İçindekiler:

9 Ekim 2021
Sayı: KB 2021/Özel-35

Gerici-faşist rejimi bekleyen zor günler
Kürt sorununda burjuva liberal çözüm
İdlib’de çatışmalı süreç yeniden başladı
Erdoğan-Putin görüşmesi
Dinsel gericiliğe yeni olanaklar
Kapitalizmin yarattığı konut krizi
BDSP: Miting direnişçi işçilerin kürsüsü olacak
Toplum sağlığı için aşı olmak...
Dr. Hikmet Kıvılcımlı üzerine / 1 - Garbis Altınoğlu
ABD-Çin ticaret anlaşmazlığı
Afganistan hezimeti sonrası iç kavgalar
Slovenya’daki AB zirvesinden...
Fransa ile Cezayir arasında gerginlik
Barınma sorunu üzerine
Liseli gençlik iktidarın korkularını büyütüyor
Liselerde eğitim ve salgın ile ilgili görüşler
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kapitalizmin yarattığı konut krizi derinleşiyor

 

Pandemi ve ekonomik krizle birlikte yaşam koşulları git gide ağırlaşan işçi ve emekçilerin sırtına bir de yüksek kiralar eklendi. Yapılan araştırmalar kira artışlarının son bir yılda yüzde 65’e ulaştığını ortaya koyuyor.

Başta İstanbul, İzmir, Eskişehir gibi büyükşehirler olmak üzere son birkaç aydır ortalama kira asgari ücret sınırlarına dayandı. Kiralardaki artış önemli bir toplumsal sorun olan konut sorununu bir kez daha gündeme getirdi.

Kentsel dönüşüm, mega projeler, taş ocakları, madenler, özelleştirmeler, “doğal afet”, savaşlar, tarım alanlarına el konulması, plansız konut inşası gibi pek çok sebep; özetle sermayenin ihtiyaçlarını gözeten kapitalist sistemin işleyişi, işçi ve emekçilerin insanca yaşanabilir konuta erişimini imkansızlaştırdı. Derinleşen konut krizi ile toplumun büyük bir kesimi depreme dayanıksız, niteliksiz, sağlıksız konutlara mahkûm edildi. Kira artışlarının yanı sıra, gençlerin ve emekçilerin bütçelerine uygun kiralık konut bulmaları da zorlaştı. Bu durum inşaat maliyetlerindeki artış, yüz yüze eğitimle birlikte büyükşehirlere geri dönüşün hızlanması gibi nedenlere dayandırılsa da temel sorun toplumun ihtiyaçlarına değil kâra dayalı kapitalist sistemin kendisidir. AKP-MHP rejiminin işçilerin açlık sınırı altında bir asgari ücrete mahkum etmesi ise, bu sorunu da daha ağırlaştırıyor.

Kiralar asgari ücreti aştı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) hazırladığı konut raporu, son bir yılda İstanbul’da ortalama kiranın 1541 TL’den 2561 TL’ye yükseldiğini gösteriyor. Buna göre, 2021’de yeni kiraya çıkanlar için kiralar geçen seneye göre yüzde 66 oranında zamlandı.

Raporda dikkat çeken bir başka nokta ise, İstanbul’daki boş konut sayısındaki artış oldu. Boş konut sayısı Avrupa’daki diğer kentlerle kıyaslandığında ise ortalamanın üzerindedir. Bu da aslında İstanbul’da boş konut olduğunu, ancak herkes için erişilebilir olmadığını gösteriyor.

CHP’li Veli Ağbaba’nın hazırladığı çalışmaya göre ise İstanbul’da ortalama ev kirası, son bir yılda en az yüzde 63’lük artışla 3 bin 749 TL oldu. Ankara’da ise ortalama ev kirası, 2020’ye göre yüzde 35’lik artışla 1933 TL’ye yükseldi.

Kısmı kazanımlar çözüm değil

Konut krizi sadece Türkiye’de değil dünya çapında derinleşiyor. Birleşmiş Milletler’e göre, evsizliğin nasıl tanımlandığına bağlı olarak değişmekle birlikte, dünyada yüz milyon ila bir milyar arasında evsiz insan bulunuyor.

ABD’de yaşayan evsizlerin sayısı 1929 buhranından bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Hane halklarının yarısından fazlası kiralarını ödeyemezken, çok sayıda kişi evlerinden tahliye ediliyor. Standart alım gücü ölçütlerine göre, asgari ücretli bir işte çalışan bir işçinin, ABD’de tek yatak odalı bir konutun kirasını karşılayabildiği tek bir eyalet dahi yok.

