4 Eylül 2020
Sayı: KB 2020/Özel-12

Yıkım politikalarına karşı örgütlü mücadele!
Libya’daki son gelişmeler ve Türkiye
Barolar yine iktidarın hedefinde
Salgın değil, asıl tehlike kapitalizm!
Bakanların şirketleri servetlerini katladı
Barış Atay’a saldırı ve devrimci sorumluluk
“Doğamızı ve tarihimizi kurtaralım”
Sosyal medya yine AKP iktidarının hedefinde
Yusufeli Barajı’nda yaşananlar…
Dardanel’de rekor büyüme
150 yılın aynasında devrim reform diyalektiği
ABD’de Cumhuriyetçi Parti kongresi
‘Mississippi Yanıyor’ ve ‘nefes alamıyorum’
Doğu Avrupa solu ve Belarus’taki gelişmeler
IG Metall’in önerisi ve gerçekler
Soluduğumuz zehirli hava: Kapitalizm
Dünyada eylem ve protestolar
“Gerçek yaşamda seyirci yoktur”
Proleter sanatın yorulmaz savaşçısı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Salgın değil, asıl tehlike kapitalizm!

 

Koronavirüs sorunu tüm dünyada çığ gibi büyümeye devam ediyor. Zira, toplum sağlığını hiçe sayan ve kendi sefil çıkarlarını öncelik gören kapitalistler, salgını bitirmek şöyle dursun daha da yayılmasına neden oluyorlar.

Pandemi ülkemizde olduğu gibi dünya ülkelerinde de tırmanışa geçti. Dünyada şimdiye kadar can kaybı 850 bini aşmakla birlikte toplam vaka sayısı 25 milyon 383 bini geçmiş bulunuyor. Vaka sayılarında Amerika ve Brezilya’dan sonra üçüncü sırada yer alan Hindistan’da 30 Ağustos’ta rekor artış yaşanarak 24 saatte 78 bin 761 kişide virüs tespit edildi. Bu gelişme tüm zamanlarda bir günde en yüksek vaka sayısı olarak kayıtlara geçerken, buna karşın ülkede ekonominin çarkı dönsün diye hiçbir önlem alınmamakta ve göz göre göre insanlar ölüme terk edilmekteler. Yine yakın zamanda Almanya ve İngiltere’de de vaka sayılarında ciddi bir artış yaşandı. Tüm bular yaşanırken, emperyalist-kapitalist devletler koronavirüs krizini emekçilerin sırtına yükleyerek bu süreci kendi lehlerine en az hasarla atlatma derdindeler.

Dünya ölçeğinde test sayısı arttıkça korkunç gerçekler de gün yüzüne çıkıyor. Türkiye’de ise test sayıları sınırlı tutularak gerçeklerin üzeri örtülmeye çalışıyor. Böylelikle gerici faşist rejim toplumu virüsün “kontrol” altında olduğu yalanına inandırmaya çalışıyor. Öte yandan, sağlık emekçilerinin “tükeniyoruz”, “ölüyoruz” çığlıklarını duymayan rejim, beş sağlık emekçisinin bir günde hayatını kaybetmesine seyirci kalarak, sağlık emekçilerin taleplerini ise görmemezlikten gelerek ölümlerine sebep oluyor.

Sağlık Bakanı tarafından açıklanan günlük koronavirüs tablosunda dahi vaka sayılarının iki bine yaklaştığı ve ölümlerin arttığı görülürken, gerçek tablonun bunun on katı olduğu ifade edilmektedir. Örneğin, bir günde sadece Diyarbakır’da 15 kişi hayatını kaybetti. 23 Ağustos’ta sadece Malatya’da 28 kişi hayatını kaybederken, resmî açıklamaya göre ülke genelinde 18 kişinin koronadan hayatını kaybettiği söylendi. Açıklanan resmi rakamların sahada bir karşılığı olmadığını söyleyen enfeksiyon uzmanları hastanelerdeki yoğunluğun açıklanan rakamların çok ötesinde olduğunu belirtiyorlar. Hastanelerdeki yoğunluktan kaynaklı doktorlar, hastalar arasında seçim yapmak zorunda bırakılıyor. Gerici faşist iktidar ise resmi olarak yaptığı açıklamalarda rakamları düşük tutarak toplumu rahatlatmaya çalışıyor. Yayılan virüse rağmen fabrikalar, madenler, işletmeler tam gaz çalışırken, işçilerin ölüleri üzerinde yükselen saltanatlarının keyfini çıkaran sermaye iktidarı, pandemi koşullarını fırsata çevirerek ortaya koyduğu politikalarla işçi ve emekçilere kölelik koşullarını dayatıyor.

AKP-MHP rejimi kendi bekasını toplumun çıkarıymış gibi yansıtarak ve bir avuç zümrenin zenginliğini her şeyin üstünde tutarak önüne gelen her şeyi yağmalıyor. Gerici faşist iktidar ne koparırsam kar mantığıyla hareket ederken, geçtiğimiz hafta kendileri de birer sermayedar olan bakanların yaptığı açıklamalar toplumda infial yarattı. Özel okul sahibi Eğitim Bakanı öğretmen maaşlarının “yük” deme rahatlığını kendinde görürken, Medipol Hastaneleri’nin sahibi Sağlık Bakanı ise “özel hastanelerde 250 TL’ye test yapılabilir” diyerek arsızlıkta sınır tanımadı.

