14 Haziran 2019
Sayı: KB 2019/22

İşçi sınıfı kölelik dayatan rejimden hesap sormalıdır!
Gerici-faşist iktidara geçit yok!
ABD ile ilişkilerde S-400 düğümü
Eski Tayyip Erdoğan’ın bugüne itirafları
Kürt halkı unutmayacaktır!
Açlık grevi eylemcilerinin tedavileri engelleniyor
Metal TİS’leri mücadele dinamiklerinin birleşip örgütlendiği bir süreç olabilmelidir!
“Onurumuz ile yaşamaya devam edeceğiz!”
Karadeniz: Bir halklar mozaiği - Habip Gül
Kriz, kadın işçiler ve taleplerimiz
15-16 Haziran Direnişi’nin mirasına sahip çıkalım!
Boşanma davalarında arabuluculuk
“Çevreci” Türkiye
Gündelik hayatın içinden İstanbul seçimleri
Clara Zetkin: Son nefesine kadar mücadele eden bir devrimci
‘84 ölüm orucu direnişi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metal TİS’leri mücadele dinamiklerinin birleşip örgütlendiği bir süreç olabilmelidir!

 

Metal işçileri yeni bir TİS sürecini karşılamaya hazırlanıyorlar. İşkolunun yetkili üç sendikası olan Türk Metal, Birleşik Metal-İş ve Çelik-İş, kapsam dahilindeki fabrikalardaki işçileri temsilen Eylül ayından başlayarak MESS ile masaya oturacaklar.

Metal işkolunda gerçekleşen grup TİS’leri, toplam sınıf mücadelesi açısından her dönem büyük bir önem arz etmiştir. Sermayenin koçbaşı misyonunu üstlenmiş metal patronlarının sendikası MESS ile işçi sınıfın en dinamik ve öncü bölüğü olan metal işçilerinin karşı karşıya gelişi, doğal olarak sınıflar mücadelesinin seyrini belirlemiştir. Bu karşı karşıya gelişin önemli bir alanı olarak metal TİS’leri, sermaye sınıfının yaklaşımlarının ortaya konulduğu bir düzlem olduğu gibi, ekonomik ve sosyal açıdan işçi sınıfının kazanımlarını da belirleme özelliğine sahiptir. Metal TİS’leri üzerinden ortaya çıkan sonuçlar, bugün sendikalı sendikasız fabrikalarıyla tüm metal işkolunun yanı sıra bir dizi farklı işkolunda da temel kriter durumundadır. Onlarca fabrikada yüz binin üzerinde işçiyi kapsayan metal TİS süreci, aynı zamanda işçi sınıfının birleşik mücadelesi açısından da önemli olanaklar sunmakta, güçlü bir potansiyel ortaya çıkartmaktadır.

Türkiye ekonomisinin belkemiğini oluşturan metal işkolundaki TİS sürecinde yaşanan her gelişme ülke ekonomisini doğrudan etkileyebilecek bir mahiyettedir. Metal işçisi de mücadele deneyimi ve birikimi açısından her dönem işçi sınıfının öncü ve dinamik kesimi olarak öne çıkmıştır. Sermaye temsilcileri bunun bilinciyle masaya otururlar. Asgari bir bilinci olan her işçi ise burada sınıf lehine yaşanabilecek her gelişmenin kendisine doğrudan yansıyacağını bilir.

Metal TİS süreci aynı zamanda çetin bir sınıf mücadelesi alanıdır ve süreci belirleyen de sınıfın bilinç, örgütlülük ve kararlılık düzeyidir. Metal işçisi halihazırda TİS sürecini bilinç ve örgütlülük bakımından yazık ki oldukça zayıf ve dağınık bir tabloda karşılıyor. Kuşkusuz ki Metal Fırtına ile ortaya çıkan mücadele dinamizminin etkileri sürüyor. Keza geçtiğimiz TİS sürecinin deneyimleri hâlâ izlerini koruyor. Fakat bilinç ve örgütlülük planındaki zayıflık, sınıf mücadelesinin sürekliliğini sekteye uğratan, deneyim ve birikimleri kalıcılaştıracak kanalları yaratmayı zora sokan önemli bir engel teşkil ediyor. Dönem dönem yaşanan hareketlilikler, mücadele istek ve iradesinin, biriken öfkenin dışavurumu olarak gerçekleşiyor fakat genelde sermayenin bilinçli ve hedefli saldırıları ile boşa çıkartılıyor. Öne çıkan işçiler sistematik bir kıyım ile fabrikaların dışına itiliyor. Sendikal bürokrasinin varlığı ve etkisi tabloyu daha da ağırlaştıran bir etken oluyor.

