8 Mayıs'04
Sayı: 2004/18 (10)


  Kızıl Bayrak'tan
  İki 1 Mayıs, iki eğilim ve reformistlerin hezeyanları
  Saraçhane'de 20 bin işçi ve emekçi buluştu...
  Şişli'de icazetli 1 Mayıs
  Ankara'da 1 Mayıs
  1 Mayıs eylemleri...
  1 Mayıs eylemleri...
  Komünist bir işçinin kaleminden 1 Mayıs...
  Edirne'deki polis vahşeti, Türkiye'deki devlet gerçeğine tutulan bir aynadır...
  Yeni Ceza İnfaz Yasa Tasarısı mecliste...
  Selma Kubat: ÖO Direnişi'nin 111. şehidi
  Deniz, Hüseyin, Yusuf... 6 Mayıs şehitleri anıldı
  YÖK yasası üzerine çatışma sürüyor
  Tek çözüm yolu örgütlü mücadele!
  1 Mayıs, Saraçhane ve işçi hareketi
  Almanya'da 1 Mayıs gösterileri...
  Dünya'da 1 Mayıs...
  NATO: İşçi sınıfı ve emekçi halklara karşı emperyalistlerin kirli savaş örgütü
  İşkence fotoğrafları emperyalist barbarlığın Irak'tan yansıyan kirli suretidir
  İşgal güçleri Felluce'de kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı...
  Siyonist cellatlar Filistinli çocukları katlediyor!
  AB'nin doğuya genişlemesi...
  Kürdistan'daki siyasal akımlar-1
  Kadının kurtuluşu sosyalizmde!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Töre cinayetleri ve Türk Ceza Kanunu’ndaki yeni düzenlemeler...

Kadının kurtuluşu sosyalizmde!

Şemsiye Allak Kasım 2002’de aile meclisinin aldığı karar gereği recmedildi. Yasalara göre recm yasak, ancak söz konusu olan töre olunca durum değişmektedir. Şemsiye’nin suçu “açık ve anlaşılır”; aile erkeklerinin yüzünü kara çıkarmak, onların namusuna söz getirmek. Kadın bedeni üzerinden kurulan namusun korunması gerekçesiyle Şemsiye öldürülmüştür.

Öldürüldüğünde 4 aylık hamileydi. Önce çocuğunu kaybetti, sonra 4 ay boyunca kaldığı hastanede can verdi. Ailesi ölüsüne de sahip çıkmadı.

Şemsiye ilk değildi. 2001 yılında Nayime, kardeşleri tarafından köprüden atılarak öldürüldü. Gerekçe yine aynıydı, “namusumuza laf getirdi”. Nayime 13 yaşındayken istemediği biriyle evlendirilmiş-satılmıştı. Nayime kaderini kabullenen binlerce genç kadının aksine kaçtı. Her kaçışında şiddete maruz bırakılarak kocasına teslim edildi. Beşinci kaçışında ise artık “yola” gelmeyeceği düşünülerek öldürüldü. Bunlar sadece medyaya yansıyan olaylar, bizim bilmediğimiz, çoğu zaman intihar ya da kaza süsü verilerek gerçekleştirilen çok sayıda töre cinayetinin işlendiği biliniyor.

Töre cinayetleri, mal olarak görülen kadın bedeni üzerinde kurulan iktidarın sarsıldığı noktada gündeme geliyor. Mülk olarak görülen kadının, tamamen itaat etmesi beklenir, karşı çıktığı an töre, namus gündeme gelir. Feodal değer yargılarının uzantısı olan töre cinayetleri kapitalist ilişkilerle birlikte de varlığını sürdürebilmektedir. Çünkü kapitalizm ancak kendi gelişimine engel olduğunu geleneklere, törelere vb. mücadeleyi gündemine alır. Aksi durumda her türlü gerici, köleleştirici gelenek varlığını sürdürür.

Töre cinayetlerinin bir yönü kadına ilişkin iken diğer yönü çocuklara dairdir. Cinayetleri işleyenler daha az hapis cezası aldıkları için çocuklardan seçilir. Böylelikle toplumun en savunmasız iki kesimi, kadın ve çocuk töreye kurban olarak verilir.

Töre cinayetlerinin gündeme gelmesiyle, Avrupa Birliği’ne uyum bağlamında gözden geçirilen Türk Ceza Kanunu’nda kadına ilişkin işlenen suçlarda yeni düzenlemeler yapıldı. Basına “kadın-erkek eşitliği sağlanacak, töre cinayetlerinde indirim yok” şeklinde yansıyan düzenlemeler gerçekten ne getiriyor?

