31 Ağustos 2012
Sayı: SİKB 2012/02 (35)

 Kızıl Bayrak'tan
Sermaye devletinin Kürt sorunundaki açmazı derinleşiyor
Şovenizm zehrine sarıldılar
Alevilere, Kürtlere yönelik saldırılar artıyor
Antakyalı emekçiler savaş ve
saldırganlık istemiyor!
‘Mültecilerin’ sır kampları
Yalan kampanyası ve sınıfa yönelik
“esnek” gasp planı
Baskıya, sömürüye, hak gasplarına karşı direnişler yaygınlaşıyor
İşçilerin Birliği Derneği kuruluyor
Billur Tuz direnişi sona erdi!
Haribo’da grev sürüyor!
Kiğılı’da direniş devam edecek!
Fontana’da kararlı direniş!
Bosch işçisi Mustafa Şen ile 2012-2014 MESS Grup TİS süreci üzerine konuştuk
Kayseri’de işçiler
sempozyuma hazırlanıyor
Taşeronları ve efendileri
kirli planlar peşinde!
Gıda krizi ve ekmek ayaklanmaları
Volkan Yaraşır
Dünya çapında sosyal
mücadeleler sürüyor!
Alman Havayolları’nda grev hazırlığı
Hindistan’da grev ateşi
Chrysler işçileri direniyor!
Harçlar kalktı, soygun düzeni
yerinde duruyor!
Ekim Gençliği’nden açıklama
Sermaye devletinin kontrgerilla operasyonu; 6-7 Eylül olayları
Savaş ve barış ikiz kardeştir!
Katliamı aklama seferberliği
12 Eylül işkencecileri açıklandı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kapitalist krizin şiddetlenen senkronları...

Gıda krizi ve ekmek ayaklanmaları

Volkan Yaraşır

 

Marks, kapitalist sistemi gerçekleşmiş metafizik olarak tanımlar. Kapitalizm irrasyonelliği yanında, ölümün, katastrofun, imhanın ve yok etmenin adıdır. Son üçyüz yıllık tarih bunun birçok örneğiyle doludur. Son üçyüz yıl her düzeyde sömürünün, tahakkümün ve yıkımın derinleştiği, doğanın katledildiği ve doğanın geri döndürülemez şekilde tahrip edildiği dönemdir.

Kapitalizmin tarihi içinde yapısal krizler, olağanüstü momentumları işaretler. Bir uzun dalga şeklinde biçimlenen yapısal kriz dönemleri, kapitalizmin yıkıcılığını bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarır. Ve bu dönemler aynı zamanda kapitalist yıkımın katastrofunu simgeler.

İçinden geçtiğimiz =krizin karakteri de büyük bunalım niteliğindedir. 1970lerin ortalarından başlayan kriz, birçok iç evreden geçerek, 2008 sonrası küresel düzeyde büyük alt üst oluşlara yol açtı. Bir anlamda son üç yüz yılın, daha spesifik olarak son yarım asrın çok boyutlu katastrofunu ortaya çıkardı. Neo-liberal hegemonyanın çöküşü, kapitalizmin çürümüşlüğünü, asalaklığını, simsarlığını ve bir zombi olduğunu alenileştirdi.

Yapısal krizler bir dizi karakteristik özelliğe sahiptir. Bu niteliğini kapitalizmin iç dinamiklerinden alır ve kapitalizmin işleyiş yasaları bu karakteristik özelliklerin ortaya çıkmasına yol açar.

En başta yapısal krizler, bir kriz senkronu biçiminde kendini dışa vurur. Konumuz itibariyle özellikle kriz senkronlarını incelediğimizde, kriz salt ekonomik boyutta gerçekleşmez, aynı zamanda kriz emperyal özneler arası bir hegemonya krizini açığa çıkarır. Ayrıca kriz, kendini ekolojik krizle ve makinayla özdeşleşmiş bir uygarlık kriziyle de dışa vurur. Yapısal krizlerin senkronunun en önemli parçalarından biri de gıda krizidir.

Bugün krizin giderek şiddetlendiği ve derinleştiği yüksek bir konjonktür içindeyiz. Kriz senkronları birbirini etkileyen ve besleyen bir karakter özelliği gösteriyor.

Kapitalizmin yapısal krizi, kriz senkronlarıyla derinleşiyor

Kapitalizmin son elli yıllık kesitte yarattığı yıkımlardan biri klima-katastrof oldu. Kapitalist “büyüme” ve genişleme adına ekolojik dengeler şiddetle bozuldu ve olağanüstü ekolojik yıkımlar yaşandı.

Doğanın metalaşması, sömürülmesi ve yıkımı dünyadaki tüm canlıların geleceğini yok etme noktasına ulaştı.