 Bu iki örnek de gösteriyor ki AKP iktidarı ve sermayedarlar için toplum sağlığı yok hükmündedir. Bütçeyi ve kaynakların çoğunu yağlamayıp geri kalanları da savaş ve saldırganlık için harcayan, milyonlar salgın ve açlıkla boğuşurken pandemiyi fırsata çevirip zenginliklerini büyüten sermaye ve AKP iktidarı, pandeminin kontrol altına alınmamasının bizzat sorumlularıdır. Halkı koronavirüsün insafına terk ederek, rezil planlarını hayata geçirmek için pervasızlıktan kaçınmamaktadırlar. İşçiler ve emekçiler virüsten, işsizlikten, açlıktan boğuşurken, sarayın efendileri ise bu ortamı istismar ederek kirli planlarını bir an önce gerçekleştirme talaşı içerisindedir.

Ortaya koyduğu politikalarla kitle desteğini kaybettiğinin farkına varan Saray rejimi, etekleri tutuşmuş bir şekilde Ayasofya şovu ya da bol gazlı “müjde”lerle günü kurtarmaya çalışıyor. Yaptıklarının toplum tarafından bir karşılı olmadığını görünce de toplumun üzerindeki baskı ve zorbalığı tırmandırıyorlar.

Günümüzde gelişen bilim ve teknolojiyle salgın şimdiye kadar kontrol altına alınabilirdi. Var olan imkânlar toplumun sağlığını esas alan şekilde kullanılsaydı ne salgın ne de başka bir şey toplum için tehdit unsuru olamazdı. Fakat sermayenin çıkarlarını gözeten ve bir avuç asalağın zenginliğini toplumun ihtiyaçlarından daha öncelikli sayan kapitalist sistem var oldukça işçi ve emekçilerin yaşamı tehlike altında olmaya devam edecek.

N. Kaya

 

 

 

 

 

Musa Orhan’ın salıverilmesine protesto

 

İşçi Emekçi Kadın Komisyonları (İEKK) Musa Orhan’ın serbest bırakılmasını protesto etti, çürümüş düzene karşı mücadele çağrısı yaptı.

Sefaköy metrobüs çıkışında gerçekleştirilen basın açıklamasında İEKK imzalı “İpek Er’e cinsel saldırıda bulunan, ölümüne sebep olan Musa Orhan serbest bırakıldı! Çürümüş düzene karşı mücadeleye!” ozaliti açıldı.

Yapılan ajitasyon konuşmasında artan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet teşhir edildi. “Çürümüş düzen biz işçi ve emekçi kadınlara baskı, sömürü, şiddetten başka bir şey vermiyor” denilen konuşmalarda işçi emekçi kadınların evde, işte, sokakta karşı karşıya kaldığı şiddet teşhir edildi. “Kadın erkek el ele çürümüş düzene karşı mücadele” çağrısı yapıldı. Konuşmada salgın sürecinde en ağır faturanın işçi ve emekçi kadınlara kesildiği, salgın sürecinde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadına yönelik şiddetin arttığı ifade edildi. Ayrıca Musa Orhan serbest bırakılırken adil yargılama talebi için ölüm orucunda olan Ebru Timtik’in ölüm orucunun 238. gününde hayatını kaybettiği belirtildi.

İEKK adına okunan basın açıklamasında ise son dönemde yaşanan kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet olayları teşhir edildi. İpek Er ve Pınar Gültekin örnekleri verildi. Basın açıklaması şu şekilde sonlandırıldı:

“Bizler biliyoruz ki bu çürümüş düzen ayakta kaldığı sürece İpek Er son olmayak, kadına yönelik şiddet ve cinsel istismar devam edecek. Pınar Gültekin’in eski erkek arkadaşı tarafından yakılıp, varile konup, üzerine beton dökülerek vahşice katledilmesi hafızamızda! Cinsel saldırıya uğrayan, katledilen kadınların hepsi hafızamızda! Unutmayacağız!

İşçi-emekçi kadınları ikinci sınıf cins olarak gören, çifte sömürüye maruz bırakan, aşağılayan, katleden çürümüş düzene karşı mücadele edeceğiz!

İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları olarak başta emekçi kadınlar olmak üzere tüm emekçileri de hem kapitalist sömürüye hem de onun ayrılmaz bir parçası olan kadına yönelik şiddet, ayrımcılık ve baskıya karşı kadın-erkek el ele mücadele etmeye çağırıyoruz.

Sömürü, şiddet, ölüm getiren çürümüş kapitalist sisteme karşı mücadele edelim! İnsanca bir yaşam için sosyalizm mücadelesini büyütelim!”

Basın açıklaması boyunca sık sık “İnsanca yaşamak istiyoruz!”, “Tek yok devrim, kurtuluş sosyalizm!”, “Kadına yönelik şiddete hayır!”, “Kadın erkek el ele örgütlü mücadeleye!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganları atıldı. İEKK imzalı “Kadın cinayetlerine HAYIR!”, “Kadına yönelik şiddete HAYIR!”, “Kapitalizm şiddet üretir... Yaşamak için sosyalizm!”, “Çocuk istismarına SON!” dövizleri taşındı.

Basın açıklamasını izleyen pek çok emekçi alkışlarla eyleme destek verdi. Ayrıca yoğun polis ablukası dikkat çekti.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece