulması, raporlarının hazırlanılmasının yanısıra herhangi bir somut adımı içermeyen genelgenin hiçbir tutarlılığı da bulunmuyor.

Kadınların istihdamının önündeki en temel engellerden biri çocukların bakımı sorunudur. Genelgenin 13. maddesinde ise şu ifade yer almaktadır: “4857 sayılı İş Kanunu’nun ilgili hükümleri gereği kamu ve özel iş yerlerinde kreş ve gündüz bakımevi yükümlülüğünün yerine getirilmesi sağlanacak ve denetlenecektir.”

Oysaki 4857 sayılı İş Yasası’nda 150 kadın işçiden az kadının çalıştırıldığı işyerlerinde kreş açma zorunluluğu yoktur. İş Yasası’nda kreş açılması o işyerinde çalışan kadın işçi sayısına bağlanmıştır. Üstelik AKP hükümetinin 2008 yılında yasalaştırdığı “istihdam paketi” adı altındaki yasal düzenleme ile bu hükümler de ortadan kaldırılmıştır.

İstihdam paketinden önce de patronlar, tüm diğer haklarda olduğu gibi, zaten güdük olan kreşle ilgili yasa maddesini uygulamamaktaydı. Kreş hakkına “gereksiz bir yük” ve “masraf” gözüyle bakmaktaydı. Her türlü hak-hukuk çiğneyen patronlar ise denetlenmemekte ve cezalandırılmamaktaydı. Patronlar kâğıt üzerinde olsa bile bu haklara katlanamamış, onların isteği doğrultusunda hazırlanan “İstihdam Paketi”yle bu konudaki yasal yükümlülükten kurtulmuşlardır. Dolayısıyla 2008 yılından bu yana İstihdam Paketi ile yapılan yasal düzenlemeler orta yerde duruyorken, İş Yasası’nda varolan kreş hakkı ise o denli güdük bir kapsama sahip iken, genelgenin elle tutulur bir yanı bulunmamaktadır.

İkincisi, işçi ve emekçilerin istihdamındaki daralmanın asli sorumlusu kapitalizmin aşırı kâr hırsıdır. Dolayısıyla kadınların istihdamının önündeki en temel engel de kapitalist sistemin kendisidir. Genelgede özelikle de kamuda kadının istihdamı üzerinde durulmaktadır. Ancak gerek işçi statüsünde gerekse kamu emekçisi statüsünde olsun, kamuda çalışan kadınlar için de en temel sorun iş güvencesi sorunudur. Özelleştirme ve taşeronlaştırma ile birlikte, sözleşmeli çalışma vb. uygulamalar kamuda temel çalışma biçimi haline gelmektedir. TEKEL işçilerinin direnişinin temel sebebi olan iş güvencesi ve 4/C saldırısı tüm kamu çalışanları için geçerlidir. Keza, halen gündemde olan ve henüz yasalaşmayan Kamu Personel Rejimi Yasası Tasarısı da kamu emekçilerini tümüyle güvencesiz çalışmaya mahkum edecek bir kapsama sahiptir. Bu yasa da öncelikle kadın emekçileri doğrudan etkileyecektir. İstediğiniz kadar araştırma yapın, istatistik toplayın, istediğiniz kadar cinsiyete dayalı ayrımcılığın engellenmesi gerektiğini söyleyin, bu yasal düzenlemelerde ifadesini bulan güvencesiz çalışma varolduğu sürece kadın istihdamından da söz etmek olanaklı olmayacaktır.

AKP’nin kadın istihdamı “açılımı” da diğer tüm adımları gibi sahtedir. İşçi ve emekçi kitleleri kandırmaya ve düzenin bekasına yaramaktadır. Genelge de kadınların istihdamı için hiçbir “iyileştirici” adımı içermemekte, sadece göz boyamaya hizmet etmektedir.



Binler tecavüz kültürünü protesto etti

Siirt’te ilköğretim okulu öğrencilerine tecavüz edildiği gerekçesiyle açılan dava Siirt Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 Haziran günü görüldü. Duruşma vesilesiyle binlerce kişi tarafından gerçekleştirilen eylemde tecavüz kültürü binlerce kişi tarafından protesto edildi.

BDP Siirt il binası önünde bir araya gelen kitlenin içerisinde BDP Mardin Milletvekilli Emine Ayna, Siirt Milletvekilli Osman Özçelik, KESK Genel Sekreteri Emir Ali Şimşek, KESK Kadın Sekreteri Songül Morsümbül, Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak da yer aldı.

“Özgürlük mücadelesini yükseltelim tecavüz kültürünü aşalım”, “Ulusal, sosyal ve cinsel soykırımına son”, “Elinizi toprağımızdan ve bedenimizden çekin!” pankartlarının açıldığı yürüyüşte kitleye polis, pankart ve döviz şiarlarını gerekçe göstererek engel olmaya çalıştı. Polisle yapılan tartışmanın arından adliyeye yüründü.

Adliye önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında Demokratik Özgür Kadın Hareketi Üyesi Gülhan Tekin şunları söyledi: “Tecavüz kültürü sadece kadın bedeni üzerinde gelişmediğini, üzerimize yağdırılan bombalar, doğanın yakılıp yıkılması Munzur ve Hasankeyf’i sular altında bırakacak baraj projelerin yapılması, çocuk ve gençlerimizin öldürülmesi, haklı ama haksız durumlarda panzere taş attıkları gerekçesiyle çocuklarımıza yaşlarından kat kat fazla hapis cezaların verilmesi, Kürt gazetecilere 166 yıl gibi cezaların verilmesi, tutuklanan Kürt siyasetçi ve belediye başkanlarının, operasyonlardan sonra toprağa gömülen gençlerimizin nazik bedenleri gibi tecavüzlerden devlet sorumludur.”

Eylemde konuşma yapanlar arasında yer alan KESK Genel Sekreteri Emir Ali Şimşek sözlerine son dönemde yaşanan operasyonları kınayarak başladı. Son dönemde artan askeri operasyonlar yüzünden çatışmaların şiddetlendiğine işaret eden Şimşek, tecavüz kültürünün bu sürecin yarattığı bir ürün olduğunu dile getirdi. Şimşek şunları ifade etti: “Buradan devlete seslenmek istiyorum; bu olayda birinci dereceden sorumlu olan Müdür yardımcısı ortada yok. Devlet bir tecavüzcüyü bulamıyor mu? Devlet elinde kitap olan bir genci yıllarca cezaevinde tutabiliyor, ama bir tecavüzcüyü bulamıyor.”