Küresel ısınma ya da klima-katastrof, dünyadaki on binlerce canlı türünü ortadan kaldırdı. Ayrıca klima-katastrofun neden olduğu bir dizi sonuç, dünyada milyonlarca insanın açlık tehdidiyle karşı karşıya kalmasına yol açtı.

2008’de temel gıda maddelerinin aşırı yükselmesinden Bangladeş’ten Haiti’ye kadar dünyayı saran, 30 ülkeyi sarsan, açlık ya da ekmek ayaklanmaları yaşanmıştı.

Kapitalizmin yapısal krizinin senkronlarından biri olan gıda krizinin, bugün yeniden patlama olasılığı yükseldi. 2012 yılının Haziran ve Temmuz aylarında Rusya, Hindistan ve Doğu Avrupa’da son elli yılın en aşırı sıcaklığı yaşandı. ABD’de ise son yüz yılın en sıcak yazı ve kuraklığı yaşanıyor.

Küresel ısınma ve ekolojik yıkımın yarattığı iklim değişikliği, temel gıda maddelerinin üretiminde şiddetli düşüşlere yol açtı. ABD dünyanın mısır, soya fasulyesi ve buğday ihtiyacının yaklaşık yarısını üretiyor. ABD’yi etkileyen şiddetli kuraklık, temel gıda ürünlerinde yüzde 20’ye yakın rekolte düşüşlerine yol açabilir. Bu durumun dünya çapında sarsıcı sonuçlar yaratması kaçınılmazdır.

Son elli yılın en büyük kuraklığı, temel gıda fiyatlarında ciddi oranda artışları beraberinde getirdi. Bunun yanında spekülatif sermaye kriz koşullarında yeni spekülatif alanlar aradı ve gıda ve tarım borsalarına yöneldi. Bu alanlarda gerçekleştirilen “operasyonlar”, kuraklık faktörüyle birlikte gıda fiyatlarının aşırı bir şekilde yükselmesine yol açtı.

Birleşmiş Milletler (BM), Gıda Tarım Örgütü (FAO), temel gıda fiyatları endeksinin hızla arttığını açıkladı. Endeksteki bu yükselme kritik bir eşiğe ulaştı. 2008 Nisan’ında endeks, tüm zamanların en yüksek düzeyi olan 274 puana gelmişti. Aynı dönem dünyayı sarsan yaygın açlık ayaklanmalarına sahne oldu.

Gıda fiyatlarında aşırı artış, yeni bir küresel gıda krizini tetikleyecek boyuta ulaşıyor. GSMH’nin büyük kısmını temel gıda ürünlerine ayıran periferi ülkeleri, gıda krizlerinin odak coğrafyalarıdır. Yine bu coğrafyalar muazzam sosyal gerilimlerin ve patlamaların merkezleri olabilir. Özellikle 2012 yılının son ayları ve 2013 yılında periferide senkronize gıda krizleri gerçekleşebilir. Kuzey Afrika, Orta Afrika, Güneydoğu Asya ve Karayipler Bölgesi açlık ya da ekmek ayaklanmalarına gebe coğrafyalardır. Böylesi bir konjonktür G20’yi harekete geçirdi. G20 ülkeleri, kuraklık ve azalan tarımsal ürün nedeniyle temel gıda maddelerinin fiyat artışlarına “çözüm” bulmak amacıyla acil toplanma kararı aldı.

Gıda krizi, kısa vadede olmasa da metropolleri bile etkileyecek boyutlara ulaşabilir. Özellikle borç krizi ve bankacılık krizi sarmalındaki Avrupa’nın Akdeniz Havzası’nı hızla sarsabilir. En başta Yunanistan, Portekiz ve İspanya gibi AB’nin periferisinde yer alan ülkeler bu dalganın içerisindedir. Doğu Avrupa ülkeleri de bu süreçten ciddi derecede etkilenecek coğrafyalardır.

Kapitalizmin yapısal krizi, kriz senkronlarıyla derinleşiyor. Her senkron, krizi yoğunlaştırıyor. Küresel düzeyde sınıfsal antagonizmayı şiddetlendiriyor. Artık tüm coğrafyalar yeni sosyal patlamalara gebedir. Ekmek ayaklanmaları bu sosyal patlamaların önemli bir parçası haline gelebilir.

2012 yılının son ayları ve 2013 yılı Kuzey Afrika, Orta Afrika, Güneydoğu Asya ve Karayipler Bölgesi ekmek ayaklanmalarının odak coğrafyaları olarak öne çıkabilir.

Gıda krizinin küresel isyanların, ayaklanmaların ve direnişlerin yeni dinamiği olması yüksek bir olasılıktır.