Tasarıda cinsel suçlar “topluma karşı işlenen suçlar” başlığı altında ele alınıyor, öncesinde olduğu gibi. Bu, kadının “namus”unu tüm toplumun “namusu” olarak kabul eden feodal anlayışın onaylanmasıdır sadece. Kadın birey olarak ele alınmamakta, toplumun malı olarak görülmektedir.

Tasarıda töre kavramı ortadan kaldırılıyor; ancak edep yasaları adı altında yeni bir düzenleme getiriliyor. Böylelikle öncesinde “töre” ardına gizlenerek gerçekleştirilen tüm fiiller, bundan böyle “edep” ardına gizlenerek gerçekleştirilecek.

Tasarıda nitelikli adam öldürme maddesinde namus kavramına yer verilmeyerek, namus nedeniyle işlenen suçların tahrik indiriminden yararlanmasının önü açılıyor. Önceki düzenlemede de namus nedeniyle işlenen suç ağır tahrik nedeniyle indirime tabi tutuluyordu.

Yeni yasa tasarısı belli noktalarda eskisinden de kötü düzenlemeler öngörüyor. Örneğin tecavüz suçu yeni tasarıda şikayete bağlanıyor. Buna göre, 18 yaşından büyüklere tecavüz edenler ancak şikayet halinde cezalandırılabilecek.

Önceki yasada ırzına geçtiği kadınla evlenmeyi kabul edenler cezadan kurtuluyordu. Yeni düzenlemede de bu konuda herhangi bir değişiklik öngörülmüyor. Böylelikle kadın kendini aşağılayan, tecavüz eden erkekle evlenmek zorunda bırakılıyor. Dahası kadının bedeni yeniden mal düzeyine indirgenip, bedenine sahip olanın hizmetine sunuluyor.

Hiç kuşkusuz yasal düzenlemeler, ne kadar iyi düzenlenmiş olursa olsun, töre cinayetlerini engelleyemez. Kadını mal düzeyine indirgeyen yasalarla birlikte, toplumun hücrelerine kadar nüfuz etmiş feodal zihniyetin değişmesi gerekmektedir. Bunun önündeki en büyük engel ise, kadınların ikincil konumunu pekiştiren düzenin kendisidir. Burjuva düzende kadının tam eşitliği kağıt üzerinde bile tam olarak tanınmaz. Kadın cinsinin aşağılanması, kadın bedeninin meta olarak görülmesi anlayışı yasalara bile geçer.

Töre cinayetleri de dahil olmak üzere kadına yönelik şiddete ve her türlü ayrımcı uygulamalara karşı yükseltilecek tam hak eşitliği mücadelesi kadının özgürleşmesinin yolunu açacaktır. Kadının tam hak eşitliği ve özgürlüğü ise sosyalist toplumsal düzende gerçekleşecektir.



Anadolu Yakası 1 Mayıs çalışması

Seçim çalışmasından aldığımız güçle kesintisiz bir tarzda 1 Mayıs kampanyasına başladık. Bu 1 Mayıs’ı sermayenin saldırılarının daha da katmerleştiği, emperyalist saldırganlığın arttığı ve bu doğrultuda yeni saldırı planlarının yapılacağı NATO Zirvesi öncesinde karşılıyorduk. Emperyalist saldırganlığa ve kapitalist sömürüye karşı geliştirdiğimiz mücadele hattımızla sınıfı kazanmak için kampanya sürecini sürdürdük.

Bu 1 Mayıs çalışmasında kitlelere seslenme alanında iki temel araçtan sözedebiliriz. Birincisi yaygın ve etkin olarak kullandığımız propaganda-ajitasyon materyallerimiz, ikincisi ise 25 Mayıs’ta gerçekleştirdiğimiz piknik ve ön hazırlık çalışması.

Propaganda materyallerimizden 2500 afiş ve 15 bin bildiriyi Anadolu Yakası’nın toplamında kullandık. Afişlerimiz yetersiz sayıda kullanılsa bile, Anadolu Yakası’nın toplamına yayılacak tarzda yaygınlık taşıyordu. Kadıköy’den Tuzla’ya kadar E-5 hattı, Kartal-Maltepe minibüs hattı, Maltepe Gülsuyu ve çevre semtleri, Pendik-Kurtköy ve çevre semtleri, Kartal-Merkez, Sultanbeyli, Sarıgazi, Emek, Ümraniye, Yeni Çamlıca, Dudullu ve civarı afişlerimizle donatıldı. Afiş çalışmasına erken tarihte başlamış olmamız da bir avantajdı. Reformistler çevreler ve devrimci gruplar henüz afiş yapmamışken, ya da yer yer yeni yapılıyorken afişlerimiz dikkat çekebildi. Seçim döneminde yaygın afişleme çalışmasıyla BDSP’yi tanıtmıştık, 1 Mayıs çalışmasıyla bu etkiyi daha da güçlendirdik.

