5 Nisan 2019
Sayı: KB 2019/14

Seçim sonuçları ve ekonomik kriz
31 Mart Yerel Seçimleri üzerine
Bu seçimlere de hileler ve zorbalık damgasını vurdu
Yerel seçimler aynasında AKP ve emperyalizm
Sermayenin istikrarı için işçi sınıfına yıkım!
‘Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı’nda buluşalım!
TİS’lerden yansıyan: Örgütsüzlük ve sefalet
MESS Grup TİS’lerini beklemek köleliği kabul etmektir!
Tekstilde Ocak zamları için yapılan eylemler üzerine
Kapitalistlere göre işçi sağlığı ve iş güvenliği gereksiz bir harcamadır
Komünist Enternasyonal’in 100. yılı... Çekilen dalga ve geri çekilmenin sorunları - H. Fırat
Macar işçilerine selam - V. İ. Lenin
Fırat’ın doğusu ve olasılıklar
Kapitalist tekellerin Brexit savaşı
Irkçılığı tarihe gömmek için sosyalizm!
Boşanma davalarına arabuluculuk!
Kastaş’ın tacizci-baskıcı formeni işten atıldı!
Greta Thunberg ve iklim grevleri
DİSK Genel-İş İzmir 2 No’lu Şube’nin Genel Kurulu üzerine
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Fırat’ın doğusu ve olasılıklar

 

ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz hafta IŞİD’i yenilgiye uğrattıklarını iddia etti. Bu açıklamanın ardından Suriye Demokratik Güçleri (SDG), bölgedeki bazı aşiret şefleri ile emperyalist koalisyonun askeri temsilcileri ortak basın toplantısı düzenleyerek, “zafer” ilan ettiler.

Toplantıda konuşan SDG Genel Komutanı Mazlum Ebdi, IŞİD’i yenilgiye uğrattıklarını söyledi. Fakat Trump’ın “zafer” ilan etmesine bağlı olarak hazırlandığı anlaşılan bu seremonide yapılan açıklama, kendi içinde çelişkiliydi. Zira hem IŞİD’e karşı zafer kazanıldığı iddia edildi, hem emperyalist koalisyonla ortak operasyonların devam edeceği vurgulandı.

IŞİD çetelerine karşı “zafer” ilanı, Suriye’deki süreçten çok Trump’ın iç politikasıyla bağlantılı görünüyor. Anlaşıldığı kadarıyla Suriye’den çekilme kararını çeşitli sebeplerle erteleyen Trump, “IŞİD’e karşı savaş kazanmış kahraman” havalarında, işgalci birliklerinin bir kısmını Suriye’den çekecek.

Trump işgalci güçlerini Suriye’den çekse bile, bu ülkede çatışmaların sona erdirilmesini engellemek için çaba harcamaya devam edecek. Suriye’nin işgal altındaki Golan tepelerini “İsrail toprağı” ilan etme tutumu, ABD’nin Ortadoğu halklarının başına nasıl bela olmaya devam ettiğini kanıtlıyor.

IŞİD’in imal edilip halkların başına bela edilmesinden birinci derecede sorumlu olan ABD emperyalizminin cihatçı tehdidin ortadan kaldırılmasını istemesi mümkün değil. Gerçekte ABD emperyalizmi ile suç ortakları ihtiyaç duyduklarında kullanmak üzere cihatçı terör çetelerini yedekte tutacaktır. Nitekim binlerce IŞİD tetikçisinin ABD koruması altında tutulduğuna dair ciddi iddialar var. Dolayısıyla cihatçı teröre karşı savaş söylemi kaba bir riyakarlıktır.

Amerikalı subaylarla birlikte zafer ilan eden SDG komutanının “koalisyon güçleri”ne teşekkür etmesi de seremoninin bir parçasıdır. Oysa Kürt halkı dahil bölge halklarının yaşadığı trajedilerin bir numaralı sorumlusu, başta ABD emperyalizmi olmak üzere “koalisyon güçleri” denilen emperyalistlerden başkası değildir.

***

ABD’nin çekilme kararı SDG için rahatlama sağlayabileceği gibi, sorunun daha karmaşık hal almasına da yol açabilir. Zira AKP-saray rejiminin tehditleri devam ederken, Suriye yönetimi de “ya anlaşma için pazarlık masası ya da askeri çözüm” dayatmasında bulunuyor. Bu ikilem karşısında SDG’nin alacağı tutum olayların seyri açısından önem taşıyor.

ABD işgal güçlerinin Suriye’de kalması için çaba harcayan SDG liderleri, Trump’a güvenemedikleri için Rusya ile de pazarlık yapıyorlar. Rusya ile anlaşma yolu arayarak, elde ettikleri kazanımları korumaya çalışıyorlar. Bölgede rakip olan iki güç odağıyla yapılan pazarlıklar, SDG’nin kazanımlarını koruma konusundaki açmazlarının yansımasıdır. Emperyalist bir güce dayanarak hareket etmek bugün için bir rahatlama sağlasa da, halkların başına bela açmaktan öte bir sonuç yaratmayacaktır.

***

ABD’nin er ya da geç Suriye’den çekilecek olması, SDG liderlerini Rusya-Suriye ikilisiyle anlaşma yolu bulmaya zorluyor. Hem Ankara’daki dinci faşist rejimin tehditlerini boşa düşürmek, hem de Fırat’ın doğusunun yeni bir savaşa sahne olmasını engellemek için başka bir yol görünmüyor. Yine de ABD güçleri çekilmediği sürece SDG’nin Rusya-Suriye cephesiyle anlaşmaya varması zor. Ancak ABD’nin işgal güçlerini çekme ihtimali, söz konusu pazarlığın devam etmesini de zorunlu kılıyor.

Verili koşullardaki dengeler SDG’ye avantaj sağlıyor görünse de her an açmazları derinleştiren bir noktaya evrilebilir. ABD engelinin yanı sıra Rusya-Suriye cephesiyle anlaşmayı zorlaştıran, tarafların anlaşmadan beklentilerinin farklı olmasıdır. SDG kendi yönünden çıtayı yüksek tutarken, Esad yönetimi Kürt halkının belli kazanımlarını kabul etse de federal yönetim taleplerini kesin bir dille reddediyor.

Görünen o ki, SDG bileşenlerinden batılı emperyalistlere angaje olmayı tercih eden kesimler ile Esad yönetimiyle anlaşma dışında bir seçenek olmadığını savunan kesimlerin önerdikleri çözümler farklıdır. ABD işgal güçlerinin çekilmesi, ikinci eğilimi güçlendirecek. Taraflar arasında anlaşma olabilmesi için elbette Esad yönetiminin Kürt halkının meşru taleplerini kabul etmesi gerekiyor. Sorunların her yönüyle çözülmesi anlamına gelmese de, muhtemel bir uzlaşma ve anlaşma verili koşullarda taraflar için uygun seçenek gibi görünüyor.

SDG ile Suriye yönetiminin anlaşmaya varması, Ankara’daki dinci-Amerikancıların yayılmacı saldırgan politikalarını gemlemek açısından da önemlidir. Engeller aşılıp anlaşma sağlanabilirse, Fırat’ın doğusunu işgal etme hevesleri çökmekle kalmayacak, AKP-saray rejiminin Fırat’ın batısı ile Efrîn’deki işgallerine son vermeyi de kolaylaştıracaktır.