Yaşanabilir, elverişli şartlarda kiralık konuta erişimin zorluğu nedeniyle pek çok ülkede eylemler gerçekleştirildi. Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da konut azlığına ve yüksek kiralara karşı binlerce kişi “yaşam protestosu”na katıldı.

Berlin’de kiraların 2010’dan bu yana yüzde 86 oranında artmasına karşı binlerce kişinin katıldığı eylemler yapıldı. Evlerin büyük şirketlerinden alınıp kamuya devredilmesi için imza kampanyaları düzenlendi. Sokakta verilen mücadele sonucu “kamulaştırma referandumu” gerçekleştirildi. Çoğunluk kamulaştırmadan yana olsa da referandumun bağlayıcılığı bulunmuyor. Bazen kısmi kazanımlar elde edilse de kapitalizmin döne döne ürettiği konut sorunu yakıcılığını koruyor.

Yalnızca barınmak konut krizini çözemez

İnsan onuruna yakışır bir yaşamın önemli bir parçası nitelikli ve ücretsiz barınma hakkıdır. Barınma, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’ne göre “yeterli beslenme, giyinme ve yaşam koşullarının sürekli olarak geliştirilmesi ile bağlantılı bir yaşam standardına sahip olma hakkıdır.”

Dünyanın büyük bir bölümü barınmakta ancak dünya nüfusunun yaklaşık yarısı konutlarının elverişli sayılması için gerekli niteliklerden yararlanamamaktadır.

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesi’nde elverişli bir konutun aşağıdaki 7 özelliğe sahip olması gerektiği belirtiliyor: Kullanım hakkının yasal güvenliği, hizmetlerin kullanılabilirliği, ödenebilirlik, erişilebilirlik, oturulabilirlik, konum, kültürel elverişlilik.

Bu elverişlilik unsurları, sivil toplum örgütleri ve elverişli konut BM Özel Raportörü tarafından şu unsurları kapsayacak şekilde geliştirilmiştir:

“Fiziksel güvenlik, katılım ve bilgi, toprak, su ve diğer doğal kaynaklara erişim, İstimlâk, zarar ve yıkıma maruz kalmama, yeniden iskân, mülkün iadesi, tazminat, geri gönderilmeme ve geri dönüş, Yasal başvuru mekanizmalarına erişim; eğitim ve haklara erişimin güçlendirilmesi ve kadınlara karşı şiddet olmaması.”

Görüyoruz ki, “insanların başlarını sokabilecekleri bir dama” ulaşmaları insanca yaşam için yeterli değil. Erişilebilir ve güvenli konut hakkı için gerekli çok sayıda kriter bizzat kapitalist örgütler tarafından bile kabul ediliyor.

Asgari ücretle yaşayanlar için bunların bir tanesini bile sağlamak git gide imkansızlaşıyor.

Sovyetlerde barınma

İşçi sınıfının iktidarda olduğu Sovyetler Birliği döneminde konut hakkı anayasa ile güvence altına alınmıştı. Bundan 104 yıl önce gerçekleşen Ekim Devrimi’nin hemen ardından konut sorununun çözümü için hızla adımlar atılmış, yeni teknolojik gelişmeler sağlanmış ve kaynakların sınırlı olmasına rağmen sorun büyük oranda çözülebilmişti.

Sovyetler Birliği, Anayasası’nda yer alan “her ailenin, içinde yaşayan kişi sayısından en az bir fazla odası bulunan konut sahibi olması” temel prensibi ile konutu meta olmaktan çıkarmıştı.

Toplumun ihtiyaçlarına değil kâra odaklı kapitalizmde hiçbir toplumsal sorun çözülemeyeceği gibi konut sorunu da kesin bir çözüme ulaştırılamaz. Bu sistemde bir yanda sayısız konut boş tutulurken bir yanda insanca yaşanabilecek konuttan yoksun milyonlar vardır. Konut ve inşaat kapitalist şirketlerin en büyük kâr kaynaklarından biridir.

İnsanca yaşanabilir konuta erişimin temel bir insan hakkı olduğu gerçeğinden hareketle bu hakkın kazanılması için mücadelenin geliştirilmesi büyük bir önem taşıyor. Ancak kapitalist sistemin yarattığı ve yeniden ürettiği konut krizi ancak işçi ve emekçilerin iktidarda olacağı sosyalizmde gerçek çözüme kavuşturulabilecektir.