Afişler dışında 15 bin özel sayı kullandık. Bildirilerimizi öncelikle fabrika ve atölyelere taşıdık. 20’nin üzerinde orta ölçekli işletmeye seslendik. Fabrikalar dışında Kartal, Pendik, Maltepe ve Ümraniye’de çalışma yürüttüğümüz semtlerde yaygınca özel sayılarımızı dağıttık.

Kitlelere yönelik yürüttüğümüz en temel çalışma piknik ve ön hazırlık çalışmasıydı. Piknikte 1 Mayıs’a yönelik güçlü mesajlar verildiği gibi, ön hazırlık süreci de bu doğrultuda değerlendirildi. Yaygın bilet satışında 1 Mayıs’a katılmanın tarihsel ve güncel önemi anlatıldı.

1 Mayıs’ı önceleyen son haftamız ise alana çağrı ile somutlaştı. 1 Mayıs’ta neden alanlarda olunması ve işçi ve emekçilerin bu mücadele gününe neden sahip çıkması gerektiği anlatıldı. 1 Mayıs günü Pendik, Kartal, Gülsuyu, Ümraniye, İmes’ten işçiler olarak alanda yerimizi aldık. Saraçhane eylemine yönelik devletin saldırgan tutumu alana gelirken de yaşandı. Kavacık köprüsünde DİSK ve KESK’e bağlı araçlarla birlikte durdurulduk. Burada gerçekleşen coşkulu eylemde en önde yerimizi aldık. Barikat kaldırılıp gecikmeli de olsa alana geldiğimizde kortejimizde yerimizi aldık.

Seçimlerin ardından 1 Mayıs’ı da geride bırakmış bulunuyoruz. Şimdi sırada modern barbarların 28 Haziran’da gerçekleştireceği NATO Zirvesi var. NATO’ya İstanbul’u dar etmek için kolları sıvayacağız. NATO Zirve’sini ancak işçi sınıfının engelleyebileceği bilinciyle sınıfa seslenmemizi sürdüreceğiz. Sürece bu bilinç ve inançla yükleneceğiz.

Anadolu Yakası’ndan komünistler



1 Mayıs faaliyetlerinden...

Fabrikalarda ve emekçi semtlerinde yoğun çalışma yürüttük

İzmir’de yoğun bir çalışma temposuyla geçen seçim döneminin ardından NATO toplantısı öncesine denk gelen 1 Mayıs hazırlıkları yine aynı tempoyla devam etti. Özellikle Çiğli Organize’de olmak üzere 1 Mayıs çalışmasının temel ayağı fabrikalara dayandı. Onlarca fabrikaya değişik araçlarla defalarca gidildi. 5 bine yakın BDSP imzalı 1 Mayıs bildirisi Çiğli Organize işçisine ulaştırıldı. Yine Menemen’den Karşıyaka-Soğukkuyu hattına kadar olan güzergahta, işçilerin sabahları servis bekleme noktalarına BDSP bildirileri dağıtıldı. Çiğli Harmandalı ve Karşıyaka’nın emekçi semtlerine BDSP bildirileri ulaştırıldı. Yanısıra Çiğli Organize Sanayi bölgesine, Çiğli emekçi semtlerine ve Harmandalı’ya 1 Mayıs etkinliğine (2 bin adet) ve 1 Mayıs mitingine davet eden (1500 adet) el ilanları dağııldı, onlarca afiş yapıldı. Tüm materyaller fabrika bölgelerinde sabah servis noktalarında ve belirli merkezi semtlerde sözlü ajitasyon eşliğinde, kapı kapı dolaşılarak işçi ve emekçilere ulaştırıldı. Gazetenin etkin kullanımı da emekçi semtlerinde devam etti. Belli emekçi semtlerine BDSP afişleri yapıldı. Buca’nın emekçi semtlerinde BDSP bildirilerinin dağıtımı yapılırken belirli noktalar BDSP afişleriyle süslendi. 1 Mayıs faalietinde toplam 12 bin materyal kullanıldı.

Yoğun propaganda-ajitasyon faaliyetlerinin dışında işçi ve emekçilerle birebir ilişki kurularak alan çağrısı yapıldı. 1 Mayıs’a daha güçlü bir katılım için iki ayrı bölgede etkinlik yapıldı. Salon etkinliğine 80 kişi, 1 Mayıs pikniğine 30 kişi katıldı.

BDSP/İzmir