19 Şubat 2010
Sayı: SİKB 2010/08

 Kızıl Bayrak'tan
TEKEL direnişinde kritik günler, kritik sorumluluklar
Putlar yıkılabiliyorsa,
düzeni de yıkılabilir!
Sendikal bürokrasi iki cami arasında
Grevli-toplu sözleşmeli
sendika için mücadeleye!
İlerici-devrimci kurumlar Tekgıda-İş’i mücadeleyi büyütmeye çağırdı
TEKEL işçilerinden mücadele çağrısı
TEKEL direnişiyle
dayanışma büyüyor
TEKEL’de direniş günlüğü
Entes’te direniş bitti,
mücadele sürecek!
İşçi ve emekçi hareketinden...
Tekel Direnişi ve sol hareket
TEKEL işçileri haramilerin saltanatına karşı direnmeye devam ediyor!
Sendika kanun tasarıları: Eski tas eski hamam!
“Akkardan ikinci TEKEL olacak”
Direnişçi kadın işçilerden 8 Mart çağrısı..
8 Mart hazırlıklarından...
Gençlik hareketinden...
Avrupa’da TEKEL’le
dayanışma büyüyor!
Dünyadan işçi ve emekçi eylemleri...
Emperyalist/siyonist güçlerin İran hesapları
Halkların celladı NATO Afganistan’da savaşı tırmandırıyor!
Türkiye’de demokratikleşme sorunu hakkında kısa notlar -2- M. Can Yüce.
Hasta tutsaklara özgürlük!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Alevi Çalıştayı Ön Raporu” Erdoğan’a sunuldu...

Asimilasyon saldırısına karşı mücadeleye!

Hükümetin AKP yandaşı Alevilerle beraber örgütlediği Alevi Çalıştayları’nın ardından “Alevi Çalıştayı Ön Raporu” Tayyip Erdoğan’a sunuldu. Raporun içeriği kamuoyuna da yansıdı. Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız rapora ilişkin görüşlerini yaptığı açıklama ile ortaya koydu.

Alevi Çalıştayı Raporu’na sert tepki

“Aleviliği sadece Aleviler tanımlayabilir” demelerine rağmen, raporun Aleviliğe bir tanım getirdiğini söyleyen Balkız, “Böylece asimilasyon işleminin kolaylaştırılması hedefleniyor” dedi. Ön raporun “Tamamen Sünni bakış açısının ürünü olduğunu” dile getiren Balkız, “raporun içeriğinden de anlaşıldığı gibi, Aleviler, Alevi Çalıştayı’nda bütün inanç ve mezheplere eşit mesafede durması gereken bir devletin hükümeti ile değil, iktidar erkini elinde tutan Sünni ulema ile oturmuş gibidirler” sözleriyle tepkisini dile getirdi.

Raporun bir aldatmaca olduğunu belirten Balkız şunları söyledi: “Laikliğe aykırı Diyanet İşleri Başkanlığı’na dokunulmamış, tam tersine sahte laiklik uygulamasına Aleviler de ortak edilmek istenmiştir. Hiç de olmayan bir uzlaşma varmış gibi gösterilmiş, hükümet, Sünni kesimi kamu olanaklarıyla finanse etme uygulamasını güya Alevileri de sisteme dahil ederek güvenceye almak istemiştir.”

Zorunlu din dersleri konusunda ön raporda yer alan önerilerin mevcut uygulamanın sonuçlarını daha da ağırlaştıracak nitelikte olduğunu belirten, cemevleriyle ilgili bölümün “Sünni ulemanın bakış açısıyla yazıldığını” vurgulayan Balkız, “Cemevleriyle ilgili tanımlamada, fikri dikkate alınan taraf Aleviler değil, Alevi olmayanlardır. Yani iktidar, yani devlet, yani Sünni ulema haddini aşarak Alevilerin ibadet yeri cemevlerinin niteliğine karar verme hakkını kendilerinde bulmaktadırlar. Ön rapor, bir asimilasyon belgesidir. Bu belgeyi olumlu bulanlar bizden değildir” dedi.

AKP, Aleviler’in inanç özgürlüğüne dair taleplerini “açılım”ın içine almış, çalıştayları da “açılımın bir adımı” olarak sunmuştu. Ancak AKP başından itibaren “Alevisiz çalıştaylar” çizgisini sürdürdü. Çalıştayda ilerici Alevi örgütleri temsilcileri değil, AKP yandaşları boy gösterdiler.

Hazırlanan rapor, devletin baskı ve zoruyla yola getirilmek istenen Alevi emekçilerine yönelik politikaların AKP eliyle daha da zenginleştirilmesinin ifadesidir. AKP, Cem Vakfı türünden işbirlikçilere çalıştayın kapılarını sonuna kadar açarken, ilerici Alevi örgütlerinin önerilerine kulaklarını tıkamıştır. Ön rapora da aynı anlayış damgasını vurmuştur. Sermaye devletine uygun bir Aleviliği yaratma ve bu yolla Alevi emekçilerini denetim altına alma hedefi doğrultusunda hazırlanan rapor bunun en açık göstergesidir.

Hazırlanan rapor ve ortalığa saçılan gerçekler!

