İçindekiler:

19 Eylül 2021
Sayı: KB 2021/Özel-33

Sınıf eksenli mücadele!
Dinsel gericilik ve laiklik mücadelesi
CHP’nin Güney Kürdistan ziyareti…
Yargı zırhlı çocuk cinayetleri
Alba direnişinde ilk ay geride kaldı
“Kod-29 kaldırılsın!”
TÜSİAD’ın eğitim “değerlendirmesi”
Meslek liseleri devrim meselesidir!
DGB Genişletilmiş MYK toplandı...
Ulucanlar katliamı ve ötesi
Ulucanlar Katliamı’nın politik anlamı ve arka planı - H. Fırat
Afganistan’ın mülteci kaderi
Almanya’da yaklaşan seçimler üzerine…
Dünya işçi ve emekçi eylemlerinden
Toplumu sanatla buluşturma çabası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Mevzi direnişler yaygınlaşıyor...

Sınıf eksenli mücadele!

 

Sınıf hareketinin uzun yıllardır aşılamayan geriliğine, örgütsüz ve dağınık tablosuna rağmen, son dönemde mevzi direnişler üzerinden kendisini ortaya koyan mücadeleler yaygınlaşarak devam ediyor.

Sinbo, Alba, Xiaomi Salcomp, Kentpar, Bel Karper, AdkoTurk (İndomie), İpekiş, Dega Demir, Mastaş, Akınal Bella vb. fabrikaların yanı sıra, çeşitli kentlerde belediye ve inşaat işçilerinin devam eden direnişleri bu olgunun öne çıkan örnekleri oldu. Söz konusu direniş ve mücadelelerin önümüzdeki dönemde daha da yaygınlaşacağını öngörmek bir güçlük taşımıyor. Zira, derinleşen kriz ile pandeminin işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarında yarattığı yıkım her geçen gün ağırlaşıyor. Enflasyonun dizginlenemeyen tırmanışı, Türk Lirası’nın değer kaybetmesi, temel ihtiyaçlara gelen zamlar işçi sınıfının ücretlerinin erimesine ve alım gücünün düşmesine yol açıyor. Pandemi döneminde sömürüyü yoğunlaştırarak sermaye birikimini aralıksız devam ettirmek için devreye sokulan ve kalıcılaştırılmaya çalışılan ücretsiz izin, uzaktan çalışma, kullan at işçilik gibi uygulamalar ise, zaten ağır olan çalışma koşullarını daha da çekilmez hale getirmiş durumda. Bunlara kapitalistlerin işçileri kolayca işten atmalarının önünü açan Kod-29 gibi saldırıları da eklemek gerekiyor.

Özetle, kapitalistlerin kriz ve pandeminin ağır faturasını işçi sınıfının omuzlarına yüklemesi emek ile sermaye arasındaki çelişkiyi her geçen gün keskinleştiriyor, servet-sefalet uçurumunu derinleştiriyor. Bu durum örgütlenme eğilimi ile birlikte yeni direniş ve mücadelelerin mayalanmasına yol açıyor.

***

Sınıf cephesinde yaşanan bu gelişmelere siyasal krizin ağırlaşmasının eşlik etmesi, sermaye düzenini giderek daha büyük bir açmaz içerisine sürüklüyor. Zira, sermaye adına iktidar gücünü elinde tutan gerici-faşist rejim adım adım çözülüyor, çok yönlü sorunları yönetmekte büyük bir zorlanma yaşıyor. Çözülme süreci hız kazanan iktidar bloğu emekçi yığınlar nezdinde inandırıcılığını ve meşruiyetini her geçen gün kaybediyor.

Düzen siyasetindeki bunalımın bir diğer ayağını ise muhalefet krizi oluşturuyor. Seçim hazırlıkları dışında bir gündemi olmayan düzen muhalefeti, çok yönlü sorunlar yumağı altında bunalan emekçilerin gündemlerine zerre kadar ilgi göstermiyor. Kendileri üzerinden bütün bir toplumu hedef alan saldırılara dahi tutum alamayan, her kritik gelişmede gerici-faşist bloğa yedeklenen düzen muhalefeti de kitleler nezdinde inandırıcılık sorunu yaşıyor.

Bir bütün olarak düzen siyasetinin yaşadığı bunalıma rağmen reformist sol kendi zemini üzerinden bile tutarlı bir muhalefet çizgisi oluşturabilmiş değil. Zira kendi varlığını düzen siyasetindeki çatlaklarda politika yapmaya ve seçimlere endekslemiş durumda. Düzen cephesinde ağırlaşan siyasal kriz parlamentarist sol çevreler için bu alanı genişletiyor gibi görünse de, emekçi kitlelerin yakıcı taleplerini esas alan mücadelelere uzaklıkları onlara etkili ve tutarlı bir muhalefete imkan tanımamaktadır.

Reformist sol önümüzdeki süreçte yaşanacak gelişmelere göre tutum belirleyecek. Ya gelişecek sınıf ve kitle hareketleri üzerinden toplumsal mücadele ile kaynaşacak, ya da bugünkü durağanlık koşullarında düzen siyasetine çok daha yaklaşarak kendisine o zeminde alan açmaya çalışacaktır. Halihazırda reformist solun önemli bir kesimi bu çizgide hareket etmektedir.

***

Bu gerçeklik sınıf devrimcilerine çok önemli sorumluluklar yüklemektedir. Bu sorumlulukların başında, bugün için mevzi direnişler üzerinden kendisini ortaya koyan sınıf eksenli mücadeleleri her adımda güçlendirmek, geliştirmek ve birleştirmek geliyor. Tüm güç ve olanaklar bu doğrultuda harekete geçirilmeli, bu alanda mesafe almaya odaklanılmalıdır. Dinci-faşist iktidara karşı mücadelenin gerçek sınıfsal-siyasal ekseni öne çıkarılmalı, işçi sınıfının direniş ve mücadeleleri odak haline getirilmeli, atılan her adım devrimci bir sınıf hareketi yaratma bakışına hizmet etmelidir.

Bu alanda alınacak mesafe diğer toplumsal mücadele dinamiklerini ve ilerici-sol hareketi de etrafında toparlamayı başarabilecek, toplumsal muhalefetin sağlıklı bir zeminde ilerlemesini kolaylaştıracaktır. Tıpkı dünün 15-16 Haziranlar’ı, yakın dönemin Greif Direnişi ve Metal Fırtınası günlerinde olduğu gibi.