18 Eylül 2020
Sayı: KB 2020/Özel-14

Yayılmacı hevesler ve iflas tablosu
Pandeminin seyri ve baskı ortamı
Saray rejiminin sahte pandemi önlemleri
Kapitalizmde yaşam işçiye adil değil
İşçi eylem ve direnişlerinden…
“Bizim kazanımımız tüm işçilerin kazanımıdır!”
Sinbo’da Covid-19 ve ağır sömürü...
Devrimci sendikal anlayışa saldırmaktan vazgeçin!
İşçi Ahmet öldü, sen neyi bekliyorsun?
Parti Programı’nı sunuş konuşması - Mustafa Suphi
İstanbul’da Komünist ve İşçi Hareketi - Ethem Nejat
Türkiye’de Kadınlık Hareketi hakkında - Naciye Yoldaş
Sömürgeler sorunu hakkında konuşma - Hilmioğlu İsmail Hakkı
BAE-İsrail anlaşması...
İşçi ve emekçi eylemlerinden
Özerk-demokratik üniversite için mücadeleye!
AKP sorumluluğu öğrenci ve velilere yıkma peşinde
Ape Musa Kürt halkının özgürlük mücadelesinde yaşıyor
Ölümünün 35. yılında Ruhi Su’yu saygıyla anıyoruz
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

AKP iktidarı, sorumluluğu öğrenci ve velilere yıkma peşinde

 

MEB 21 Eylül’de okullarda yüz yüze eğitim verileceğini duyurdu. Eylül ayının başından bu yana koronavirüse yakalananların ve yaşamını yitirenlerin sayısında artış yaşanması, verilen bu karar hakkında ciddi tartışmalara yol açtı. MEB, aldığı kararlarda öğrencilere ve velilere sormadan hareket ederken, toplumda oluşan tepkiler sonucu yüzünü öğrenci ve velilere “sözde” dönmek zorunda kaldı. Son olarak okul öncesi ve 1. sınıf öğrencileri için yüz yüze eğitimin verileceği kararlaştırılırken, öğrencilerin okula gönderilip gönderilmeyeceği inisiyatifini ailelere bırakan MEB, sorumluluğu ailelere yükleme hedefinde. Bu doğrultuda, velilere sözleşme imzalatılacağı da kamuoyuna yansıdı.

AKP iktidarı, salgının Türkiye’de görülmeye başlamasıyla birlikte eğitim kurumlarının kapatılması kararını almıştı. Ardından, henüz uzaktan eğitim için alt yapı oluşturulmadan eğitime uzaktan devam edileceği açıklandı. Uzaktan eğitim döneminde gerekli teknik ihtiyaçlar giderilmediği için öğrencilere ciddi mağduriyetler yaşatıldı. Ancak MEB Bakanı Ziya Selçuk kameralar önüne geçerek, uzaktan eğitimin “başarılı” bir şekilde verildiği üzerine övündü. Oysa kendi açıkladıkları veriler dahi vahim tabloyu gözler önüne sermek için yeterlidir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) verilerine göre koronavirüs sebebiyle gerçekleşen uzaktan eğitim sürecinde kamu okullarında 15 milyon 88 bin 592 öğrenciden yalnızca 7 milyon 383 bin 213 öğrenci EBA’ya girebildi. Öğrencilerin yalnızca yüzde 48,9’u EBA üzerinden verilen uzaktan eğitim derslerine katılabilirken yüzde 51,1’i ise EBA’ya giremedi.

Dünya geneline baktığımızda ise bu süreçte neredeyse bütün ülkelerde eğitim alanında kaos yaşandığını söyleyebiliriz. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) 100 ülkeden topladığı veriler doğrultusunda yaptığı açıklamada, salgın nedeniyle okulların kapanmasının 1,5 milyar çocuğu olumsuz etkilediğini belirtti. UNICEF, her çocuğun uzaktan eğitim için gereken teknoloji ve araçlara erişimi bulunmadığı gibi aynı zamanda bazılarının çalışmaya zorlandığına da dikkat çekti. Dünya genelinde en az 463 milyon çocuğun Covid-19 salgını döneminde uzaktan eğitime erişimi olmadığını vurguladı.

Eğitimde yaşanan kaos ortadayken, MEB şimdi de bu kaosun yaratacağı yeni sorunların sorumluluğunu öğrenci ve velilere yıkma hedefinde. Yüz yüze verilecek eğitimde, isteyen velilerin mazeret bildirmesi durumunda çocuklarını okula göndermeyebilecekleri açıklandı. Kimi ailelerin çocuklarının eğitimlerini evde devam ettirebilme imkânı varken, birçok aile ise imkansızlıktan kaynaklı çocuğunu okula göndermek zorunda kalacak. Göndermek istemezse, bu kez de çocuğunun eğitim alamama sorumluluğu kendi üzerinde olacak. Uzaktan verilen eğitimin niteliksizliği ortadayken, alınan bu karar ile birlikte eğitimdeki belirsizlik, yaşanılan kaosu derinleştirecek. Eğitim en temel hakken ve herkes için nitelikli ve ulaşılabilir olması gerekirken, bu haliyle AKP iktidarı tarafından eğitim hakkının gasp edildiği bir kez daha görülmüş oldu.