Onlarca fabrikada on binlerce işçiyi kapsayan Metal Fırtına deneyimi ve ardından yaşanan kırılmalar elbette önemli bir deneyim yarattı. Sonraki TİS sürecinde ortaya konulan mücadele istek ve kararlılığı hem sermayeyi hem de sendikal bürokrasiyi önemli ölçüde zorladı. Fakat sınıf mücadelesinde bütünlüğü ve sürekliliği sağlayacak taban örgütlülüğü, dinamizmi ve bilinci yaratılamadığı oranda, metal işçisi önündeki engelleri aşmak noktasında hep bir sınıra geldi ve takıldı. Bu sınırlar sermaye ve sendikal bürokrasinin elini güçlendiren önemli bir dayanak olarak bugüne kadar kullanıldı.

Metal işçisi saflarında geçmiş zayıflıklar sürüyor ve yaklaşan TİS süreci bu zayıflıklarla beraber karşılanacağa benziyor. Dolayısıyla TİS sürecine hazırlık her şeyden önce bu zayıflıklara müdahale üzerinden gerçekleşebilmelidir. Taleplerin belirlenmesi süreci, örgütlenme hattı, mücadele bakışı bütünlüklü düşünülebilmeli, kazanıma kilitlenmiş bir iradeyle bütünlenebilmelidir. Zira ekonomik ve sosyal hakları kazanmanın ve güvenceye almanın bundan başka bir çözümü bulunmuyor.

***

Ülke ağır bir ekonomik krizin içinden geçiyor. Kapitalist krizinin faturası her alanda işçi ve emekçilere çıkartılıyor. Ekonomik ve sosyal saldırılar ile hak gaspları peş peşe hayata geçiriliyor. Çalışma koşulları ağırlaşırken, yoksulluk ve sefalet derinleşiyor vb. Metal işçileri uzun bir süredir giderek ağırlaşan çalışma ve yaşam koşullarına katlanıyorlar. Bu TİS sürecine ekonomik ve sosyal sorunların ve bu sorunların mayaladığı mücadele isteğinin damgasını vuracağı açık. Yıllardır yaşanan geriye gidiş, metal işçisi açısından artık kaldırılabilecek durumda değildir.

TİS süreçlerinin önemli bir parçası, tam da bugünkü somut tablo üzerinden ortaya çıkan talepler ve bu taleplerin belirlenmesi sürecidir. Metal işçisinin yakıcı sorunları ve ihtiyaçları taleplerin belirlenmesinde temel etmen olabilmek durumundadır. Bu talepler, masa başı çalışmalarla değil, bizzat metal işçisinin tabandan katılımıyla hazırlanmalıdır. Zam oranlarından sosyal haklara kadar bir dizi başlıkta ifade edilebilecek bu taleplerde gözetilecek husus, sermayenin neyi verebileceği değil, metal işçisinin yakıcı ihtiyaçları ve çıkarları olmalıdır.

Taleplerin belirlenmesi, bu taleplerin kazanılması için ortaya konulacak mücadele bakışı ve anlayışı ile bütünlenebilmelidir. Bin bir bağla işçi sınıfını kötürümleştirmeye çalışan yasal ya da fiili engeller karşısında, işçi sınıfının mücadele yasalarını işletmek temel yönelim olabilmelidir. Mücadele hattı haklı ve meşru olmanın gücüyle inşa edilmelidir. Grev kararlılığı ve bu kararlılık karşısında olası grev yasaklarına karşı şimdiden önlemler alınmalıdır. Fabrika fabrika TİS komiteleri oluşturulmalı, bu komiteler sürecin her aşamasında yetkili kılınmalıdır. Olası grev koşullarında bu komiteler grev komitelerine dönüştürülmelidir. Yasal veya fiili olarak grev koşullarına çok yönlü hazırlık bugünden başlatılmalı, politik, moral ve mali yönlerde gerekli adımlar atılmalıdır.

