Bugün artık daha iyi anlaşılıyor. Çok parçalı sol harekette, ara ve marjinal egilimler bir yana bırakılırsa, başlıca üç temel akım vardır. Reformist-liberal akım, devrimci-demokrat akım ve proleter sosyalist akım. Birincisi artık bütünüyle düzene yamanmıştır ve laftan ibaret iddia dışında solla aslında bir ilgisi kalmamıştır. İkincisi, devrimci-demokrat akım, düzene karşı mücadelesini sürdürmekle birlikte bir ideolojik bunalım içindedir. Bu bunalımın temelinde sosyalizm iddiası ile bagdaşmaz ideolojik-politik konumu yatmaktadır. Bu bagdaşmazlık bilince çıktıgı ölçüde, bir yandan bunalım etkenine dönüşürken, öte yandan bu akımın bünyesinden ileriye, proleter sosyalizmine akan ve akaak olan ögelerin itici gücü oluyor. ‘80’li yılların ikinci yarısında ve geçmiş sol hareketten ayrışma ve kopma ile ortaya çıkan proleter sosyalist akım ise, henüz gelişmesinin ilk evrelerinde bulunmakla birlikte, gelecege damgasını vuracak bir kimlige ve dinamizme daha şimdiden ulaşmış bulunmaktadır.

Devrimci demokrasiyi oluşturan bir dizi grup bugün de kendi aralarında bir ideolojik tartışma ve mücadele yürütüyorlar. Ama dikkate deger nokta, bunun artık geçmişteki gibi programa ilişkin olmaktan çok güncel siyasal sorunlarla sınırlı kalmasıdır. Teorik dayanaklarıyla birlikte program tartışması, artık geçmişteki gibi devrimci demokrasinin nüanslar üzerine süren bir iç sorunu olmaktan çıkmış, devrimci demokrasi ile proleter sosyalizminin şahsında gerçek taraflarını bulan, dünya görüşü ve bu çerçevede mücadelenin ve devrimin temel ve taktik sorunlarını kapsayan bir tartışmaya dönüşmüştür. Taraflardan ilkinin, üzerinde durdugu temele güvensizlikten ötürü, bu alanda henüz açık bir tartışmadan kaçması bu gerçegi degiştirmez. Dahası, “iç” sıkıntıların çogalması bu tartışmayı kendiliginden zorlayacak ve genelleştirecektir.