P. Sevra

 

 

 

 

 

Taylan Özgür sosyalizm mücadelemizde yaşayacak!

 

Mustafa Taylan Özgür 23 Şubat 1948 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. İlkokulu bitirdikten sonra Ankara Atatürk Lisesi’nde lise öğrenimine başladı. Ankara’da lise eğitimini bitirdikten sonra ODTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliğini bölümünü kazandı ve ODTÜ’de üniversite eğitimine başladı.

1960’lı yılların sonlarına doğru başladığı üniversite sıralarında, 1968 hareketliliği içerisinde sol ve sosyalist düşüncelere ilgi duyma başladı ve ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü’ne katıldı. ODTÜ’de yapılan öğrenci birliklerinin seçiminde mücadele yoldaşı Sinan Cemgil ODTÜ Öğrenci Birliği’nin başkanı olarak seçilirken, Taylan Özgür de Öğrenci Birliği’nin Denetleme Kurulu üyeliğine seçilir. Avrupa’da ve Latin Amerika’da gelişen anti-emperyalist mücadele Türkiye topraklarında da görülmeye başlar. 6. Filo’nun denize dökülmesi, Vietnam kasabı Kommer’in arabasının ODTÜ’de yakılması gibi birçok anti-emperyalist eylem dönemin öncü ve devrimci gençleri tarafından gerçekleştirilir. Taylan Özgür de anti-emperyalist mücadelenin öncüleri arasındadır. ODTÜ Rektörü Kemal Kurdaş’ın daveti ile 6 Ocak 1969’ta ODTÜ’ye gelen Kommer’in arabasının ters çevrilerek yakılması eyleminde yer alan Sinan Cemgil, Hüseyin İnan, Yusuf Arslan gibi dönemin gençlik önderleri arasında ve tutuklanan 13 öğrenci içerisinde Taylan Özgür’de vardı. Taylan Özgür iki ay tutuklu kaldıktan sonra 12 Mart 1969’ta serbest bırakılır ve mücadelesine kaldığı yerden devam eder.

23 Eylül 1969 günü İstanbul Üniversitesi’nde düzenlenecek Öğrenci Birliği seçimleri toplantısına Ankara’dan yoldaşı Deniz Gezmiş ile birlikte gelir. Dönemin öncüleri arasında yer aldığı için aranır durumda olan Deniz Gezmiş, İstanbul Üniversitesi dekanlığına çıktığı sırada polis tarafından gözaltına alınır. Deniz’i gözaltına aldıktan sonra polisler Taylan Özgür’ü de zorla otomobile bindirerek gözaltına almak ister ama Taylan Özgür bir şekilde polisin elinden kurtulur. Devrimcileri, ilericileri katletmek için sermaye devleti tarafından beslenen eli kanlı bir katil tarafından Taylan Özgür sokak ortasında arkasından vurulur. Taylan Özgür karaciğerine isabet eden kurşun yarasından ve saatlerce yapılan işkencelerden kaynaklı vurulduğu günün akşamında yaşamını yitirir. Taylan Özgür 5 bin öğrencinde katıldığı kitlesel bir cenaze töreni ile ve 26 Eylül günü Ankara Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedilir.

Taylan Özgür’ü vuran kişi vurulduğu günden bugüne kadar açıklanmadı ve katiller adeta devlet eliyle kollandı ve kollanmaya devam ediyor.

Taylan’ın öldürülmesinin ardından 51 sene geçti. Aradan geçen yıllara rağmen sermaye devleti devrimcileri katletmek ve devrimcilerin katillerini korumaktan vazgeçmedi. 51 yıl önce Taylan’ı katledenler 2009 yılında sınıfın, devrimin ve sosyalizmin bayrağını taşıyan ve bu bayrağı yükseltmek için işçilere, emekçilere ve gençliğe çağrı yapan Alaattin Karadağ’ı sokak ortasında katletti. Taylan’ın katillerini koruyanlar Alaattin’in katillerini de korudular ve korumaya devam ediyorlar.

Taylan’ı, Denizleri, Sinanları, İboları ve Alattinleri katlederek devrim ve sosyalizm mücadelesini bitirebileceklerini sananlar yanılıyorlar. Bu topraklarda onlarca genç, işçi ve emekçi devrimin ve sosyalizmin bayrağını taşımaya devam ediyor ve edecektir. Katliamcılardan hesap sormaya, özgür, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyayı kurmak için mücadeleyi büyütmeye devam edeceğiz. Katledilen her devrimcinin anısını sosyalizm mücadelemizde yaşatacağız.

K. Sönmez