TİS süreçleri iki sınıfın karşı karşıya geldiği özel bir mücadele alanı olarak değerlendirilmeli, buna uygun bir çaba ve irade ortaya konulmalıdır. Sürecin her aşamasında metal işçisinin iradesini ve inisiyatifini açığa çıkartmak, mücadele bakışını ve bilincini güçlendirmek çabası esas alınmalıdır. Ön süreçlerinde olduğu gibi, masa başında da söz, yetki ve karar metal işçisinin olmalıdır.

Bu sürecin örgütlenmesinde öncü metal işçilerinin oynayacağı rolün oldukça önemli olduğunu belirtmeye bile gerek yoktur herhalde. TİS sürecinin metal işçisi açısından olduğu kadar, bir bütün olarak işçi sınıfının sermaye karşısında mücadelesini doğrudan etkileyebilecek bir özellikte olduğu unutulmamalı, öncü metal işçileri misyonlarına bu gözle bakabilmelidir.

MESS ile karşı karşıya gelmek, yakıcı talepleri kazanmak, bu konuda öncü metal işçilerinin göstereceği kararlılık ve yönlendiriciliğin gücü ile doğru orantılı olacaktır. Zira sermayenin dayatmalarını aşmanın yanı sıra, birçok deneyimin gösterdiği gibi, TİS mücadelesinin önemli bir parçası da sendika ağalarıyla da dişe diş bir mücadeledir. MESS birçok örneğinde görüldüğü gibi sendikal bürokrasiyi metal işçisinin mücadelesini engellemenin önemli bir basamağı olarak görmekte, buna uygun davranmaktadır. MESS güdümünde Türk Metal, varlığı yokluğu tartışmalı Çelik-İş ve giderek Türk Metal’leşme yolunda ciddi mesafeler kat eden Birleşik Metal-İş gerçeği ile karşı karşıya olunduğu bir an bile akıldan çıkartılmamalıdır.

Metal fabrikalarında giderek güçlenen bir tepki olduğu açık. Ekonomik saldırılar, işte atmalar, hak gaspları tepkilerle karşılanıyor, mücadeleyi güçlendirecek dinamikleri açığa çıkartıyor. TİS süreci bu dinamiklerin birleşip kaynaşmasının vesilesi olabilmeli, biriken tepkinin örgütleneceği ve açığa çıkacağı kanalların yaratılması süreci olarak değerlendirilmelidir.

 

 

 

 

“Biz devam ederken çarkları döndürmeye…”

 

Kocaeli’de bir tekstil fabrikasında İSİG Meclisi’nin açıklamasına göre, içlerinde biri çocuk yaşta olmak üzere 6 kadın işçi yanarak can verdi. Katliamın yaşandığı Akpınar Textil’de, aslolan üretimin yürümesi, patronun kâr etmesiydi. Nasıl olsa oluşan risklerin bedelini işçiler ödeyecekti.

Yaşanan katliamın altından en kabasından ihmaller ve suçlar dizisi çıktı. Söz konusu fabrikada yangın söndürme cihazları yok, yangın merdiveni yok, çocuk yaşta işçi çalıştırma var, kayıt dışı işçi çalıştırma var…

Ölen işçiler Suriye ve Afganistan uyruklu işçilerdi. İçeriden verilen bilgilere göre yabancı uyruklu işçiler tıpkı Soma’da olduğu gibi dayıbaşı aracılığıyla işe getiriliyorlardı. Bu yüzden tatil gününde daha ucuza çalıştırılıyorlardı.

Bu yaşananları Soma’da, Ermenek’te, Torun Center’da ve Marmara Park AVM inşaatında gerçekleşen kitlesel iş cinayetlerinden biliyoruz. Ve yine biliyoruz ki göstermelik cezalarla esas gerçek örtülecek, ölen işçilerin acıklı hikâyeleri, o da gerek duyulursa tabii, burjuva medyada kısaca yer alacak. Sonrasında burjuva yargısı, hizmet ettiği sınıfı aklayacak yine.