AKP’nin “Alevi açılımı” kapsamında yedi Alevi Çalıştayı yapıldı. Çalıştaylarda Aleviler’in beyan ve kimlik sorunları, zorunlu din dersleri, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yapısı, cemevleri, Madımak Oteli’nin durumu, vb. konular görüşüldü. Son çalıştayın ardından hazırlanan rapor ise Tayyip Erdoğan’a sunuldu.

Raporda, Madımak Oteli’nin müzeye dönüştürülmesine ilişkin talep “tehlikeli” olarak niteleniyor. Sivas katliamının unutturulmasını hedefleyen devlet politikası çerçevesinde Madımak otelinin yıkılarak parka dönüştürülmesi öneriliyor. Zorunlu din dersi uygulamasının devam etmesi gerektiği belirtiliyor. Sünni inacının hükümranlığının sürmesine onay veriliyor. Cemevlerinin inanç merkezi olması talebinin kabul edilmez olduğu söyleniyor, vb...

Hazırlanan rapor, sermaye devletinin ve onun yürütme organı AKP hükümetinin Alevi emekçilerinin demokratik istemlerine yanıt vermek gibi bir sorunu olmadığını bir kez daha göstermiştir. Asıl amacın Alevi emekçileri kontrol altına almak olduğu bu ön rapor üzerinden de açık bir biçimde görülmektedir.

Rapora temel oluşturan çalıştaylar

Çalıştaylar Aleviliğin ve Aleviler’in denetim altına alınması çerçevesinde gündeme getirildi. Daha önce de başta CHP olmak üzere düzen solundaki partiler, Aleviler’i devlete bağlama konusunda çaba göstermişler fakat bu çabalar kalıcı sonuçlar üretememişti. Son yıllarda ise sol düzen partileri ile Aleviler arasındaki bağlar giderek kopmaya yüz tutmuştur. Böylece, düzen açısından Alevileri denetim altına alma sorunu aciliyet kazanmıştır.

AKP, dini duyguların istismarına dayalı siyaset üzerinden sermayeye hizmet konusundaki “yeteneklerini” hükümet olduğu yıllarda ispatladı. Şimdi aynı şeyi Alevi emekçileri istismar ederek düzene bağlama konusunda gösterme çabasında. Alevi çalıştayları bu amaçla gündemleştirildi.

Bugüne kadar “inanç özgürlüğü”, “türbana özgürlük” vb. adı altında Sünni emekçiler nasıl sermayenin saldırı politikalarına yem edilmişse, şimdi aynı şey “Aleviler’in devletle barışması”, “Cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması”, “Alevi dedelerine ve zakirlere maaş bağlanması” gibi adımlarla Aleviler üzerinden de yapılmak isteniyor. AKP bu yolla siyasal kazanç elde etme peşinde koşuyor. Birtakım sözde adımlar atarak, bugüne kadar sol düzen partilerinin oy deposu durumundaki Alevi yığınları ile yakınlaşmayı umuyor.

Alevi Çalıştayları Ön Raporu, özelde AKP’nin, genelde sermaye devletinin “Alevi açılımı” konusundaki samimiyetsizliğini ve ikiyüzlülüğünü tüm açıklığı ile ortaya sermiştir. Hazırlanan rapor, ne sermaye devletinin ne de onun yürütme organı AKP hükümetinin Alevi emekçilerinin demokratik istemlerine yanıt vermek gibi bir hedefi bulunmadığının açık kanıtıdır. Amaçlananın Alevi emekçileri daha rahat kontrol etmek olduğu daha iyi görülmektedir.

Raporda, genel müdürlük statüsünde Başbakanlığa bağlı bir “Alevi kurumu” oluşturulması, dede ve zakirlerin devlet memuru olmaları öneriliyor. Bu plan başarılı olursa, Alevilik de tıpkı diğer dinsel inançlar gibi sermayenin çıkarları doğrultusunda kullanılacaktır. Erdoğan’a sunulan rapor bu hedef çerçevesinde kaleme alınmıştır.

Sermaye düzeni, Sünni inancına mensup işçi ve emekçileri baskı ve denetim altında tutmak için dinsel gericilikten nasıl yararlanıyorsa, şimdi de Aleviliği dinsel gericiliğin bir kolu haline getirerek Alevi işçi ve emekçilerini düzene yedeklemeyi hedefliyor. Bu çerçevede Aleviliği Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesine almak istiyor. Bu politikasına güç kazandırmak için kullandığı araçlardan biri de Alevi Çalıştayı oldu. Ancak Alevi emekçileri bu tuzağa düşmediler. Çalıştaylara damgasını vuran Hızır Paşalar’ın davetine katılmadılar.

“Makul Alevi” veya aynı anlama gelmek üzere “devlet Alevisi” yaratma politikaları sermayenin egemenliği devam ettiği sürece bitmeyecektir. Alevi emekçileri kendi burjuvalarının peşinde sürüklenmemeli, sermaye düzeninin politikalarını meşrulaştırıp pazarlayan Hızır Paşalar’ın oyunlarına gelmemelidir. Tutulacak yol, adı mücadele ve direnişle özdeşleşmiş Pir Sultanlar’ın isyancı yoludur. Tüm ezilenlerin olduğu gibi Alevi emekçilerinin talepleri de ancak sosyalist bir toplumsal düzende karşılanabilir. Alevi emekçiler sorunun gerçek ve kalıcı çözümü için devrimci mücadele yolunu tutmalıdırlar.