29 Mart 2019
Sayı: KB 2019/13

Seçim oyunu hiçbir sorunu çözmeyecek…
Sosyalizme varmayan her yol çıkmaz sokaktır!
2019 yerel seçimleri ve kadınlar
“Feda eylemleri sessizliği parçalamayı hedefliyor”
Haklarımız ve geleceğimiz için ‘Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı’nı örgütlüyoruz!
Rant kapısı belediyeler borç batağında
Flormar Direnişi: 297 günden kalanlar...
MİB MYK Mart 2019 toplantısı sonuç metni
DEV TEKSTİL GMYK toplantısı sonuç metni
Trakya’daki işçilerden seçimlere dair…
Komünist Enternasyonal’in 100. yılı...İlk yıllar, ilk sorunlar - H. Fırat
Macar Sovyet Cumhuriyeti neden yenildi?
Ortadoğu’da yeni dengeler - E. Bahri
Emperyalist haydutluk örneği ve Golan tepeleri
Gerici kuşatmanın hedefinde kadın hak ve özgürlükleri var!
Ezilenlerin sesi Sabahattin Ali
Metal Fırtına’dan öyküler - III
On’ların kavgası sürüyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

On’ların kavgası sürüyor!

 

Mahir Çayan ve dokuz yoldaşı 30 Mart 1972’de Tokat’ın Kızıldere köyünde sermaye devletinin kolluk güçleriyle vuruşarak ölümsüzleştiler. On’lar Denizler’in siper yoldaşlarıydı.

Haklarında idam kararı verilmiş olan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan için Mahirler’in THKP-C’si ile Denizler’in THKO’su ortak eylem düzenlerler. Sinop’taki NATO Radar Üssü’nden üç İngiliz askeri kaçırıp Tokat’ın Kızıldere köyünde bir eve yerleşirler. İhbar edilmeleri üzerine kısa sürede Türk sermaye devletinin ordusu tarafından kuşatılırlar. Mahirler’e “teslim olun” çağrısı yapılır. Mahirler kararlıydılar, baş eğmeyeceklerdi. “Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik” diye haykıracaklardı. İlk olarak çatıda bulunan Mahir vurulur. Sonrasında 9 yoldaşı, katledilene kadar dövüşürler kolluk güçleriyle. Denizler de yaklaşık bir ay sonra idam edilirler.

Türkiye’de 1960’lı ve ‘70’li yıllar devrimci mücadelenin yükseliş dönemidir. Başlangıçta Dev-Genç olarak örgütlenen gençlik hareketinin içinde devrimci gençlik önderleri yetişir. Devrim mücadelesi, Dev-Genç içinden çıkan önderlerin kurdukları THKO, THKP-C ve TKP-ML/TİKKO ile daha da büyür. Gençliğin dinamizmi, parlamenter bakış açısına sahip TİP’e ya da “ordu ve zinde kuvvetler”le devrim yapacağını iddia eden MDD’ye sığmamış, kendi kanalını yaratmıştır.

Dönem, tüm dünyada yaygın bir kitle hareketliliğine sahne olmaktadır. Türkiye de devrimci yükselişin yaşandığı ülkelerden biridir. Özellikle anti-emperyalist gençlik mücadelesi öne çıkmıştır. Vietnamlıların Amerikan işgaline karşı verdikleri mücadele için FKF’nin dayanışma ağı kurması, ‘68 kuşağının sokak gösterileri, 6. Filo askerlerinin denize dökülmesi, Vietnam kasabı Kommer’in arabasının ODTÜ’de ateşe verilmesi vb. gibi yaygın eylemlilikler yaşanmaktadır.

Öte yandan ‘60’lı yılların başından itibaren Türkiye işçi sınıfı da mücadele sahnesinde yerini almıştı. Fabrika işgalleri, fiili grevler, 15-16 Haziran eylemi ile çalkalanan ülkede köylüler de toprak işgalleri gerçekleştiriyorlardı. Devrimden korkan sermaye devleti, CIA merkezlerinde planlanan 1971 askeri faşist darbesini gerçekleştirdi. “Huzurun” sağlanması için ülkenin “anarşiklerden” temizlenmesi gerekliydi. Denizler Sarkışla’da yakalanmış, göstermelik bir mahkeme ile idama mahkum edilmişlerdi. O dönemin öğrenci liderleri sosyalizm savaşı için devrimci önderlere dönüşmüş, bu savaşı her bedele karşılık göğüslemişlerdi. Denizler idam edilmiş, Mahirler Kızıldere’de savaşmış, İbrahim Kaypakkaya sermaye devletinin işkence tezgâhlarında direniş türküsü yakmıştı.

Dünyada ve Türkiye’de o günlerden bugüne çok şey yaşandı. Gelinen yerde Türkiye çok boyutlu krizler içinde debeleniyor. Örgütlülüğün sınırlı, mücadele dinamiklerinin baskılandığı bir dönem yaşanıyor. Çürümüş burjuva cumhuriyetinin devamı olan AKP gericiliği ve tek adamda cisimleşen diktatörlük, son yılları belirleyen seçim atmosferi sayesinde toplumu iyice kutuplaştırmış durumda. Bu zorlu günlere rağmen sınıf devrimciliğinde ifade bulan mücadele kararlılığı, devrimci geleneği devam ettiriyor.

Kızıldere’de yok edilmek istenen devrimci irade, teslim olmaktansa ölmeyi yeğleyen devrimci önderlerden yarınlara kalan bir mirastır. Yaşamları dışında ölümleri ile de kitlelere yol gösteren devrimci önderler halen hafızalardaki yerlerini koruyor, halen sahipleniliyorlar.

On’ların kavgası, bu sömürü düzeni son bulana ve komünizm tüm dünyaya hakim olana kadar sürecektir!

U. Aze