Daha şimdiden avaz avaz bağırıyor sermaye medyası, yangından sorumlu patron ve taşeron tutuklandı, adalet yerini buldu diye. Oysa daha geçen haftalarda Soma’da 301 kişinin katillerinden sadece biri olan, maden sahibi Can Gürkan serbest bırakıldı. Şimdi hızla unutturulacak 6 işçiyi göz göre göre katledenler mi tutuklu kalacak?

Ve “Biz devam ederken çarkları döndürmeye” yeni katliamların zemini fabrikalarda, rafinerilerde, inşaatlarda, limanlarda hazırlanmaya devam edecek.

Zalimlerin biz işçilere fıtrat, kader vs. diye dayattıkları bu kölece yaşam biz sustukça daha da ağırlaşacaktır. Soma’da sedye kirlenmesin diyen işçi, İstanbul’da ayağa kalkmadığı için sermayedar tarafından darp edilen işçi, işsizlik sonucu kendini yakan işçi… Hiçbirinde biz işçiler için güzel bir son yok.

Fıtrat ya da kader değil, hepsi planlı cinayet!

Bu kölece yaşam fıtrattan kaynaklı değil, örgütsüz oluşumuzun bir sonucudur. Evet, kredi borcumuz var, aldığımız maaşla kıt kanaat geçiniyoruz ve çalıştığımız halde yarına korkuyla giriyoruz. Çünkü kaderimiz patronların iki dudağı arasında. Oysa susup bu kadere razı olmak bir çözüm değil. Çözüm, fabrikalarımızda üretimin tümüne hakim olacak, söz, yetki ve kararın bizde olduğu bir düzen için mücadele etmekten geçiyor. Biz işçiler ancak patronların kâr çarkına dokunursak gücümüzü hisseder, geleceğimizi özgürleştirebiliriz. Sınıf mücadelesini yükseltmediğimiz sürece patronlar bizi ciddiye dahi almayacaklardır.

Sonra da yeni Somalar, Ermenekler, Kozlular bugün bizim, gelecekte de çocuklarımızın fıtratı olur, “biz devam edersek sermaye için çarkları döndürmeye…”

Sınıf bilinçli bir işçi

 

 

 

 

 

Kocaeli’de iş cinayetine karşı basın açıklaması

 

6 Haziran 2019 günü Kocaeli’nin Çayırova ilçesi Cumhuriyet Mahallesi’nde kurulu bulunan Akpınar Tekstil fabrikasında çıkan yangında 5 işçi yaşamını yitirmişti.

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB Kocaeli örgütlerinin çağrısıyla bir araya gelen ilerici-devrimci kurumlar, yaşanan iş cinayetini protesto etmek amacıyla basın toplantısı düzenledi. Eğitim-Sen Kocaeli Şubesi’nde gerçekleştirilen açıklamayı KESK Dönem Sözcüsü Ethem Kartal okudu. Kartal açıklamada şunlara değindi: “6 Haziran günü bayram yapılması gereken bir günde aldığımız bir haberle hepimiz çok üzüldük. Çayırova ilçesinde bir tekstil firmasına ait fabrikada nedeni henüz açıklanamayan bir sebeple çıkan yangında ölü sayısı net ifade edilmese de 5 işçinin yaşamını yitirdiğini öğrendik.”

Türkiye’de özellikle son dönemde artan iş cinayetlerine ve kazalarına değinen Kartal şöyle devam etti: “ Türkiye iş kazalarında Avrupa 1.si Dünya 3.sü konumundadır. Bu durum net olarak göstermektedir ki, işçi sağlığı ve iş güvenliği ihmal edilerek işçilerin yaşam hakkı sermayenin kar hırsına kurban edilmektedir. Bu facia söz konusu işletmenin gerekli önlemleri almadığını göstermektedir. Önlem almayanlar kadar denetim görevini yerine getirmeyen kamu otoritesi de işletme sahipleri gibi sorumludur ve adalet önüne çıkarılmalıdır.

Açlıktan ölmemek için işçileri çalıştırarak öldürmek vahşi kapitalizme sadık bir hizmetten başka bir şey değildir. Hepimizi derinden üzen bu olayın takipçisi olacağımızı bir kez daha belirtiyoruz.”

Kartal’ın basın açıklamasını okumasının ardından toplantı sonlandırıldı.